EFKAN VURAL'IN EĞİTİM KÜLTÜR ve BİLGİ SİTESİ

Efkan Vural'ın Yazıları

  • Celal'in Penceresinden
  • HER ŞEYE RAĞMEN YAŞAMAK ÇOK GÜZEL
  • GÜNCEL YAZILARIM
  • ÇEŞİTLİ KONULAR
  • DİYANET CUMA HUTBELERİ

25 Ekim 2019 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 25.10.2019 Tarihli Cuma Hutbesi:DUALARIMIZ MEHMETÇİĞİMİZ İÇİN

DUALARIMIZ MEHMETÇİĞİMİZ İÇİN 



Aziz Kardeşlerim! 

Bu mübarek saatte, bu icabet ve bereket vaktinde bir tanıdığımdan bahsedeceğim size. “Vatan” deyince gerisini unutuveren bir delikanlıdan...

 Siz de bileceksiniz; adını Fahr-i Kâinat’ın adıyla anıp “Mehmetçik” dediğimiz kahramandır o… Bazılarınız onu tarih sayfalarından tanırsınız. Güçlü, atılgan, zeki, becerikli ve gözü pekti. Daima ön safta olmak isterdi. Durmazdı, durmak nedir bilmezdi. Cepheden cepheye koşarken arkasında bazen bir bacağını, bazen bir kolunu, bazen bir gözünü bırakır, ama vatan sevgisini daima ileride, en önde tutardı. “Vatan sağ olsun!” derdi, “Yeter ki vatan sağ olsun!”

 Kıymetli Müslümanlar! 

Peygamberimiz buyuruyor ki, “Allah, sadece kendi yolunda cihad etmek ve kelime-i tevhidi doğrulamak üzere sefere çıkan kimseyi cennete sokmaya veya çıktığı evine sevap ve ganimet ile döndürmeye kefil olmuştur.”1 Mehmetçiğimiz bu muştuyla yine yürüdü. Mevsimlerden en çok baharı, aylardan en ziyade Ağustos’u severdi ama şu Ekim günlerinde de yürüdü. Terörden bunalanlara barış, huzuru kaçırılanlara huzur, yüreği tutuşanlara serinlik dağıtmak üzere… 

Barış Pınarı dedi yürüyüşünün adına. Yanında da arkadaşları, eşten dosttan tanışları, kardeşleri… Kimimizin evladı, kimimizin kardeşi… Bizim çocuklarımız, hepimizin ciğerpareleri… 

Aziz Müminler! 

Mehmetçik, geceleri gündüze, gündüzleri geceye sığdırmak için zamanı ve mekânı unutmuş koşuyor… Mehmetçik, teriyle ve kanıyla dünya tarihini yeniden yazıyor. Onun koruduğu sınırlarımızda, yalnızca ülkemizin değil, bütün insanlığın kaderi hercü mercden kurtuluyor. 

Bu öyle bir insanlık mücadelesi ki, “Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer iman etmişseniz üstün olan sizlersiniz.”2 buyuran Yüce Kitabımız, barış yolunda kahraman ordumuza umut oluyor. Bu öyle bir iman ve vatan aşkı ki, Kur’an bu aşkla toprağa düşen canları şöyle anlatıyor: 
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilâkis onlar diridirler; Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir hâlde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.”3

 Değerli Kardeşlerim! 

Hiç şüpheniz olmasın ki, Cenâb-ı Hakk’ın yardımıyla, hainlerin oyunları bozulacak, zalimlerin tuzakları ayaklarına, hileleri başlarına dolanacaktır. Mehmetçik siperleri tuttukça, bütün düşmanlarımızın da, onların içimize saldıkları zavallıların da hayalleri hakikatlerimize; tuzakları imanımıza çarpacak, kışkırttıkları terör selinin içinde kendileri boğulacaktır. Ordumuz barış uğruna ilerledikçe, ay yıldızlı bayrağımızın gölgesinde masumlar, kadınlar, çocuklar güven ve huzura kavuşacaktır. 

Aziz Müminler! 

Mehmetçik ki, bir sancağın gölgesinde, alnında yıldızlar parlayan cevherimiz, hazinemizdir… Mehmetçik ki, vatan, bayrak, millet ve devlet uğruna tek yürek olan kahramanlık destanımızdır… Mehmetçik, dünyanın iyiliği için cephede, insanlık adına siperdedir. Ve onlar omuz omuza, sırt sırtayken; mazlumların ve hakları ellerinden alınanların imdadına koşarken yerde ve gökte, uzakta ve yakında bütün dualarımız onlaradır, onlar içindir. Teri damladığında merhamet, kanı döküldüğünde rahmet olsun diye… Onlar içindir Fetihler, Fatihalar, Yasinler… Ve âminler onlar içindir…

 Âmin! Ey varlığın Aziz ve Kerîm olan Rabbi! Ey âlemlerin Rahman ve Rahim olan Rabbi!.. Yücelerden yüce olan bâbına geldik, rahmetini istemeye cenâbına geldik. Adını andık ve huzuruna durduk. Askerimiz için yardım diliyor, ordumuza zafer istiyoruz. Canlarını koru meşakkatten, afetten; bedenlerini koru yorgunluktan ve gafletten… 

