Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
قُلْ آمَنْتُ بِاللّٰهِ ثُمَّ اسْتَقِمْ
“Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol.”
İbn Hanbel, III, 413.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
قُلْ آمَنْتُ بِاللّٰهِ ثُمَّ اسْتَقِمْ
“Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol.”
İbn Hanbel, III, 413.
PEYGAMBERİMİZ, İMAN VE İSTİKAMET
Muhterem Müslümanlar!
Bir gün sahâbe-i kirâmdan biri, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e gelerek “Ya Resûlallah! Bana İslam’la ilgili öyle bir şey söyle ki başka hiç kimseye soru sorma ihtiyacı hissetmeyeyim” dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s) ona şöyle buyurdu:
قُلْ آمَنْتُ بِاللّٰهِ ثُمَّ اسْتَقِمْ
“Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru
ol.”[i]
Aziz Müminler!
Yüce dinimiz İslam’ın gönderiliş gayesi, erdemli insanların oluşturduğu ideal
bir toplum inşa etmektir. Tüm yaratılmışların güven ve huzurla yaşayabileceği
bir dünya kurmaktır. Cenâb-ı Hak, akıl ve iradeyi bizlere bunun için
lütfetmiştir. Hidayet rehberi kitapları, hak ve hakikatin temsilcileri olan peygamberleri
bunun için göndermiştir. Bununla birlikte Yüce Rabbimiz, yürüyeceğimiz dosdoğru
yolu da bize göstermiştir. Bu yol, Rabbimize hakkıyla iman etmek ve istikamet
üzere bir ömür sürmektir.
Değerli Müslümanlar!
İman, Rabbimize
samimiyetle kul olmaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in örnekliğinde bir hayat
yaşamaktır. İman, insanı
özgürleştirir. Onu en doğru yola, sırât-ı müstakîme iletir. İman, insana yaratılış
gayesini ve sorumluluklarını öğretir. Ona kimlik ve kişilik kazandırır.
İmanın
gereği istikamettir, yani kişinin özüyle sözünü bir kılmasıdır. Olduğu gibi
görünmesi, göründüğü gibi olmasıdır. İstikamet, insanın hayatını Kur’an-ı
Kerim’e ve Peygamberimiz (s.a.s)’in sünnetine göre şekillendirmesidir. Allah ve
Resûlünün rızasını herkesten ve her şeyden üstün tutmasıdır.
Kıymetli Müminler!
İstikamet, imanımıza, ibadetlerimize,
ahlakımıza, hâsılı hayatımızın her ânına ve her alanına yansıdığı müddetçe
gerçek anlamına kavuşur.
İmanda istikamet, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. Tevhid ve vahdeti kuşanmaktır.
فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ
“Emrolunduğun
gibi dosdoğru ol.”[ii] ayetine içtenlikle bağlanmaktır.
İbadette
istikamet, ölüm bize gelinceye kadar kulluk vazifelerimize sadık kalmaktır. İbadetlerimizi
yalnızca Allah’a has kılmak; her türlü riya ve gösterişten arındırmaktır.
Aziz Müslümanlar!
Ahlakta istikamet ise,
إِنَّمَا بُعِثْتُ لِأُتَمِّمَ صَالِحَ الْأَخْلَاقِ
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”[iii]
buyuran Resûl-i
Ekrem (s.a.s)’in örnek ahlakını rehber edinmektir. Ülfet ve muhabbeti,
nezaket ve zarafeti aile hayatımıza hâkim kılmaktır. Yalan ve hileye, zulüm ve haksızlığa asla
tevessül etmemektir. Kul ve kamu hakkını ihlal eden davranışlardan kaçınmaktır.
Elimizden, dilimizden, evimizden, işimizden, hâsılı hayatımızın her alanından
haram ve günah olan her şeyi uzak tutmaktır.
Değerli Müminler!
