Efkan Vural'ın Yazıları
18 Ağustos 2025 Pazartesi
17 Ağustos 2025 Pazar
15 Ağustos 2025 Cuma
Diyanet İşleri Başkanlığının 15/08/2025 Tarihli Cuma Hutbesi :KUL HAKKI ATEŞTEN GÖMLEKTİR
KUL HAKKI ATEŞTEN
GÖMLEKTİR
Muhterem Müslümanlar!
Peygamber
Efendimiz (s.a.s) bir gün, ashâbına “Müflis kimdir biliyor musunuz?”
diye sordu. Sahabe-i kirâm, ‘Malını mülkünü kaybetmiş, iflas etmiş kimsedir.’
diye cevap verdiler. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurdu: “Bir
kişi kıyamet günü kıldığı namaz, tuttuğu oruç ve verdiği zekâtla gelir. Ancak
dünyada iken birine sövmüş, diğerine iftira atmış, ötekinin malını yemiş,
berikinin kanını dökmüş, bir başkasını dövmüştür. İhlal ettiği bu hakların
karşılığı olarak onun iyiliklerinden alınıp hak sahiplerine verilir. Şayet
hesap tamamlanmadan iyilikleri biterse, mağdur ettiği insanların günahlarından
alınarak onun üzerine yüklenir, sonra da cehenneme atılır. İşte gerçek müflis
budur.”[i]
Aziz
Müminler!
Ailede,
toplumda ve dünyada yaşanan bütün kötülüklerin temelinde kul hakkı ihlalleri
vardır. Maalesef, kimi zaman alışkanlıkla, kimi zaman ihmal ve gafletle, kimi
zaman da kasten kul hakları ihlal edilmektedir. Canın, dinin, malın, aklın ve
neslin muhafazası, İslam’ın en temel esaslarındandır. Bu haklar Allah katında kutsal
ve dokunulmazdır. Onların ihlali ise ağır bir vebal, büyük bir zulüm ve kul
hakkına girmektir.
Kıymetli
Müslümanlar!
Kul
hakkı ihlallerinin en büyüğü, bir insanın canına kast etmektir. Ne yazık ki
bugün, siyonist zalimler, dünyanın gözü önünde bu insanlık suçunu işlemeye
devam etmektedir. Yüce Rabbimizin bu
husustaki uyarısı gayet açıktır: “Kim bir mümini kasten öldürürse; cezası,
içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve
onun için büyük bir azap hazırlamıştır.”[ii]
Bize
düşen ise; başta Gazze
olmak üzere dünyadaki zulümlere karşı sessiz kalmamak, mazlumlara maddi ve
manevi desteğimizi daha da artırmaktır.
Değerli Müminler!
Karşılıklı
rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete
aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız
çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir
ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır. Arazi sınırlarını ihlal ederek başkasının
mülkünü gasp etmek, asılsız gerekçelerle insanların mallarına el koymak, yalan beyanlarla
insanları mağdur etmek ateşten gömlek giymektir. Hutbeme başlarken okuduğum
hadis-i şerifte Resûl-i
Ekrem (s.a.s), “Hiç kimse hakkı olmayan bir karış toprağı bile almasın! Eğer
alırsa, kıyamet gününde Allah yedi kat yeri onun boynuna dolar.”[iii]
buyurmaktadır.
Aziz Müslümanlar!
Adam kayırmak, çalışanlar
arasında adil davranmamak kul hakkıdır. İşverenin; çalışanına ücretini
tam ve zamanında vermemesi, gücünün üstünde iş yüklemesi, sigortasını
yaptırmadan onu çalıştırması kul hakkıdır, günahtır. Çalışanın ise, işverenin
malına zarar vermesi, çalışma saatlerine riayet etmemesi, hasta olmadığı halde
rapor alarak işe gitmemesi de kul hakkıdır, günahtır.