Ey dünyada orduları celal ile var eden var, ey ahirette şehitlere cemalini ihsan eden Allah’ım! Varlığına inandık, birliğine inandık; Sana sığındık ve Sana güvendik. Gayrı, İslam ümmetini birbiriyle sınandırma İlahi, fitne ateşinde masumları yandırma İlahi. Terör elindeki mazlumları kurtar karanlık düşüncelerden, uyandır gaflettekileri sabahı olmayan gecelerden… Bu yolda dostlarımızı yerindirme, düşmanları sevindirme. Rahmetini kesme kahraman ordumuzdan, bereketini alma cennet yurdumuzdan. Tasasını çektiklerimizden emin eyle bizleri; karanlık yollarda rehber-i din eyle bizleri. Hezimete uğrat terörün uşaklarını ve efendilerini ve zalimlerin kendilerine kırdır yine kendilerini. 

Ey bütün noksanlardan münezzeh olan Allah’ım! Şehitlerimize ikramını, gazilerimize dermanını eriştir. Acısı olanların acısını dindir, umudumuzu zafere eriştir. Duamızı Kâbe’de edilen dualara say. Rahmetini kesme üzerimizden diye yalvarıyoruz; merhametini esirgeme bizden diye yalvarıyoruz… Ezanımızı dindirtme ya Rab! Vatanımızı böldürtme ya Rab! Bayrağımızı indirtme ya Rab! Başımızı eğdirtme ya Rab; Mehmetçiklerin ayağına taş değdirtme ya Rab! Bir an evvel zafer bulup şanla dönsünler; en kısa zamanda huzurla dönsünler. Devletimizi kuran, bu toprakları bize vatan kılan, şehit ve gazilerimizin ruhları şâd olsun. Âmin, ve’l-hamdülillahi Rabbi’l-Âlemin… 

1 Buhari, Tevhid, 28.
2 Âl-i İmrân, 3/139.
3 Âl-i İmrân, 3/169-170.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 
KAYNAK:
Diyanet Hutbeleri1
Diyanet Hutbeleri2
Diyanet Cuma Hutbeleri
Gönderen Efkan Vural zaman: 10:34 Hiç yorum yok:

21 Ekim 2019 Pazartesi

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler):54-KAVÎ


                                                                                      KAVÎ


     Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el-Kavî'dir.

Sözlükte “güçlü olmak, gücü yetmek, bir işi gerçekleştirmek için aklen ve bedenen yeterli olmak” anlamındaki kuvvet kökünden sıfat olup Allah’a nispet edildiğinde “her şeye gücü yeten, kudret sahibi manasına gelir. 

El-Kavî, Her şeye gücü yeten sınırsız kudret sahibi, asla yorgunluğa ve zaafa uğramayan, kayıtsız şartsız her şeye kadir olan, güç ve kuvveti sonsuz olan demektir.

El-Kavî , Kudreti en üstün ve hiç azalmaz, anlamına gelir.

El-Kavî ,Her şeye gücü yeten, çok kuvvetli ve kudretli olan O’dur.

Yüce Allah, tam bir kudret sahibidir. Gücü, kuvveti sonsuzdur. Allah, bitmez ve  tükenmez bir güce sahiptir. Nicelik ve nitelik bakımından üstün kudrete sahiptir. Gücünün yetmeyeceği bir şey düşünülemez. O, her şeyi etkiler, ama hiç bir şey O’nu etkileyemez.


Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

“Allah inkar edenleri, kinleriyle geri çevirdi, bir hayra ulaşamadılar; savaşta, inananlara Allah'ın yardımı yetti. Allah kuvvetli olandır, güçlü olandır.”
(Ahzâb Suresi 25. Ayet)

“Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” (Hac Suresi 74. Ayet)

“Emrimiz gelince, Sâlih'i ve onunla beraber iman edenleri, bizden bir rahmet olarak (azaptan)  ve o günün zilletinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin kuvvetlidir, (her şeye)  galip gelendir.” (Hûd Suresi 66. Ayet)

“… Doğrusu O, kuvvetlidir; azabı da pek çetindir.” Mümin Süresi : 22. Ayet

“İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da O’na ortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı severcesine severler. Mü’minlerin Allah’a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi!”    (Bakara Suresi 165. Ayet)


(Bu yazı,Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)
 (Devam edecek)

Efkan VURAL

Gönderen Efkan Vural zaman: 15:12 Hiç yorum yok:

18 Ekim 2019 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 18.10.2019 Tarihli Cuma Hutbesi : KUL VE KAMU HAKKI


                      KUL VE KAMU HAKKI




 Muhterem Müslümanlar! 

Peygamber Efendimiz bir gün, ashâbına “Müflis kimdir biliyor musunuz?” diye sordu. Orada bulunanlar, “Malını mülkünü kaybetmiş, iflas etmiş kimsedir Yâ Resûlallah” diye cevap verdiler.
 Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurdu:
 “Aksine gerçek müflis şu kimsedir: Kıyamet günü kıldığı namaz, tuttuğu oruç ve verdiği zekâtla gelir. Ancak dünyada iken şuna sövmüş, buna iftira atmış, ötekinin malını yemiş, berikinin kanını dökmüş, bir başkasını dövmüştür. İhlâl ettiği bu hakların karşılığı olarak onun iyiliklerinden alınıp hak sahiplerine verilir. Şayet hesabı görülmeden iyilikleri biterse, mağdur ettiği insanların günahlarından alınarak onun üzerine yüklenir, sonra da cehenneme atılır.”1 

Kıymetli Müslümanlar!

 İslam, hak ve hakikat, hukuk ve adalet dinidir. “Hak” kavramı, hem sorumluluklarımızı hem de korumamız gereken değerleri ifade eder. Hayat ve huzur kaynağımız olan vahiy, bizleri hakka sahip çıkmaya davet eder. Rabbimizin Esmâ-i Hüsnâsından biri de “el-Hak”tır. Dolayısıyla hakka riayet eden insan, aslında doğrunun ve hakikatin yani Cenâb-ı Hakk’ın emir ve rızasının yanında yerini almış olur.

 Değerli Müminler! 
İnsanoğlu anne karnında canlandığı andan itibaren can güvenliği ve hayat hakkına sahiptir. 
Rabbimiz, “Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir insanı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.”2 buyurarak bu ilkeye işaret eder.
 Her insanın malını ve meşru kazancını koruma hakkı vardır. Haksız yollarla mal elde eden, ticarete hile karıştırarak müşterisini aldatan ve işçisinin hakkını tam olarak ödemeyip gasp eden kişi, harama el uzatmış demektir.
 İnsanın kişilik değerleri, şerefi, namusu ve inancı da dokunulmazdır. Bir başkasının değerlerine hakaret etmek, adını karalamak, yalan ve iftira ile itibarını zedelemek en önemli hak ihlalleri arasında yer alır. 
Hak ihlali ise kanunlarımıza göre suç, dinimize göre de büyük bir vebal ve günahtır.

 Muhterem Müslümanlar! 

İmanın gereği, hayatın her alanında mutedil, insaflı ve hakkaniyetli davranmaktır. Kendi haklarını koruduğu kadar çevresindekilerin de haklarını korumak, mümin olmanın şiarıdır. Kişisel menfaatleri için diğer insanların, hatta hayvanların ve tabiatın hakkını çiğneyen kimse, kısa vadede kazançlı çıktığını zannetse de aslında ziyanda ve iflastadır. 

Hak duyarlılığı, en yakın aile fertlerinden başlamak üzere, her hak sahibine hakkını vermeyi gerektirir. Anne-babamızın haklarına saygı duymak, eşimizin haklarını sevgiyle ve özenle teslim etmek, çocuğumuzun haklarını şefkatle korumak hepimizin sorumluluğudur. Akrabalık ilişkilerinde, bilhassa iş ortaklığı, düğün ve miras paylaşımı gibi konularda zerre miktarı hak geçmemesi için uğraşmak hepimizin görevidir.

 Aziz Müminler! 

Kul hakkının, toplumun tamamına sirâyet ettiği alan ise kamu hakkıdır. Kamu hakkı, kul hakkına göre çok daha ağır sorumluluğu olan bir emanettir. Bu emanete ihanet etmek, kişiyi hem dünyada hem de ahirette hüsrana sürükler. Nitekim Yüce Rabbimiz, 
“Hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi düşünülemez. Kim emanete, devlet malına hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı, boynuna asılı olarak gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir.”3 buyurmuştur. 

Rahmet elçisi (s.a.s) ise bu konuda ümmetini şöyle uyarmıştır: “Kimse hakkı olmayan bir karış toprağı bile almasın! Eğer alırsa, kıyamet gününde Allah yedi kat yeri onun boynuna dolar.”4 

Bir başka hadisinde ise şöyle demiştir: “Kim bir işte görevlendirilip yaptığı işin karşılığı bir ücret alıyorsa, onun bu ücret dışında alacağı her şey emanete hıyanettir.”5 

Değerli Müslümanlar! 

Hakkaniyete dayalı ilişkilerin dünyada huzura, ahirette ise kurtuluşa vesile olduğunu unutmayalım. Özel hayatımızda her türlü kul hakkını ihlal etmekten sakınalım. Saçı bitmedik yetimin hakkını düşünerek, kamu görevini ağır bir emanet olarak kabul edelim. Zira ihlal edilen kamu hakkı, zayi edilen vakıf malı, aynı zamanda binlerce kul hakkı demektir. Her hayırlı işin sevabı olduğu gibi, her ihmal ve hatanın da kul ve kamu hakkı doğuracağını bilerek yaşayalım.

1 Müslim, Birr, 59.
2 Mâide, 5/32.
3 Âl-i İmrân, 3/161.
 4 Müslim, Müsâkât, 141.
 5 Ebû Dâvûd, Harâc, Fey’ ve İmâre, 9-10. .

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 
KAYNAK:
Diyanet Hutbeleri1
Diyanet Hutbeleri2
Diyanet Cuma Hutbeleri
Gönderen Efkan Vural zaman: 07:30 Hiç yorum yok:

Kur’anı Kerim’den Mesaj Var-33


Kur’anı Kerim’den Mesaj Var-33

Güven ve samimiyete dayalı olarak yapılan şeyler güzel ve mutluluk verici olur. Böylece her şeyin güzel olduğu bir dünya oluşur.

Sizlere güvene dayanan bazı güzel örnekler vermek istiyorum.

Toplumda herkesin birbirine güvendiği bir ortamda sosyal hayatın güzellikleri kişileri mutlu ediyor.

Sizin için çok önemli olan bir sırrı dostunuza söyleyerek, içinizi rahatlatarak mutlu oluyorsunuz.Böylece hayattan zevk alıyorsunuz.

Birkaç kişi bir araya gelerek belli şartlar altında anlaşarak iş yeri açıyorlar. Bu iş yerinde ortaklar bir birine güvendikleri için her şey normal ve düzgün yürümektedir.
İki dost bir birine gönülden bağlanıyor ve bir süre sonra yuva kuruyorlar. Yuvalarında mutlu bir şekilde yaşıyorlar.
İstersek bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Toplumda ikiyüzlülük ve güvensizlik meydana gelirse samimiyet tükenir. Bu  durumda güzel olan şeyler yok olur. Toplumdaki huzur ve güven zayıflar,kötülükler çoğalır ve insanlar birbirlerinden uzaklaşır.

İnsanların  kötü huy ve davranışları sebebiyle güzel giden işler bakıyorsunuz bir müddet sonra bozulup son buluyor.

İnsanların kötü karakterlerinin en başında münafıklık gelmektedir. Münafıklık iki yüzlülük demektir.

İnsanın iki farklı yüzü olur mu? Evet, insanların bir kısmı iki yüzlüdür. Ama siz onların bir yüzünü görürsünüz. Diğer yüzleri maskelidir. Eğer maske düşerse diğer yüzünü görebilirsiniz.

İki yüzlü kişiler bir yüzüyle dost, diğer yüzüyle düşmandır.  Siz onun düşman olduğunu bilemezsiniz. Sırrınızı ve her şeyinizi onunla paylaşırsınız.

İnsan düşmanına sır verir mi? Vermez elbet. Dost  düşündüklerimize her türlü sırrımızı açarız. Dost bildiğimiz münafık iki yüzlü kişiler  arkamızdan her türlü kötülüğü yapmaktan geri durmazlar.

Böyle iki yüzlüler oldukça, birlik ve beraberliğimiz zayıflar, gücümüz azalır ve  bin bir eziyetler çekeriz. Ortaklıklar biterse sevgi yerini nefret ve ayrılıklar alır. Bundan sonra da  güvensiz ortamlar oluşur.

Ülkemizin gelişmesini zedeleyen,ordumuzun gücünü ve güvenirliğini yok eden,devletimizin işlerliğini karıştıran, vatanımızın ve milletimizin birlik ve beraberliğini zayıflatmak isteyen iki yüzlülere karşı uyanık olmalıyız.
Böyle iki yüzlü(münafık) kişilerin yatacak yeri yoktur.

Devletimiz istihbarat yoluyla böyle iki yüzlü hain kişileri iyice takip etmelidir.
Toplumun en kötü ve aşağılık kişileri iki yüzlü olanlardır.

Yüce Allah’ın bu konuda Kur’an-ı Kerim’deki mesajı şöyledir: 

“Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın. ”  (Nisâ Suresi 145. Ayet)

Allah'ım bizleri münafıkların şerrinden koru! (Amin)

               Efkan VURAL


Gönderen Efkan Vural zaman: 07:30 Hiç yorum yok:

11 Ekim 2019 Cuma

11/10/2019 Tarihli Diyanet Cuma Hutbesi:GÜN BİRLİK VE DAYANIŞMA GÜNÜDÜR

GÜN BİRLİK VE DAYANIŞMA GÜNÜDÜR 





Muhterem Müslümanlar! 

Okuduğum ayet-i kerimede yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenlerin Allah katındaki mertebeleri pek büyüktür. Muradına erecek olanlar da onlardır.”1
 Okuduğum hadis-i şerifte ise Resûl-i Ekrem (s.a.s) şöyle buyuruyor:
 “Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin. Allah’tan, bela ve musibetlerden uzak kalmayı isteyin. Fakat düşmanla karşılaştığınız zaman da sabredin. Ve bilin ki cennet kılıçların gölgeleri altındadır.”2

 Aziz Müminler! 

Millet olarak nice badirelerden geçtik. Bizi tarih sahnesinden silmek isteyenler hiçbir zaman bu emellerinden vaz geçmedi. Ancak her karış toprağı şehitlerimizin mübarek kanıyla sulanan vatanımıza göz dikenler, milletimizi parçalamak isteyenler dün olduğu gibi bugün de kaybetmeye mahkûmdur. Zira bizleri düşmanlarımıza karşı muvaffak kılan muazzam bir gücümüz vardır. Bu gücümüz, Allah’a olan sarsılmaz imanımız, din-i mübin-i İslam’a olan gönülden bağlılığımız, vatanımıza, ezanımıza, bayrağımıza ve bağımsızlığımıza olan sevdamızdır. 

Kıymetli Müslümanlar! 

Müslüman, barış ve esenlik duygusunu kendisine bahşeden Allah’tan alır. O’na teslim olarak etrafına barış ve esenlik dağıtır. Bununla birlikte müminler, İslam dininin mukaddes ve dokunulmaz kabul ettiği değerlerin çiğnenmesine, yurt ve yuvaların işgal altına alınmasına asla rıza göstermez. Bozulan dengeleri düzeltmek, barış ortamını tesis etmek ve adaleti sağlamak için onurlu bir mücadele verir. Nitekim kahraman milletimiz, hep bu yolda mücadele vermiştir. Daima barışın temini, güven ortamının inşası için çaba göstermiştir. Hiç kimsenin toprağına göz dikmemiş, ancak kendi vatanına göz dikenlere, iman dolu göğsünü siper etmiştir. Vatanını çiğnetmemiş, bayrağını indirtmemiş ve ezanlarını dindirtmemiştir. 

Değerli Müminler! 

Günümüz dünyası maalesef, karanlık tuzakların kurulduğu bir yer haline getirilmiştir. Masum insanlar yuvalarından sürülmüş, körpecik çocukların cansız bedenleri sahillere vurmuştur. İslam coğrafyasının dört bir köşesinde ateş çukurları açmak isteyenler, fitne, terör ve ihanet silahlarıyla kardeşi kardeşe düşürmüştür. Türlü hile ve desiselerle, plan ve tuzaklarla varlık ve bekâmız, istiklal ve istikbalimiz hedef alınmıştır.

 Aziz Müslümanlar! 

Bütün zorluklara rağmen kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla, milletimizin her bir ferdi, yeryüzünde kötülüğün son bulup iyiliğin hâkim olması için çaba gösterecektir. Karanlık oyunları feraset ve basiretiyle bozacaktır. 
Dün olduğu gibi bugün de çaresizlerin çaresi, kimsesizlerin kimsesi, mağdurların ve mültecilerin ümidi olmaya devam edecektir. Bizler, gerektiğinde aç ve susuz kalırız; ancak hürriyet ve bağımsızlığımızdan, izzet ve şerefimizden asla taviz vermeyiz. 
Vatanımıza ve mukaddesatımıza, birliğimize ve beraberliğimize yönelik saldırılara her türlü fedakârlığı göstererek karşı dururuz. Bu cennet vatanımızın bir karış toprağını bile asla düşmana teslim etmeyiz. 

Muhterem Müminler!

 O halde, bizi birbirimize düşürmek isteyenlere fırsat vermeyelim. Gönüllerimizi iman kardeşliğiyle kenetlemeye devam edelim. Terörü, fitne ve fesadı körüklemek isteyenlere karşı uyanık olalım. Azmimizi, muhabbetimizi, birliğimizi, dirliğimizi zedeleyecek her türlü söylem ve eylemden uzak duralım. 
Geliniz, bu mübarek Cuma gününün şu icabet vaktinde Rabbimize hep birlikte niyaz edelim: 
Yâ Rabbi! İzzet ve onurumuza, istiklal ve istikbalimize kastedenlere, varlığımıza ve vatanımıza göz dikenlere fırsat verme! 
Ülkemizin güvenliği, milletimizin huzuru, bölgemizin barış ve selameti için sefere çıkan kahraman ordumuza yardım eyle! 
Askerlerimizi ve güvenlik güçlerimizi her türlü tehlike ve tuzaklardan muhafaza eyle!
 Fesadı ve terörü ortadan kaldırmak için çıktığımız bu yolda bizleri nusretinle ve kudretinle muzaffer eyle!



 1 Tevbe, 9/20. 
2 Buhârî, Cihâd, 112; Müslim, Cihâd ve siyer, 20. 
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 
KAYNAK:
Diyanet Hutbeleri1
Diyanet Hutbeleri2
Diyanet Cuma Hutbeleri
Gönderen Efkan Vural zaman: 04:40 Hiç yorum yok:

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler):53-VEKÎL


                                                                       VEKÎL




Allah'ın en güzel isimleri olan "Esmaü'l-Hüsnâ" dan biri de el Vekîl'dir.

Sözlükte “işinin görülmesini başkasına havale etmek” anlamındaki vekl (vükûl) kökünden türeyen vekîl “işin havale edildiği kimse” demektir. Terim olarak “bütün yaratıkların işlerinin görülmesinde güvenilip dayanılan, bu konuda tam yeterli olan varlık” manasına gelir.

Vekîl, yaratıkların dünyada ve âhirette işlerini hakkıyla yerine getiren, rızıkları veren, tevekkül etmeye (kendisine güvenilmeye) lâyık olan demektir.