Bizler, imanda
istikameti, ibadette samimiyeti, ahlakta dürüstlüğü Peygamberimiz Hz. Muhammed
Mustafa (s.a.s)’den öğrendik. Sevgi ve saygıyı, hürmet ve muhabbeti, bir arada
kardeşçe yaşama kültürünü ondan öğrendik. Anne ve babaya itaat etmeyi, eşimize
sadakat göstermeyi, çocuklarımıza merhametle muamele etmeyi, komşumuzun hakkını
gözetmeyi bize o öğretti. Allah katında üstünlüğün yalnızca takvada olduğunu,
insanların tarağın dişleri gibi eşit kabul edildiğini ondan öğrendi tüm insanlık.
Ne mutlu, Rabbimizin
emrettiği, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in yaşayarak öğrettiği istikamet üzere
bir ömür sürenlere. Ne mutlu, sırât-ı müstakîme engel olan kin, nefret,
düşmanlık ve haset gibi kötü duygu ve düşüncelerden arınanlara.
Hutbemi Rabbimizin
istikamet sahibi müminleri müjdelediği şu ayet-i kerime ile bitiriyorum: “Şüphesiz
Rabbimiz Allah’tır deyip sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur, onlar asla
üzülmeyeceklerdir.”[iv]
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَيْسَ لَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ اِلَّا النَّارُۘ وَحَبِطَ مَا صَنَعُوا ف۪يهَا
وَبَاطِلٌ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Onlar, âhirette paylarına ateşten başka bir şey düşmeyen kimselerdir. Dünyada ürettikleri boşa gitmiştir; yapıp ettikleri de geçersizdir.
Hûd Suresi 16. Ayet
Ülkemizde ve İslam aleminde Peygamberimizin doğumu olan Rebiül-Evvel ayının 11.günü, Mevlid-i Nebi (Peygamberin Doğumu) kutlamaları yapılır.
Kameri aylardan Rebiü’ül evvel ayının 11.ci gününü 12.ci güne bağlayan gece sabaha yakın iki cihan güneşi Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed(s.a.v.)doğdu. (11 Rebi’ül-Evvel=Miladi 20 Nisan 571)
Peygamberimizin doğumu münasebetiyle onu bir kez daha hatırlıyor ve örnek davranışlarını kendimize rehber ediniyoruz.
Peygamberimiz Hz.Muhammed her yönüyle örnek almamız gereken şahsiyettir.
Müslümanların dünya ve ahiret hayatıyla ilgili dini yaşantılarında örnek olmaları gereken Hz.Muhammed için Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“"And olsun ki, Allah'ın elçisi (Hz. Muhammed), sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir. (Ahzab Suresi, 21. Ayet).
“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür ” (Hud suresi,112.ayet)
“(Ey Muhammed) seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
( Enbiyâ Suresi,107. Ayet)
“Muhammed Allah'ın elçisidir…” (Fetih Suresi 29. Ayet)
“…Sen af yolunu tut. İyiliği emret ve cahillere aldırış etme.” (Araf suresi, 199.
“Kur'an-ı Hakim’e and olsun ki, sen doğru yol üzere gönderilmiş peygamberlerdensin.” (Yasin Suresi,2-4.Ayetler)
““Muhammed, içinizden herhangi bir adamın babası değildir. O, Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.”(Ahzâb Suresi,40.Ayet)
“Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Sebe’ Suresi 28. Ayet)
Sevgili Peygamberimizin çocuklarla ilgi bizlere nasıl örnek olduğunu anlatmaya gayret edeceğiz.
Şüphesiz Rahmet Elçisi’nin çocuklarla ilişkisi muhabbet, şefkat ve merhamet üzerine kuruluydu. O, “Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze saygı göstermeyen, iyiliği emredip kötülükten sakındırmayan bizden değildir.”(Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 58.), buyurarak çocuklara karşı merhametli olmamızı istemiştir.
Peygamberimiz çocuk, genç, yaşlı herkesi sever ve saygı duyardı. Çocukları gördüğünde onların anlayacağı dil ve hareketle onlara davranırdı. Çocukların sevgisini kazanırdı. Gençlerle ve yaşlılarla da aynı şekilde onların durum ve seviyelerine göre hareket ederdi. Böylece herkesin sevgi ve saygısını kazanırdı.