Zemin etüdü yaptırmadan bina
inşa etmek, inşaat malzemesinden çalmak, kalitesiz malzeme kullanmak insanları aldatmaktır,
kul hakkıdır. Ayrıca, ülkemize gelen yabancılara, yurt dışından vatanlarını
ziyarete gelen kardeşlerimize alışverişte farklı tarife uygulamak, bilgisizliklerinden
istifade ederek onları aldatmak kul hakkıdır, günahtır.
Kıymetli Müminler!
Hangi
sektörde olursa olsun, üreticinin malını değerinden düşük alıp yüksek fiyatlara
satmak, bir ürünün raf ömrünü uzatmak için içerisine sağlığa zararlı maddeler
katmak, son kullanma tarihi geçmiş ürünleri piyasaya sürmek kul hakkıdır,
günahtır. Stokçuluk ve karaborsacılık yaparak fiyatları yükseltmek, ölçü ve
tartıda hile yapmak, ayıplı bir malın kusurunu gizleyerek satmak kul hakkıdır,
haramdır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s), مَنْ غَشَّنَا
فَلَيْسَ مِنَّا
“Bizi aldatan bizden
değildir.”[iv]
buyurarak
konunun önemine dikkatlerimizi çekmektedir. Ayrıca kişinin,
herkesin ortak kullanımına ait olan sokakları ve kaldırımları şahsi çıkarları
için işgal etmesi ve insanların yürümelerine engel olması kul hakkıdır. Sosyal medyada, dijital mecralarda yalan ve yanlış
haberlerle insanlara iftira atmak, onurlarını rencide etmek de kul hakkıdır,
günahtır. Müslümana yaraşan ise, helalle yetinmek, harama asla tevessül etmemektir.
Hiç kimsenin şerefine ve haysiyetine dil uzatmamak, bir başkasının malına göz
dikmemektir.
Değerli Müslümanlar!
Kul hakkı bilinci, ailede başlar. Güçlü bir
eğitim ve manevi bir bilinçle kök salar. Unutmayalım ki kul hakkı,
mahşerin en ağır hesaplarından biridir. Hak sahibinden helallik almadan, onun maddi
ve manevi zararlarını telafi etmeden ahiretin çetin azabından kurtuluş
olmayacaktır.
Hutbemi Bakara sûresinin 281. ayetinin mealiyle bitiriyorum: “Öyle bir günden
sakının ki, o gün hepiniz Allah’a döndürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı
amellerin karşılığı tastamam verilecek
11 Ağustos 2025 Pazartesi
8 Ağustos 2025 Cuma
Diyanet İşleri Başkanlığının 08/08/2025 Tarihli Cuma Hutbesi :SILA-I RAHİMLE BEREKETLENEN TATİL
sıla-i rahimle bereketlenen tatil
Muhterem
Müslümanlar!
Yüce dinimiz İslam, bizden; yaratılışımızın hikmetini, varlığımızın gayesini unutmadan bir hayat sürmemizi ister.
وَهُوَ مَعَكُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْۜ
“Nerede olursanız olun Allah sizinle beraberdir.”[i] ayeti gereğince her an Rabbimizin huzurunda
olduğumuz şuuruyla hareket etmemizi emreder.
Aziz Müminler!
İslam’ın hassasiyet gösterilmesini istediği hususlardan biri de çalışma ve dinlenme hayatıdır. Dinimize göre çalışmak ne kadar önemli ise istirahat etmek de aynı ölçüde önemlidir.
Nitekim Yüce Rabbimiz,
“Geceyi istirahat etmek için üzerinize örtü yaptık. Gündüzü de çalışıp geçim temin etme zamanı kıldık.”[ii] buyurarak bu hakikate dikkatlerimizi çekmektedir.
Dolayısıyla Müslümanın; dinlenmeye, zihnen ve bedenen toparlanmaya, ruhen arınmaya, ailesiyle birlikte nitelikli zaman geçirmeye de ihtiyacı vardır. Ancak unutmayalım ki; Müslümanın çalışması da, dinlenmesi de, tatili de, eğlenmesi de meşru, ahlaki ve helal sınırlar içerisinde olmalıdır. Müslüman, dinlenirken de zamanını boş geçirmemeli, kulluk ve sorumluluk bilincini daima muhafaza etmelidir.
