Ahlaki davranışlarımızdan
biri de af etmek ve hoşgörülü olmaktır. İnsanlar birlikte yaşamak
zorundadır. Toplumdan uzak bir şekilde yalnız
başına yaşamak çok zor bir
durumdur. Dinimiz toplumsal yaşama önem vermektedir. Toplum içinde yaşarken
insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde bazen uygun olmayan davranışlara
rastlanabilmektedir.
Davranışlarımızda af edici ve hoşgörülü olmalıyız.
İyiliğe iyilikle karşılık vermeliyiz. Kötülüğe de yine iyilikle karşılık
vermeliyiz. Bu suretle kötülüğü ve kötü davranışları engelleye biliriz.
Kötü davranışlarını ısrarla sürdürmek isteyenlere de
elbette gereken karşılığı vermeliyiz.
Bizler her şeyden önce af ve hoşgörü yolunu seçmeliyiz.
Af ve hoşgörü karşısında kötülüğün duramayacağı açık ve nettir. Af ve müsamaha kişilerin kalplerini
yumuşatır,dostluk ve sevgiyi artırır. Af ve hoşgörü düşmanlığı, kin ve nefreti
yok eder.
Yüce Allah kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerimde şöyle
buyurmaktadır:
“Güzellikle
çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla sav! O zaman
görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi
oluvermiştir.”(Fussilet suresi,34.ayet)
Af ve hoşgörü müslümana yakışan bir davranıştır. Büyük bir
fazilet ve üstünlüktür.
Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır:
“Bir kötülüğün cezası,
ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a
aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.” (Şura suresi,40.ayet)
Affedici
olmalıyız.Ailemize,çocuklarımıza, çevremizdekilere karşı hoşgörülü olmalıyız.
Yapılan hataları ve kusurları affetmekle Allah’ın merhametine ve yardımına layık
olmaya çalışmalıyız.
Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır:
“Onlar bollukta ve darlıkta
sarf ederler, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler. Allah
iyilik yapanları sever.” (Ali İmran suresi,134.ayet)
Peygamberimiz
Hz.Muhammed (s.a.v.) hoşgörülü bir kişiydi. Bizler de peygamberimizi örnek
almalıyız. Peygamberimizin affediciliğini
ve hoşgörüsünü yaşantımızda
ortaya koymalıyız. Peygamberimiz Yüce
Allah’a şöyle dua ederdi: “Allah’ım şüphe yok ki, sen affedicisin, affı
seversin, o halde beni affet” (Tirmizi daavat ,85)
Peygamberimiz Taif’e
islamı anlatmaya gittiği zaman Taifliler
peygamberimizi taşlamışlar ve yoluna dikenler koymuşlardır. Peygamberimiz kan
revan içinde sıkıntılı anlar yaşamış
olmasına rağmen;Taiflilere beddua etmemiş,onlar için Allah’tan hidayet (doğru yolu) dilemiştir.
Yine Peygamberimiz ve
Müslümanlar Mekke’de Müşrikler tarafından görülmemiş işkencelere ve sıkıntılara
maruz kalmıştır. Bütün bunlara rağmen Peygamberimiz Mekke’yi fethettiği
vakit Mekkelileri affetmiş ve onlara
hoşgörülü davranmıştır. Peygamberimizin hoşgörüsü karşısında Mekkeliler İslam dinine hür iradeleriyle girmişlerdir.
Peygamberimizin aşağıdaki
hadislerine kulak vererek, nasıl
davranmamız gerektiğini düşünelim:
Peygamberimiz
Hz.Muhammed (s.a.v.)şöyle buyurur:
“İnsanlara
merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.” (Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî,
Birr, 16)
“Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek
yoktur.” (İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta’, Akdıye, 31)
Kim
bir müslümanın (kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onun ( kusurunu) örter.”
(Buhârî,
Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.)
Ne
mutlu, hoşgörülü davranarak ve affederek,Allah’ın hoşgörüsüne ve affına mazhar
olanlara…..
Efkan VURAL
Bu yazı aşağıdaki sitelerde yayınlanmıştır:
Of Havadis:
Milliyet Blog:
Efkan VURAL
Bu yazı aşağıdaki sitelerde yayınlanmıştır:
Of Havadis:
Milliyet Blog:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder