Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ
Müminler kesinlikle kurtuluşa ermiştir;
Mü'minûn Suresi ,1 . Ayet
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ
Müminler kesinlikle kurtuluşa ermiştir;
Mü'minûn Suresi ,1 . Ayet
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
سِبَابُ الْمُسْلِمِ فسُوقٌ، وَقِتَالُهُ كُفْرٌ
"Müslümana sövmek fısktır, onunla çarpışmak da küfürdür."
[Buharî, Fiten 8]
ŞAHSİYETİMİZİ İMAR EDEN KUTLU MEKÂN: CAMİ
Muhterem Müslümanlar!
Huzur ve güvenin, rahmet ve bereketin kaynağı olan
camiler ve mescitler; Yüce Rabbimize kulluğumuzu arz ettiğimiz, hayat
rehberimiz Kur’an-ı Kerim’i öğrendiğimiz, rahmet peygamberi Hz. Muhammed
Mustafa (s.a.s)’in güzel ahlakıyla tanıştığımız mabetlerdir. Cami ve mescitler,
aynı safta omuz omuza durduğumuz, birlik ve beraberliğimizi perçinlediğimiz maneviyat
ocaklarıdır. İnsanlığı tevhide, kurtuluşa, hayra ve iyiliğe çağıran hakikat
merkezleridir. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in buyurduğu üzere, “Şehirlerde
Allah’ın en çok sevdiği yerler, camilerdir.”[i]
Aziz Müminler!
Camiler, sadece ibadetlerimizi eda etmek için
bir araya geldiğimiz yerler değildir. Camiler; kadın, erkek, genç, yaşlı,
herkesin ilim ve irfanla buluştuğu, bilgi
ve hikmetle yoğrulduğu, adalet ve merhametle şahsiyetini inşa ettiği
eğitim yuvalarıdır. Ecdadımız,
camilerin bu eşsiz ruhundan ilham alarak muhteşem bir medeniyet inşa etmiştir.
Cami merkezli bu medeniyetin özünde Kur’an ve sünnete bağlılık vardır. Vefakâr bir eş, hayırlı bir evlat, şefkatli bir
anne-baba, güvenilir bir komşu olmak; akrabayı, yetimi, öksüzü ve kimsesizi
gözetmek vardır. Helalinden kazanmak, harama el uzatmamak, yanlış ölçmemek,
eksik tartmamak, kimseyi aldatmamak vardır. İş ve çalışma hayatında doğruluğu
şiar edinmek, kul ve kamu hakkını gözetmek vardır. Ahîlik geleneğinde yer
aldığı üzere, geçmişten günümüze esnaf ve zanaatkâr arasında dayanışma,
dürüstlük, adalet, ahlak ve çalışkanlık gibi değerleri özendirmek vardır.
Kıymetli Müslümanlar!
Medeniyetimizin temeli, şehirlerimizin kalbi olan cami ve mescitleri inşa etmek, tamirat ve tadilatlarını yapmak Müslüman olmamızın gereğidir. Onları tahrip etmek, onların içinde ibadet yapılmasına engel olmak, maddi ve manevi anlamda onları işlevsiz kılmak ise büyük bir zulümdür.
Bu hususta Yüce Rabbimizin uyarısı gayet açıktır:
“Allah’ın
mescitlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına
çalışandan daha zalim kim vardır!”[ii]
Nitekim bugün Gazze’de olduğu gibi şehirleri işgal eden zalimlerin
hedeflerinden biri de camiler olmuştur. Bunun karşısında Müslümanlara düşen,
camileri inşa ve ihya etmektir. Camileri ihya etmek ise onların ilim ve irfan
merkezi olma hüviyetlerini devam ettirmektir. Camilerde öğrendiğimiz bilgilerle
hayatımızı mamur kılmak, onlardan aldığımız feyiz ve bereketle İslam’ı en güzel
şekilde yaşayıp temsil etmektir.
Öyleyse Değerli Müminler!
Binbir emekle inşa ettiğimiz camilerimizi cemaatsiz
bırakmayalım. Onları yalnızlığa terk etmeyelim. Cuma ve bayram namazlarında
buluştuğumuz gibi beş vakit namazlarımızı da eda etmek üzere camilerde
buluşalım, ailece camide olalım. Göz aydınlığı çocuklarımızı ve geleceğimizin
teminatı gençlerimizi camilerimizin manevi ikliminden mahrum etmeyelim. Samimi
bir niyetle camiye giderken attığımız her adımın, geçirdiğimiz her saniyenin
günahlarımızın affına, yuvamızın huzuruna, kazancımızın bereketine vesile olacağını
bilelim. Unutmayalım ki, tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de, yarın da Müslümanlığımızı
muhafaza etmenin merkezleri camiler olacaktır.
Aziz
Müslümanlar!
Her yıl 1-7
Ekim tarihleri arası Camiler ve Din Görevlileri Haftası olarak kutlanmaktadır. Din
görevlileri; cami ve mescitlerde, Kur’an kursu ve farklı alanlarda görev yapan,
toplumu din konusunda sahih ve doğru bilgi ile aydınlatan, şahsiyetimizin
inşasında, karakterimizin imarında ve kimliğimizin korunmasında yerleri
doldurulamayacak müstesna insanlardır. Onlar,
ömürlerini din hizmetine vakfetmiş, her yaştan ve her kesimden insanın manevi
imarını gerçekleştiren gönül erleridir.
Bu vesileyle geçmişten günümüze camilerimizin maddi ve manevi imarı
için gayret gösteren, ömrünü din hizmetine adamış hocalarımızdan, camilerimizin
inşa ve ihyasında imkânlarını esirgemeyen hayır sahiplerinden ve bütün
cemaatimizden ahirete irtihal edenlere rahmet, hayatta olanlara sağlıklı ve
huzurlu bir ömür diliyorum.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Bir de, bize, “Namazı dosdoğru kılın ve Allah’a karşı gelmekten sakının” diye emrolundu. O, huzurunda toplanacağınız Allah’tır.
En'âm Sûresi,72. Ayet
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
الْعِبَادَةُ في الْهَرْجِ كَهَجْرَةِ اليَّ
"Herc (fitne) zamanında ibadet, tıpkı bana hicret gibidir."
[Müslim, Fiten 130, (2948); Tirmizî, Fiten 31, (2202).]
PEYGAMBERİMİZ (S.A.S) VE ŞAHSİYET İNŞASI
Muhterem Müslümanlar!
Yüce
Rabbimiz, insanı yeryüzünün en değerli varlığı olarak yaratmış, ona iman, akıl
ve irade bahşetmiştir. İnsanın; adalet, merhamet, güven, doğruluk ve güzel
ahlak gibi değerlerle şahsiyetini inşa etmesini istemiş, bunun yolunu da ona göstermiştir.
Bu yol; kişinin Kur’an-ı Kerim ile kimliğini inşa etmesi, Allah Resûlü (s.a.s)’in
sünneti ile karakterini şekillendirmesidir.
Aziz Müminler!
Müslümanın şahsiyetini
oluşturan, fıtratını koruyan; ona kimlik kazandıran, hem dünyada hem de
ahirette mutluluğa ulaştıran en büyük nimet, imandır. İman, kuru bir sözden
ibaret değildir. İman, bütün davranışlarımızı güzelleştiren bir cevherdir. Hayatın
olumsuzlukları karşısında bizleri güçlü kılan bir değerdir. Sıkıntılara imanla tahammül
edilir; endişeler, imanla huzura kavuşur. Üzüntüler sevince, korkular cesarete imanla dönüşür.
Ayrılıklar yerini kardeşliğe, düşmanlıklar yerini dostluğa imanla bırakır.
Kıymetli Müslümanlar!
Müslümanın şahsiyetini şekillendiren unsurlardan biri de
ibadetlerdir. İbadetler, imanımızın gereği, Rabbimizin verdiği nimetlere karşı şükrümüzün
ifadesidir. İbadetler, bize yaratılış gayemizi hatırlatır. İrademizi
güçlendirir, bizi kötülüklerden koruyup iyiliklere yönlendirir. Her an
Rabbimizin huzurunda olduğumuz bilincini bize aşılar.
İbadetler, İslam’ın beş temel esasıyla sınırlandırılamayacak kadar geniştir. Rabbimizin rızasını gözeterek ihlas ve samimiyetle yaptığımız her iş, ibadet hükmündedir. Müslüman, dinen meşru bir mazereti olmadığı müddetçe ibadetlerini eda etmekle yükümlüdür. İş ve çalışma hayatı, okul ve tatil gibi gerekçeler, ibadetlerimizi yerine getirmemize asla mani olmamalıdır.
Nitekim Yüce Rabbimiz,
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ
“Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”[i] buyurmaktadır.
Sevgili
Peygamberimiz (s.a.s) de en zor zamanlarda bile ibadetlerini yerine getirmiş,
ibadetsiz bir hayatın olamayacağını bizlere öğretmiştir.
Değerli Müminler!
Müslümanın şahsiyetini inşa eden hususlardan bir diğeri de güzel ahlaktır. Güzel ahlak; fazilet ve erdemin, iyilik ve imanın ölçüsüdür. Peygamber Efendimiz (s.a.s) bu hususa şöyle işaret etmektedir:
“Kim bir iyilik yaptığında seviniyor, bir kötülük yaptığında üzülüyorsa o mümindir.”[ii]
Ahlak, huzurlu bir hayatın güvencesi, toplumsal barışın teminatıdır. Ahlaki değerlerin yaşandığı ve yaşatıldığı bir toplumda,
doğruluk ve dürüstlük, iffet ve takva, şefkat ve merhamet gibi erdemler hâkim
olur.
Ahlaki değerlerin kaybolduğu bir
toplumda ise adalet yerini zulme, merhamet yerini öfkeye, helaller yerini
haramlara, iyilikler yerini kötülüklere bırakır.
Aziz Müslümanlar!
Maalesef, ilim, hikmet ve erdemin kaybolduğu, cehaletin ve şiddetin yaygınlaştığı, insan onur ve haysiyetinin yok sayıldığı günlerden geçiyoruz. Toplumsal hayatı etkisi altına alan bireysellik, bencillik, dünyevileşme ve yalnızlaşma gibi sorunlar, başta çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere hepimizi tehdit etmektedir. Böylesi zamanlarda bize düşen; cehalet toplumunu asr-ı saadete dönüştüren Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in rahmet yüklü mesajlarını kendimize örnek almak, onu çağımızın insanıyla buluşturmaktır. Şahsiyetimizi Allah Resûlü (s.a.s) gibi imanla inşa etmek, ibadetlerle yoğurmak, güzel ahlakla kemale erdirmektir.
Yüce Rabbimizin
“İman edip dünya
ve ahiret için yararlı işler yapanlara müjdeler olsun! Onların varacağı yer ne
güzel yerdir.”[iii] müjdesine nail
olmak için; iyiliği yayıp kötülüğe engel olmak, doğrudan ve haktan yana tavır
almaktır. Haramdan sakınmak, helale koşmak; her türlü kötülük ve günahtan korunmaktır. Merhameti kuşanmak, öfkemizi
kontrol etmektir. Zalimin karşısında, mazlumun
yanında durmak; zulme ve zalime asla rıza göstermemektir.
Kıymetli
Müminler!