Cenâb-ı Hak hutbeme başlarken okuduğum ayetlerde bu gerçeği bizlere şöyle haber vermektedir:
فَاِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْۙ. وَاِلٰى رَبِّكَ فَارْغَبْ “
O halde bir
işi bitirince hemen diğerine koyul ve yalnızca Rabbine yönel.”[iii]
Kıymetli Müslümanlar!
Yüce Allah Kur’an’ı Kerim’de müminlerin özelliklerinden bahsederken şöyle buyurur:
“Müminler gerçekten kurtuluşa ermiştir. Onlar ki, namazlarını huşu içerisinde kılarlar. Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden uzak dururlar.”[iv]
Bu ilahi uyarı bizlere, hayatımızı; dünya ve ahiretimiz için faydalı işlerle
değerlendirmemiz gerektiğini hatırlatmaktadır.
Ne yazık ki günümüzde bazı tatil
organizasyonları, Allah’ın hükümlerini hiçe sayan, helal haram hassasiyetinden
uzak, lüks ve israfın zirveye ulaştığı, nefsani arzu ve isteklerin sınır
tanımadığı bir hâl almıştır. Böyle bir tatil anlayışının dinimizde asla yeri
yoktur.
Aslında tatil;
tembellik ve miskinlikle, gaflet içinde geçirilen zamanlar olmamalı;
aksine, farklı ve faydalı meşguliyetlerle verimli bir dinlenme fırsatına
dönüştürülmelidir. Yeryüzünde gezip dolaşarak Yüce Rabbimizin kuvvet ve
kudretini tefekkür etmeye, kâinata ibret ve hikmet nazarıyla bakmaya vesile
olmalıdır. Bu bilinçle yapılan tatil,
sadece dinlenmek değil, aynı zamanda bir eğitim ve bir ibadettir.
Değerli
Müminler!
Tatil; memleketimizi, köyümüzü, şehit kanlarıyla yoğrulmuş cennet vatanımızın tarihi ve doğal güzelliklerini çocuklarımıza tanıtmak için bulunmaz bir fırsattır. Tatil, anne babamızın hayır duasını almak, akrabalarımızla hasret gidermek için güzel bir imkândır. Evlatlarını ve torunlarını özleyen, onların yolunu bekleyen anne babalar için de bir sevinç kaynağıdır. Bugün, nice anne baba evlatlarının, nice dede ve nine torunlarının yollarını gözlemektedir. Bir çift söze, bir selama, bir muhabbete hasret kalan nice büyüklerimiz var. Müslümanın Allah’a itaatten sonra yapması gereken en önemli görevi; anne babasına hizmet etmek, onların maddi ve manevi her türlü ihtiyaçlarını gidermektir. Onları yalnızlığa ve kimsesizliğe terk etmemek, onların gönüllerini kazanmaktır. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bu husustaki uyarısı gayet açıktır:
“Rabbin hoşnutluğu, anne babanın
hoşnutluğuna, Rabbin öfkesi de anne babanın öfkesine bağlıdır.”[v]
Aziz
Müslümanlar!
Tatiller, çocuklarımızın dinî, sosyal ve kültürel gelişimlerine; sıla-i rahim bağlarının güçlenmesine imkân tanıyan zaman dilimleridir. Allah Resûlü (s.a.s):
“Rızkının bol, ömrünün bereketli olmasını arzu
eden, akrabalık bağını devam ettirsin.”[vi]
buyurmaktadır. O halde, tatillerde anne
babamızı ve akrabalarımızı da ziyaret edelim. Dinî, ahlaki ve sosyal
sorumluluklarımızı göz ardı etmeyelim. Tatillerimizi, kulluğumuzu unuttuğumuz, günahlara
kapı araladığımız zamanlara dönüştürmeyelim.
Sözümüzün sonu hutbemin başında okuduğum şu hadis-i
şerif olsun: “İki
nimet vardır ki insanların çoğu, onları değerlendirme hususunda aldanmıştır.
Bunlar; sağlık ve boş vakittir.”[vii]