Vekîl, (Güvenilen Dayanılan): Allah’u Teâlâ bizlere kâfidir ve O ne güzel Vekîl’dir.

El-Vekîl : Kendisine tevekkül eden kullarının işlerini en iyi sonuca ulaştıran O’dur.

El-Vekîl : Kendisine güvenilip dayanılan yüce yaratıcımız O’dur.

El-Vekîl : Tevekkül edilerek, yapılacak olan işleri Allah’a bırakanların dilek ve isteklerini en iyi bir biçimde yerine getirecek Vekil’dir.

El-Vekîl : Allah’a güvenip dayanılan ve her türlü işlerin çözümü yalnızca Ona bırakılan Vekîl O’dur. Kendisine güvenilir ve dayanılır.

Vekîl, bir kimsenin, bir işi yapmak için kendi yerine koyduğu, işini havale ettiği kimse.

Allah Vekil’dir. Yaratıp varlık âlemine çıkardığı mahlûkunu şu dünya sıkıntıları altında bir başına bırakmamıştır. Allah, neticeye ulaşmakta aciz olan mahlûkatın imdadına yetişmiş, güç yetiremedikleri işler karşısında kendisini vekil kabul eden ve güvenenlerin işlerini üzerine almıştır.

Kul her vakit aczini bilerek, elinden gelen maddî veya manevî her işinde  gerekenleri yaptıktan sonra neticeyi Allah’a bırakmalı, Ona dayanıp ona tevekkül etmelidir.



Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde bazı ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

"Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler." (Âl-i İmrân Suresi 173. Ayet)

"O, doğunun da batının da Rabbidir. O'ndan başka ilâh yoktur. Öyleyse yalnız O'nun himayesine sığın."
 (Müzzemmil Suresi 9. Ayet)

"Sen onlara aldırma ve Allah'a dayan; sana vekil olarak Allah yeter." (Nisâ Suresi 81. Ayet)

"Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter." (Nisâ Suresi 132. Ayet)

"(Ey Muhammed!) Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O yüce Arş'ın sahibidir." (Tevbe Suresi 129. Ayet)

"Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar."
(Âl-i İmrân Suresi 160. Ayet)

"...Kim Allah’tan korkarsa Allah ona bir çıkış yolu yaratır. Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter..."  (Talâk Suresi 2 ve 3. ayetler)

"Allah'a güven, Allah, vekil olarak yeter." (Ahzâb Suresi 3. Ayet)

 

 (Bu yazı,Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)
 (Devam edecek)
Efkan VURAL

Gönderen Efkan Vural zaman: 04:39 Hiç yorum yok:

9 Ekim 2019 Çarşamba

Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı Başladı

Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı Başladı


09/10/2019 tarihinde "Türk Silahlı Kuvvetleri'miz Suriye Milli Ordusu'yla birlikte Suriye'nin kuzeyinde PKK/YPG ve Deaş terör örgütlerine karşı Barış Pınarı Harekatı'nı başlatmıştır.
Öncelikle silahlı kuvvelerimizin  ve tüm güvenlik güçlerimizin  başarılı olmasını Yüce  Allah'tan diliyoruz. Allah  askerlerimizin ve tüm güvenlik güçlerimizin  yardımcısı olsun.
Herkes şunu iyi bilsin ki,
Barış Pınarı Harekatı'nın amacı , güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek ve bölgeye barış ve huzuru getirmektir. 
Ülkemize yönelik terör tehdidi bertaraf edilerek, bölgeye barış getirilecektir. Tüm bölge halkı terörün pençesinden kurtarılacaktır.
Oluşturulacak güvenli bölge sayesinde Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmeleri sağlanacak ve binlerce Suriyeli vatanlarına kavuşacaktır. 
Düzenlenen bu harekat ile Suriye'nin toprak bütünlüğü korunacaktır. 
Türkiye, her platformda Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunmaktadır. Bu harekatın önemli amacı da Suriye'de terör devletinin kurulmasına engel olmak suretiyle, Suriye'nin parçalanmasını önlemektir. 
Birleşmiş milletler ve tüm dünya şunu bilsin Türkiye, Fırat kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatında olduğu gibi hiçbir sivil halka zarar verilmeyecektir. 