Hutbemin sonunda bir hususu hatırlatmak istiyorum. 2025
yılı hac ön kayıt ve kayıt yenileme işlemleri 27 Eylül Cuma gününe kadar
uzatılmıştır. Konuyla ilgili il ve ilçe müftülüklerimizden bilgi alabilirsiniz.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
اَلْمُلْكُ يَوْمَئِذٍۨ الْحَقُّ لِلرَّحْمٰنِۜ وَكَانَ يَوْمًا عَلَى الْكَافِر۪ينَ عَس۪يرًا
İşte o gün gerçek hükümranlık, çok merhametli olan Allah'ındır. Kâfirler için ise o, pek çetin bir gündür.
Furkan Sûresi,26. Ayet
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
“Bana itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur. Bana isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur.”
Müslim, İmâre, 33.
MEVLİD-İ NEBİ
Muhterem Müslümanlar!
Yarın akşam, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber
Efendimiz (s.a.s.)’in dünyayı teşriflerinin yıl dönümünü idrak edeceğiz
inşallah. Bizleri bir kez daha Mevlid-i Nebi’ye ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz
hamdüsena, ümmeti olmakla şeref bulduğumuz Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed
Mustafa’ya salat ve selam olsun.
Aziz Müminler!
Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
“Allah, müminlere kendi içlerinden bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta
bulunmuştur. O Peygamber ki, onlara Allah’ın ayetlerini okur, onları günahlardan
arındırır, onlara kitabı ve hikmeti öğretir…”[1]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurmaktadır:
“Bana itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur. Bana
isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur.”[2]
Değerli Müslümanlar!
Allah Resûlü (s.a.s) yüce
bir ahlak üzere yaratılmıştır. O, güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiş son
peygamberdir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), iman, amel ve ahlâkın birbirinden
ayrılamayacağını; güzel ahlakın, hayatın her alanını kapsaması gerektiğini
vurgulamıştır. İnsanın ancak ahlâkı ölçüsünde dindar ve iyi bir kul
olabileceğini belirtmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s),
tüm insanlık için en güzel örnektir. Rabbimize, kendimize ve çevremize karşı
sorumluluklarımızı o hatırlatmıştır. Ailemize Allah’ın bir emaneti olarak sahip
çıkmamız gerektiğini o öğütlemiştir. Erdemli, ahlaklı ve onurlu bir hayatın
yollarını o göstermiştir. Hak ve hakikati, adalet ve merhameti o öğretmiştir. Kadınlar
ve yaşlılar hak ettikleri gerçek saygınlığa onunla ulaşmıştır. Yetim ve
öksüzlerin yüzü onunla gülmüştür. Diri diri toprağa gömülen, hor ve hakir
görülen kız çocukları onunla hayat bulmuştur.
Kıymetli Müminler!
Ne hazindir ki her geçen gün,
insani değerlerin ayaklar altına alındığı, masum çocukların acımasızca
katledildiği, her türlü kötülüğün açıkça işlendiği bir zamanda yaşıyoruz. Kalpleri
kararmış, vicdanları körelmiş zalimlerin kurbanı, nazik ve narin bedenler
oluyor. Böylesine bir ortamda Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in sadece mevlidini
anmak ve hatırasını yâd etmekle ona karşı sorumluluğumuzu asla yerine getirmiş
olamayız.
Bugün bize düşen; Allah Resûlü
(s.a.s)’e hakkıyla tabi olmak, bizlere bıraktığı en büyük miras olan Kur’an-ı
Kerim’e ve sünnetine sımsıkı sarılmaktır. Başka Narinler’in canice
katledilmemesi, başta Gazze olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki masumların canlarına
kıyılmaması için Peygamberimiz (s.a.s)’in güzel ahlakını ve çağlar üstü
mesajlarını insanlıkla buluşturmaktır. Barış dini İslam’ın, hayat rehberi
Kur’an-ı Kerim’in, rahmet peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in, insanlığın
sığınabileceği tek liman olduğunu ısrarla anlatmaktır. Dinimizi ve dini
değerlerimizi değil, dindarlığımızı yeniden sorgulamaktır. O kutlu Nebî’nin sünnet-i
seniyyesinin tüm insanlık için bir kurtuluş pusulası ve bir hayat kılavuzu
olduğunu unutmamaktır. İşte o zaman dünyamızda zulüm ve haksızlıklar sona erecek, insanlar
güven içinde kardeşçe bir arada yaşayacaktır. Kimse kimsenin canına, malına,
namus ve iffetine zarar veremeyecek, masum canlar hayatlarının baharında
solmayacaktır.