Hz. Peygamber’in (s.a.s.) çocuklarla kurduğu ilişki, şefkat ve merhamet eksenindeydi. Öyle ki büyüklere saygı gösterilmesini isterken küçüklere de merhamet gösterilmesi gerektiğinin altını çizer, kendisi de yaşantısıyla bu konuda çevresine örnek olurdu. Kimi zaman aralarına karışıp onlarla oyunlar oynar kimi zaman yolunu gözleyen çocukları bineğine alıp onları gezdirirdi. Kendisine bir yiyecek ikram edildiğinde bulunduğu mecliste bir çocuk varsa önce ona yedirir, ardından kendisi yerdi. (Müslim, Hac, 474)
Hz. Peygamber, çocukları çok severdi. Zira o, âlemlere rahmet olarak gönderilmişti ve çocuk sevgisi, Allah’ın insana bahşettiği merhamet duygusunun göstergesiydi. Bir bedevî Hz. Peygamber’e gelerek ona, “Sizler çocukları öper misiniz? Biz onları (hiç) öpmeyiz.” demişti. Peygamber (s.a.v) ona şu anlamlı cevabı vermişti: “Allah senin gönlünden merhameti çekip almışsa ben ne yapayım?” ( Buhârî, Edeb,18;)
Şefkat Peygamberi, çocukları bazen bineğine alarak sevindirirdi. Resûlullah’ın bu uygulaması, çocukların o kadar hoşuna giderdi ki onun seferden dönüşünü âdeta dört gözle beklerler ve onu karşılamak için yarışırlardı. Resûlullah da çocuklardan birini bineğinin önüne, birini de arkasına alır ve gönüllerini hoş ederdi.(Ebû Dâvûd, Cihâd, 54;)
Namaz kılarken çocuklar onun önünden geçtiklerinde namazına devam eder hatta bazen dizlerinden tutan çocuklar olur ama Peygamberimiz namazını bozmadan tamamlardı.
(Nesâî, Kıble, 7; )
Namaz kıldırırken cemaatin içinde ağlayan bir çocuk sesi duysa dayanamaz, kıraati kısa tutarak namazı bir an evvel bitirirdi. Buhârî, Ezân, 65)
Peygamber Efendimiz, her ne sebeple olursa olsun çocukların incitilmelerine göz yummazdı. Nitekim onun amcasının hanımı ve torunu Hasan’ın da süt annesi olan Ümmü’l-Fadl, bir gün ziyarete geldiğinde yanında Hasan’ı da getirmiş ve onu Resûlullah’ın kucağına vermişti. Ne var ki Hasan, dedesinin kucağını ıslattı. Bunun üzerine süt annesi, “Ne yaptın!” dercesine bebeğin omuzuna dokununca, Rahmet Peygamberi dayanamamış ve “Oğlumun canını acıttın! Allah senin hayrını versin!” buyurmuştu.(İbn Mâce,Ta’bîrü’r-rü’yâ, 10)
Sevgili Peygamberimiz çocuklara kızmaz, yaramazlıklarını görmezden gelir ve onlara müsamahakâr davranırdı. Hz. Peygamber‟e on yıl hizmet eden ve bu sebeple onun davranışlarını en iyi bilen genç sahabilerden Enes b. Mâlik şöyle anlatıyor: Allah Resûlü (s.a.s.), insanlar içerisinde ahlakı en güzel olan idi. Bir gün beni bir iş için gönderdi. Ben, “Allah‟a yemin olsun ki gitmem.” dedim. Oysa içimde Resûlullah‟ın emrettiği işe gitme niyeti vardı. Derken bu iş için yola koyuldum. Sokakta oynayan çocuklara rastladım (da onlarla birlikte oyuna dalıp işimi unuttum). Bir de baktım ki, Allah Resûlü (s.a.s.) arkamdan başımı tutmuş gülümseyerek duruyor. Bana, “Ey Enescik, sana emrettiğim yere git haydi!” dedi. Ben de, “Peki ya Resûlallah, hemen gidiyorum” dedim. Enes b. Mâlik devamla şöyle dedi: “Allah‟a yemin olsun ki, ben kendisine on yıl hizmet ettim. Yaptığım bir işten dolayı “niye böyle yaptın?”, yapmadığım bir işten dolayı da “niçin böyle yapmadın?” dediğini hatırlamıyorum.”( Buhârî, edeb 39,)
Hz. Peygamber (sav), çocukların kişiliklerine saygı gösterir ve onlara iltifat ederdi. Bu amaçla, bazen oyun oynayan çocuklara selâm verir, (Müslim, Fedâilü’s- sahâbe, 145) bazen onların kıyafetlerini över, (Buhârî, Cihâd, 188.) bazen de hastalandıklarında ziyaretlerine giderdi.(Buhârî, Merdâ, 11.)