Türkiye bu harekatta da dünyaya örnek olacaktır. 
Barış Pınarı Harekatı vesilesiyle aşağıdaki hususların çok  önemli olduğunu acizane dile getirmek istiyorum;
1-Türkiye Cumhuriyeti devleti bağımsız bir devlettir.
2- Türkiye Cumhuriyeti devletinin dünyaca güçlü ve modern bir ordusu vardır.
3- Türkiye Cumhuriyeti devletinin tüm sınırları terör odaklarından ve teröristlerden temizlenerek güvenli hale getirilmesi şarttır.
4-Türkiye gerektiği zaman kendi güvenliği için inisiyatif kullanarak sınır dışı operasyonlar yapacaktır.
5-T.C. Devletinin sınırlarında başı boşluk oluşacak hiçbir duruma göz yumulmayacaktır.
6-Güvenli bir ülke olarak Türkiye çevresine, Ortadoğu ya ve tüm dünyaya yön verecek istikrarlı ve güçlü bir ülke olarak yoluna devam edecektir.
7- TSK başarılarına bir yenisi ekleyecektir.
8- “Barış Pınarı Harekatı” ile Türkiye tüm terör odaklarına göz dağı verecektir.
9- Bu harekata savaş denemez. Çünkü karşımızda bir devlet ve düzenli bir ordu yoktur. Bu terör örgütlerine karşı düzenlenen bir harekattır. 
10- Türkiye Cumhuriyeti devleti, bağımsız ve toprak bütünlüğüne sahip  bir Suriye devletini her zaman görmek ister.
11- Elbette bunun için  tüm taraflarla görüşme yapılmalıdır. 
12-Irak örneği önümüzdedir. Suriye’nin de Irak gibi olmasını istemiyorsak, ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Geç kalınmamalıdır!
13- Türkiye ,Suriye'deki iç savaşı durdurmak ve Suriyenin toprak bütünlüğünü korumak  için yeniden uluslar arası arenada rol alarak gerekli beyanlar ,çağrılar,görüşmeler ve ziyaretler yapmalıdır.
14-Suriye’de oluşan, bizi ve tüm dünyayı  tehdit eden İŞİD,PYD,YPG/PKK ve benzeri terör örgütleri diğer ülkelerin desteğiyle birlikte bertaraf edilmelidir. 
15- Güvenli bölge oluşturulmalıdır. Güvenli bölge 32 km derinliğinden daha fazla olmalıdır. Güvenli bölgeye sığınmacı Suriyelilerin tamamı yerleştirilmelidir.
16-Fırat'ın doğusunda bulunan tüm PYD ve YPG unsurlarının temizlenmesi gerekir.
 17-Suriyenin Kuzeyinde PYD ve YPG terör devleti kurulmaması için Birleşmiş Milletler Acil toplanmalı ve bu konuda tedbir alınmalıdır.
 18-Kesinlikle Suriye'nin toprak bütünlüğü Uluslararası bir askeri güçle sağlanmalı ve Suriye'de demokratik seçimle barış sağlanmalıdır. Bu iş Türkiyenin liderliğinde yürütülmelidir. 
19- Ülkemizin menfaati konularında ve Milli meselelerde birlik içinde olunmalıdır. Bu tip meselelerde  siyasi menfaat gözetilmemelidir. Başarı milletimizin başarısıdır. 
“Barış Pınarı Harekatı” vesilesiyle;
Ya Rabbi vatanımızın ve milletimizin birlik ve beraberliğini, huzur ve güvenini sağlamak üzere gece gündüz mücadele veren bütün askerlerimize, özel kuvvetlerimize,özel harekatçılarımıza ve tüm güvenlik güçlerimize yardım eyle. Bütün tuzaklardan onları koru,karada,havada ve denizlerde onları muzaffer eyle.
Milletimizi her daim var eyle. 
Birlik ve Beraberlik içinde kaim eyle!

Efkan VURAL


Gönderen Efkan Vural zaman: 14:01 Hiç yorum yok:

4 Ekim 2019 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 04.10.2019 Tarihli Cuma Hutbesi:DÜNYA EVİMİZ BİZE EMANETTİR


DÜNYA EVİMİZ BİZE EMANETTİR



Muhterem Müslümanlar!

İbretle baktığımızda görürüz ki, küçük bir karıncadan, yörüngesinde akıp giden devasa gezegenlere kadar etrafımızdaki bütün varlıklar Cenâb-ı Hakk’ın eseridir. Rabbimiz, eşsiz gücü ve benzersiz sanatıyla kâinatta bin bir çeşit canlı yaratmıştır. Bunların her biri nimettir ve her nimet emanettir. Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede, bu gerçek şöyle ifade edilmektedir: “Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından bir nimet olarak sizin hizmetinize vermiştir. Elbette bunda düşünen bir toplum için deliller vardır.”[1]

Kıymetli Müminler!

Varlığa değer biçen Allah’tır. Cenâb-ı Hak, mahlûkatı anlamsız ve boş yere yaratmamış; “Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.”[2] buyurmuştur. Kâinat, her zerresi ayrı bir anlam taşıyan, dengeli ve muhteşem bir bütündür. Hayat bulduğumuz bu dünyada her bir varlığın ayrı bir gayesi ve değeri vardır.

Değerli Müslümanlar!

Allah, kendi zatından uzak ve bağımsız bir evren var etmemiştir. Bütün varlıklar Allah’ı anlatır; O'nun mülküdür. Varlık âleminin kontrolü O’na aittir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Göklerde ve yerde bulunanlar, her şeyi ondan talep eder. O, her an yaratma halindedir. O halde, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?”[3]

Şu halde, çevremize karşı olan sorumluluğumuz, Rabbimizin eserine ve mülküne olan saygımızın gereğidir. Allah’ın koyduğu kanunlara aykırı davranarak tabiata zarar vermek ise, Cenâb-ı Hakk’a karşı sorumluluğumuzu ihmal etmek demektir.