Aziz
Müslümanlar!
Her yıl olduğu gibi bu yıl
da Mevlid Gecesi’ni içine alan haftayı Mevlid-i Nebi Haftası olarak
kutlayacağız. Başkanlığımız bu yıl, Mevlid-i Nebi Haftası temasını “Peygamberimiz
ve Şahsiyet İnşası” olarak belirlemiştir. Hafta
boyunca gerçekleştireceğimiz programlarla Peygamberimiz (s.a.s)’in örnek
hayatını anlamaya ve anlatmaya çalışacağız. Toplumumuzun her kesimine yönelik
yapacağımız programlara sizleri bekliyoruz. Bu vesileyle Mevlid-i Nebi
Haftamızın aziz milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlı olmasını
Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Hutbemi Âl-i İmrân sûresi otuz birinci ayetin mealiyle bitiriyorum:
“Habibim! De ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki,
Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”[3]
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذ۪ينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَۜ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ۟...
De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.
NARİN OKULA GİDEMEYECEK, MEZARA GİDECEK
Bu hafta eğitim ve öğretimle ilgili yazı yazmayı düşünüyordum.
Şöyle düşünüyordum biz bağımsızlık içinde kendi ülkemizde istediğimiz yerde okulumuza giderek, eğitimimize devam edeceğiz.
Ama Filistinli din kardeşlerimiz aylardır zulüm ve işkence altında hayatlarını sürdürmeye çalışırken biz ne kadar hevesle okullarımıza gideceğiz diye düşünürken, Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde 21 Ağustos'ta kaybolan ve 19 gündür bulunamayan 8 yaşındaki Narin GÜRAN'ın cenazesinin bulunması tüm gündemi altüst etti.
Bugün hepimizin içi yandı ve dağlandı.
8.yaşıdaki Narin'in yarın sınıf arkadaşlarıyla birlikte öğretmeniyle okulun ilk gününü yaşayacaktı. Ama maalesef Narin katletildi ve cesedi evine 1,5 km uzaklıkta çuval içinde derede bulundu.
Artık Narin evladımız okula değil mezara gidecek.
Şimdi herkese sesleniyorum...
Narin'in yaşama hakkını nasıl elinden alıyorsunuz...Her kim iseniz.
Bunu nasıl yapabiliyorsunuz...
Allah'ın verdiği canı O'ndan başkası alamaz. Bu günahların en büyüğüdür.
Dinimizde bir insanın haksız yere öldürülmesi bütün insanlığın öldürülmesi gibidir.
Narin'i öldüren yada öldürenler bütün çocukları ve bütün insanlığı öldürmüş gibi olmuştur.
Hepimizin yüreği yandı pişti...
Devletten ve kanunlardan korkmuyorsunuz anladık, Allahtan da mı korkmuyorsunuz. Vicdanlarınız yok mu sizin.
İnsan bir karıncaya bile dokunmamalı onun da yaşamı var, arkadaşı ,eşi anne ve babası var. Bir canlıyı yok ederken duyarlı davranmalıyız.
Bakın aylardır vicdansız İsrail Devleti ve Ordusu Filistinli Kadın çocuk, hasta, yaşlı demeden vurup kırıp yıkıyor...
Dünya seyrediyor....Bunlar tarihin kara günleri...