Peygamberimize mevsimin ilk meyvesi sunulunca bereket duası yapar ve onu orada bulunan en küçük çocuğa ikram ederdi.(Müslim, Hac, 474.)
Peygamberimiz torunları Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin’i çok severdi. Torunları namazda sırtına binerdi ve onlarala secdeye giderdi ve namazını kılardı.
Büreyde b. el-Husayb anlatıyor: Ben, Resûlullah‟ı hutbe okurken gördüm. Hutbe esnasında torunları Hasan ve Hüseyin geldiler. Üzerlerinde iki kırmızı gömlek vardı. Küçük yaşta oldukları için düşe kalka yürüyorlardı. Hz. Peygamber minberden indi, onları alıp kucağına koydu, ardından, “Biliniz ki mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır ve büyük sevap Allah katındadır.” (Enfâl, 8/28.) ayetini okudu ve “Ben bunları gördüm de sabredemedim” buyurdu. Sonra hutbesine devam etti.”
(İbn Mâce, libâs 20)
Peygamberimiz çocuklara verilecek en iyi hediyeyi şöyle dile getiriyor:
“Hiçbir anne ve babanın çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunamayacağını bildirmiştir.”(Tirmizî, birr ve sıla 33),
Kız çocuklarının canlı canlı toprağa gömüldüğü cahiliye düşüncesini yıkarak kız çocuklarına değer vermiş ve onlar için de akika kurbanı kesilmesini önermiştir.
Hz. Peygamber, kız çocuklarının bakımının güzelce yapılmasını, onlarla ilgilenilmesini öğütlemiş ve “Bir kimse iki kıza bulûğa erinceye kadar bakarsa, kıyamet gününde benimle beraber şöyle gelir.” diyerek parmaklarını bir araya getirmiştir.
( Müslim, birr ve sıla 149)
Peygamberimizin kız olsun erkek olsun, hür olsun köle olsun ayırım yapmadan herkese iyi davranırdı.
Peygamberimiz bir gün Medine’de satıcıdan 10 dirhem verir bir gömlek alır. Gömleği gören bir kız çocuğu o gömleğe ne kadar da ihtiyacım var, der. Peygamberimiz de gömleği çocuğa verir.
Peygamberimiz tekrar yeni bir gömlek daha alır.
Çıkınca bir kız çocuğunu daha ağlarken görür.
Peygamber çocuğa sorar “niye ağlıyorsun”
Ev sahibim un almak için bana 2 dirhem vermişti. Onu kaybettim bu yüzden ağlıyorum dedi.
Hz. Peygamber cebindeki iki dirhemi de ona çıkarıp verdi.
Kız yine ağlıyordu.
Hz. Peygamber çocuğa şimdi de neden ağlıyorsun? dedi
Çocukta, eve geç kaldım, Efendimin beni dövmesinden korkuyorum, dedi.
Peygamberimiz çocuğu elinden tutup taa şehrin ucundaki evine götürdü.