Bugün Narin'in öldürülmesi gibi bir çok kanlı olaylar ve hesaplaşmalar var olmuştur....
Bunlara da biz seyirci kalıyoruz.
İçimizin yanmasından başka ne yapabiliyoruz...
Bir İnsanı haksız yere öldüren, cinayete kurban eden, tecavüz eden vb. fiillerin cezaları en ağır bir şekilde verilmeli.
Acilen kasten öldürmeler de cezaların yeniden düzenlenmesi gerekli olmuştur. Özellikle idam cezası verilmesi ŞART olmuştur.
Bu konuda T.B.M.Meclisinde görüşme açılmalı ve vicdanları rahatlatacak kanunların bir an önce çıkarılması gerekiyor....
Herkesin yaptığı yanına kâr kalıyor anlayışı artık son bulmalı....
Başka NARİN'ler ölmesin...
Huzurlu bir YAŞAM herkesin hakkı olmalı...
Filistinlilerin de Gazze'lilerin de Uygur Türklerinin de Afrika'daki zayıflarında Arakan'lı Müslümanların da Ukrayna ve Rusya'daki sivillerin de ve Dünyanın neresinde olursa olsun zulüm gören kişilerin de HUZURLU yaşamasını diliyor...Bu konuda herkesin daha fazla duyarlı olmasını istiyoruz....
Barış ve huzur dolu bir dünya için el ele...omuz omuza...
2024-2025 Eğitim ve öğretim yılının herkese hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
إِنَّمَا بُعِثْتُ مُعَلِّماً
“Ben, bir öğretmen olarak gönderildim.”
Dârimî, Mukaddime, 32.
İLİM VE EĞİTİM, AHLAKLA YÜCELİR
Aziz Müminler!
Okuduğum ayet-i kerimede Hz. İbrâhim ve Hz. İsmâil Cenâb-ı Hakk’a
şöyle niyazda bulunmuştur: “Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber
gönder; onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her türlü
kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet
sahibisin.”[1]
Okuduğum
hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Kim ilim için yola çıkarsa Allah ona cennete
giden yolu kolaylaştırır. Melekler, ilim
tahsil edenler üzerine kanatlarını gerer...”[2]
Muhterem Müslümanlar!
Yüce dinimiz İslam, kadın erkek her Müslümana ilim tahsil etmeyi asli
bir vazife olarak yüklemiştir. Cenâb-ı Hak, اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذ۪ي خَلَقَۚ “Yaratan Rabbinin adıyla oku!”[3] buyurmuş, Allah adına ve O’nun rızası
doğrultusunda okuyup öğrenmeyi bizlere emretmiştir. Sevgili
Peygamberimiz (s.a.s), ilim yolunda olanları övmüş, fayda vermeyen ilimden
Allah’a sığınmıştır.[4]
Zira insan; kendini, Rabbini ve çevresini ilimle tanır. Yaratılış gayesini bilgiyle öğrenir. Ahlak ve
fazileti, iyilik ve takvayı eğitimle kuşanır. Hakkı batıldan, hayrı şerden,
doğruyu yanlıştan hikmetle ayırır.
Kıymetli Müminler!
Rabbimizin güzel isimlerinden biri de “el-Alîm”dir. O, ilmin
bizatihi kaynağıdır; verdiği akıl, indirdiği kitaplar ve gönderdiği
peygamberler ile insanlara bilmediklerini öğretendir. Dolayısıyla ilim; vahiyle yoğrulur, nebevi ahlakla
süslenir, insanlığın hayrına kullanılırsa gerçek anlamına kavuşur. Kişiyi dünyada
huzur ve mutluluğa, ahirette ebedi nimetlere ulaştırır. Hakikati öğrenen ve
öğreten konumunda olan mümin ise; Kur’an ile aklı, sünnet ile hayatı, İslam
ile insanlığı buluşturabildiği ölçüde sorumluluğunu yerine getirmiş olur.