Peygamberimiz selam verip kapıyı çaldı.
Kapı açılmadı. İkinci kez selam verdi. Sonra kapı açıldı.
Peygamberimiz neden kapıyı açmadınız dedi.
Evdekiler peygamberimize: Senin geldiğini görünce sesini daha çok işitmeyi arzu ettik. Canımız sana feda olsun Ya Resulallah…dediler.
Çocuğun efendisi peygamberimize: Ey Allah’ın Resulü seni buraya getiren nedir?
Çocuk efendisine Allah’ın Resulü benim için buraya geldi. Geç kaldığım için sizden korkuyordum. dedi.
Çocuğun efendisi Peygamberimize:Ey Allah’ın Resulü siz bu köle kız çocuğu için kapıma kadar geldiniz. Ben de bu kız çocuğunu hür bırakıyorum. Dedi. Böylelikle kız çocuğu hür olmuştur. (İbni Kesir Şemailür-Resul,S.78)
İşte Peygamberimiz Hz. Muhammed böyle merhametli biriydi
Sevgili Peygamberimiz her yönüyle bizim için en iyi örnektir.
Peygamberimizin örnekliliği ile ilgili bilgiler edinmeliyiz.
Peygamberimizin hadislerini incelemeliyiz.
Peygamberimizin hayatını okumalıyız.
Onun dünya ve ahiretle ilgili yaptığı davranışları öğrenmeliyiz.
En iyi ve en güzel örneğimiz Peygamberimiz Hz.Muhammed olmalıdır.
Eğer Peygamberimizi örnek alamaz ve peygamberimizin örnekliliğini iyi bilemezsek, başkalarını örnek almaya başlarız.
Örnek aldığımız kişiler de bizi yanlış ve kendi emelleri doğrultusunda yönlendirebilirler. Biz bunu fark edemeyebiliriz.
Başkalarının tuzaklarına düşmemek için; Peygamberimizi, Kur’an’ı ve İslam’ı iyi bilmeliyiz.
Yaşayışımızı Kur’an ve Sünnete göre düzenlemeliyiz.
Peygamberimiz Hz.Muhammed(s.a.v.)şöyle buyurmaktadır: “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız: Allah’ın kitabı ve Resûlü’nün sünneti.” (Mâlik, Muvatta’, Kader 3)
Ne mutlu Sevgili peygamberimizi gerçek anlamda örnek alanlara…
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
لَيْسَ الْمُؤْمِنُ بِطَعَّانٍ، وََ لَعّانٍ، وََ فَاحِشٍ، وََ بَذِيءٍ
"Mü"min ne ta'n edici, ne lanet edici, ne kaba ve çirkin sözlü, ne de hayasızdır."
[Tirmizî, Birr 48, (1978).]
MEVLİD-İ NEBİ
Muhterem Müslümanlar!
Önümüzdeki Salı’yı Çarşamba’ya bağlayan gece, Rebîü’l-evvel ayının on
ikinci gecesidir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz.
Muhammed Mustafa (s.a.s)’in dünyayı teşriflerinin yıl dönümüdür. Bizleri bir
kez daha Mevlid Gecesi’ne ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve sena olsun.
Ümmeti olma bahtiyarlığına erdiğimiz Sevgili Peygamberimize, âline ve ashabına
salât ve selam olsun. Mevlid Gecemiz şimdiden mübarek
olsun.
Aziz Müminler!
Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeci, bir uyarıcı; Allah’ın
izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatan bir kandil olarak
gönderdik.”[1]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır:
“Allah’ı Rab, İslam’ı din ve Hz. Muhammed’i de peygamber olarak
kabul eden kişi imanın tadını alır.”[2]
Değerli Müminler!