Değerli Müslümanlar!
İlim ve eğitim sadece bilgi yüklenmek değildir. İlmin ve eğitimin, talim ve terbiyenin amacı, güzel
ahlaktır, sâlih ameldir. İyi insan yetiştirmektir. Topluma ve insanlığa faydalı
olmaktır. Herkesin huzur içinde yaşayabileceği bir dünya inşa etmektir. Şayet,
ilim ve eğitim; irfanla buluşur, ahlakla yücelirse kötüler ve kötülükler toplumda yer bulamaz. Şiddetin
yerine şefkat, nefretin yerine merhamet hâkim olur. İlim ve eğitim, bilim ve
teknoloji, şahsi çıkar ve ihtiraslar için kullanılır ise, insani ve ahlaki
değerler hiçe sayılır. Bugün Gazze’de ve dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi
korkunç silahlar ve bombalarla benzeri görülmemiş soykırım ve katliamlar
yaşanır.
Aziz Müslümanlar!
Önümüzdeki Pazartesi günü milyonlarca çocuğumuz
okullarıyla buluşacak. Okullar, çocuklarımızın kimlik ve karakter gelişiminde,
talim ve terbiyesinde önemli bir yere sahip olan kurumlarımızdandır. Öğretmenlerimiz
ise çocuklarımızı; ilimle, imanla, güzel ahlakla, doğru ve sahih bilgi ile buluşturan, geleceğimizi inşa
eden müstesna şahsiyetlerdir. Öğretmenlik, Allah Resûlü (s.a.s)’in
övdüğü bir meslektir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s), إِنَّمَا بُعِثْتُ مُعَلِّماً “Ben, bir öğretmen olarak gönderildim.”[5] hadisiyle, öğretmenliğin
önemini bizlere hatırlatmıştır. Çocuklarımızı ve gençlerimizi, milletine ve insanlığa faydalı bir nesil
olarak yetiştirmek, ortak sorumluluğumuzdur. Geliniz, göz aydınlığı yavrularımızın akademik
başarıları için çaba gösterdiğimiz gibi, ebedi kurtuluşları için de gayret
edelim. Unutmayalım ki, zamanın şartlarına göre iyi bir eğitim
almış, güzel ahlakla yetiştirilmiş bir nesil; en büyük kazancımız, en sarsılmaz
gücümüz olacaktır.
Değerli Müminler!
Önümüzdeki Pazartesi günü aynı zamanda Diyanet
İşleri Başkanlığımıza bağlı 4-6 yaş grubu Kur’an kurslarımız, eğitim-öğretime
başlıyor. Bu sene, 16 Eylül’de başlayacak olan 7-10 yaş grubu, ihtiyaç odaklı
ve uzaktan eğitim kurslarımıza da kayıtlarımız devam etmektedir. Çocuklarımızı,
gençlerimizi, kadın erkek her yaştan insanımızı Kur’an kurslarımıza ve
camilerimize bekliyoruz. Konuyla ilgili detaylı bilgiyi il ve ilçe
müftülüklerimizden alabilirsiniz.
Bu vesileyle yeni eğitim-öğretim döneminin
öğrencilerimize, öğretmenlerimize, Kur’an kursu öğreticilerimize, ailelerimize
ve aziz milletimize hayırlı olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Hutbemi,
Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: “Allah’ım! Bana öğrettiklerinle
beni faydalandır. Fayda verecek ilmi bana öğret ve ilmimi artır.”[6]
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
وَقُلْ لِعِبَاد۪ي يَقُولُوا الَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ الشَّيْطَانَ يَنْزَغُ بَيْنَهُمْۜ اِنَّ
الشَّيْطَانَ كَانَ لِلْاِنْسَانِ عَدُوًّا مُب۪ينًا
Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler; yoksa şeytan aralarına girer. Kuşkusuz şeytan insanların apaçık düşmanıdır.