Allah Resûlü (s.a.s), kalplerden şefkatin,
vicdanlardan merhametin çekildiği bir dönemde dünyayı teşrif etti. Çoraklaşan
yürekler, onun gelişiyle yeşerdi. O, cahiliye girdabında boğulan insanlığa
rehber, ümidini kaybeden gönüllere umut oldu. İnsanları, zulmün karanlığından İslam’ın
aydınlığına çıkardı.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), insanlığı bir ve tek
olan Allah’a kul olmaya, adalete, iyiliğe, kardeşliğe ve güzel ahlaka çağırdı. Şirkin karşısında iman ve
istikameti, zulmün karşısında hak ve adaleti, cehaletin karşısında ilim ve
hikmeti, şiddetin karşısında şefkat ve merhameti kuşanmayı insanlığa o öğretti.
Kıymetli Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.s), Kur’an-ı Kerim’i bize tebliğ
eden, her haliyle yaşayıp öğretendir. Peygamberimizin sünneti, Kur’an-ı
Kerim’in ete kemiğe bürünmüş halidir. Kur’an ve sünnet bir bütündür,
birbirinden asla ayrılamaz. Allah Resûlü (s.a.s) olmadan İslam anlaşılamaz,
yaşanamaz.
Allah’a itaat etmenin yolu Peygamberimize tabi olmaktan geçer. Rabbimizin sevgisine mazhar olmak ise Peygamberimize itaat etmekle mümkündür.
Nitekim bu hususta ayet-i kerime gayet açıktır:
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ
“Ey Habibim! De ki: Allah’ı
seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin.”[3]
Aziz Müslümanlar!
Mevlid-i Nebi’yi büyük bir fırsat
bilerek, hayatımızı yeniden gözden geçirelim. Peygamberimiz (s.a.s)’in
insanlığa hayat veren ilkelerini, yuvalarımızda, işyerlerimizde, çevremizde ve insani
ilişkilerimizde hâkim kılmanın gayretinde olalım. Olalım ki, dünyamız huzurla
dolsun, ahiretimiz cennet olsun.
Kıymetli Müminler!
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Mevlid Gecesini içine
alan haftayı Mevlid-i Nebi Haftası olarak kutlayacağız. Başkanlığımız bu yıl,
Mevlid-i Nebi Haftası temasını “Peygamberimiz, İman ve İstikamet” olarak
belirlemiştir. Mevlid-i Nebi Haftası boyunca gerçekleştireceğimiz programlarla başta
çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere toplumumuzun her kesimine Peygamberimiz
(s.a.s)’in örnek hayatını anlatmaya çalışacağız. Bu vesileyle Mevlid-i Nebi Haftamızın aziz milletimize, İslam âlemine ve tüm
insanlığa hayırlar getirmesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
قُل لَّا يَعْلَمُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ
De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Ve onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.
Neml Suresi 65. Ayet
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
غَشَّنَا فَلَيْسَ مِنَّا
“Bizi aldatan bizden değildir.”
Müslim, Îmân, 164.
AHÎLİK: DÜRÜSTLÜK ve merhameti TİCARETE HÂKİM KILMAK
Muhterem Müslümanlar!
Huzurlu ve hakkaniyetli bir hayatın yol haritasını çizen yüce dinimiz İslam, iş ve ticaret hayatımızda temel ilke ve esaslar belirlemiştir. İslam, her işimizde olduğu gibi ticarette de helal haram duyarlılığıyla hareket etmeyi, doğruluğu, dürüstlüğü ve merhameti şiar edinmeyi emretmiştir. Hırs ve tamahı, yalan ve hileyi, aldatma ve haksızlığı, gayrimeşru ve gayriahlaki her türlü muameleyi ise yasaklamıştır. Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan
ticaret dışında, mallarınızı aranızda haksız ve haram yollarla yemeyin ve
kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.”[i]
Aziz Müminler!
Mümin,
ticarette sadece dünya kazancını değil, ahiret hesabını da gözetir. Haksız
kazançtan, karaborsacılıktan, fırsatçılıktan, kul ve kamu hakkını ihlal
etmekten uzak durur. Mümin bilir ki, inancımız ve geleneğimizde kazanç elde
etmek için her yol mübah değildir. Daha çok kazanma hırsıyla insan onuru
çiğnenemez. İnsanların zor durumda olmaları istismar edilemez. Bilgisizliği
suistimal edilerek kişi zarara uğratılamaz, aldatılamaz.
Kıymetli Müslümanlar!
Mümin, servet ve malın esiri olamaz. Rızkına kimsenin hakkını bulaştıramaz. Kendisinin ve ailesinin boğazından haram lokma geçiremez. Mümin, daha fazla kazanç elde etmek için temel ihtiyaç maddelerini stoklayamaz. Arz talep dengesini bozarak bir malı değerinden fazlaya satamaz. İnsanların zorunlu ihtiyacı olan ev ve işyerini boş bırakıp fiyatları yükseltemez. Merhametli bir ev sahibi, kiracısının da bir aile geçindirdiğini unutmaz. İnsaflı bir kiracı da kasıtlı olarak ev sahibini mağdur edemez. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in
لاَ ضَرَرَ وَلاَ ضِرَارَ
hadis-i şerifine göre kimseye kasten zarar verilemez; zarara,
zararla karşılık da verilemez.[ii]
İslam’a göre bir kişinin canına, malına ve haysiyetine zarar vermek haramdır ve
büyük günahlardandır.
Değerli Müminler!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) başka bir hadisinde ise
مَنْ غَشَّنَا فَلَيْسَ مِنَّا
“Bizi
aldatan bizden değildir.”[iii] buyurmaktadır.
Bu nebevi uyarıdan hareketle ecdadımız, sevgi ve saygıyı, kardeşlik ve
merhameti, doğruluk ve dürüstlüğü, yardımlaşma ve dayanışmayı ticarete hâkim
kılmak için Ahîlik teşkilatını kurmuştur. Bu teşkilatın temel ilkesi; eline,
diline, beline sahip olmaktır. Eşine, işine ve aşına özen göstermektir. Harama
bakmamak, haram yiyip içmemek ve harama el uzatmamaktır. Yanlış ölçmemek, eksik
tartmamaktır. Güçlü iken affetmesini, öfkeli iken yumuşak davranmasını
bilmektir.
Aziz
Müslümanlar!
Alışverişte helal haram hassasiyeti her geçen gün azalıyor. Doğruluk ve dürüstlük gibi erdemler giderek zayıflıyor. Daha çok kazanma hırsıyla ahlaki değerler ve hukuki ilkeler göz ardı ediliyor. Aşırı tüketim, lüks ve israf günden güne artıyor. Bu durumda bize düşen, Ahîlik ilkelerini benimsemek, iş ve ticaret hayatımıza bu ilkeleri yeniden hâkim kılmak için çaba göstermektir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in
“Dürüst ve
güvenilir tüccar, ahirette peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber
olacaktır.”[iv] müjdesine erişebilmenin gayretinde olmaktır. Kıyamet
gününde, kazancımızın ve harcamalarımızın hesabını vereceğimizi unutmamaktır.
Kıymetli Müminler!
Hutbeme son verirken bir hususu sizlerle
paylaşmak istiyorum. 2024 yılı Hac ön kayıtları başlamıştır. İlk defa
başvuracak kardeşlerimiz, 11 Ekim tarihine kadar e-devlet üzerinden işlemlerini
gerçekleştirebilecektir. Kaydı olup, durumlarında değişiklik yapmak
istemeyenlerin kaydı otomatik olarak yenilenecektir. Durumlarını değiştirmek
isteyenler ise e-devlet üzerinden veya il ve ilçe müftülüklerimizden güncelleme
yapabilecektir.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّق۪ينَ وَتُنْذِرَ بِه۪ قَوْمًا لُدًّا
(Resûlüm!) Biz Kur'an'ı, sadece, onunla Allah'tan sakınanları müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylaştırdık.
Meryem Suresi 97. Ayet
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
إِنَّمَا بُعِثْتُ لِأُتَمِّمَ صَالِحَ الْأَخْلَاقِ( İbn Hanbel, II, 381