Aziz Müminler!

Bizler, bir dağa bile muhabbet nazarıyla bakan, “Uhud bizi sever, biz de onu severiz”[4] buyuran bir Peygamberin ümmetiyiz. “Birinizin elinde bir fidan varken kıyamet kopuyor olsa bile derhâl onu diksin!”[5] buyuran Sevgili Peygamberimizi rehber ediniriz. Bütün hayvanların haklarını gözetmeleri hususunda ashabını sürekli uyaran Peygamberimizi örnek alırız.

Kıymetli Müslümanlar!

Bir taraftan tonlarca ekmeğin çöpe atıldığı diğer taraftan açlık sebebiyle birçok insanın hayatını kaybettiği acı bir çağı yaşıyoruz. Ne yazıktır ki günümüzde dünyevî hırslarının esiri olan insanoğlu, çevresiyle dostça, adil ve insaflı bir ilişki kuramadı. Bütün canlılara nefes kaynağı olan ormanları yaktı, karnımızı doyurduğumuz toprakları çölleştirdi, suya kandığımız nehirleri kirletti.

Medeniyetimizde bir ekmek kırıntısının dahi yere atılması hoş karşılanmazken tonlarca gıdanın çöpe atılmasına daha ne kadar rıza göstereceğiz? Geri dönüşüm imkânı olan atıkları, umursamaz bir tavırla çöp tenekelerine daha ne kadar hapsedeceğiz?

Oysa çevremize sevgi ve şefkatle davrandığımız ölçüde bizler de huzur ve sağlık içinde yaşayacağız. Aksi halde zarar görecek olan sadece tabiat değil, bizatihi bizler olacağız. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de insanoğlu şöyle uyarılır: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah, hata ve yanlışlarından vazgeçsinler diye işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.”[6]

Muhterem Müminler!

Bizler, engin bir merhamet sahibi olan Allah’ın yeryüzündeki halifeleriyiz. Halife olmak, sorumluluğun adıdır; yeryüzünün efendisi değil koruyucusu olmaktır. Halife olmak, yeryüzünü Allah’ın rızasına uygun bir şekilde kullanmaktır. İfsat etmemek, zarar vermemektir.

O halde, yaratan ve yöneten Rabbimizin bizlere emaneti olan çevremize karşı duyarlı olalım. Gün gelip emanetin sahibi olan Rabbimize hesap vereceğimizi aklımızdan çıkarmayalım. Yeryüzünün sadece insanların değil bütün canlıların hayat alanı olduğunu bilerek yaşayalım.

Hutbemi bitirirken bir hususu hatırlatmak istiyorum. Önümüzdeki Pazar günü sabah namazından sonra Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle bütün camilerimizde siz kıymetli cemaatimizle beraber fidan dikimi gerçekleştireceğiz. Sizleri ailelerinizle birlikte bu hayırlı faaliyete katılmaya davet ediyoruz.


[1] Câsiye, 45/13.

[2] Enbiyâ 21/16.

[3] Rahmân 55/29,30.

[4] Buhârî, Meğazi, 82.

[5] İbn Hanbel, III, 184.

[6] Rûm, 30/41.

KAYNAK: 

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 
Diyanet Hutbeleri1
Diyanet Hutbeleri2
Diyanet Cuma Hutbeleri

Gönderen Efkan Vural zaman: 08:41 Hiç yorum yok:

3 Ekim 2019 Perşembe

Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın Öğretisi-9

Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın  Öğretisi-9

Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler)-5

Allah’ın en güzel isimleri olan doksan dokuz  ismini  açıklamaya devam ediyoruz.

23- HAFIZ  

Allah’ın isimlerinden biri de el-Hafız’dir. 
Hafız,varlıkları gözetip koruyan ve muhafaza eden demektir.
Hafız, yapılan işleri bütün tafsilâtıyla tutan, her şey’i belli vaktine kadar âfât ve belâlardan saklayan…
Bir ağacın bütün özelliklerini çekirdeğinde derceden.
İnsanın bütün amellerini kaydeden. 
Hafaza meleklerine insanın bütün iyi ve kötü işlerini kaydettiren.
Kâinattaki her şeyi ve her hadiseyi Levh-i Mahfuzda yazan.” 
Genelde alimler Hafız ismini  şu üç gurupta  anlamlandırmışlardır: 
 1–Kâinatın düzenini koyup sürdüren :Yani düzenin sürmesi için kuralları koyarak bunu sağlayan ve kâinatı koruyan, 
2–İnsanları değişik tehlikelere karşı koruyan, niyetlerini ve sırlarını bilen, davranışlarını kaybolmaktan meleklere tescil ettirerek koruyan, 
3–Kur’ân-ı Kerîm’i unutulmaktan, tahriften, ihmalden koruyan.
Bütün bu saydıklarımız, hıfz edip korumanın en çok kullanılan mânâlarıdır. 
Allah her mahlûkuna, kendine zararlı olan şeyleri bilecek bir his ve  ilham vermiştir.  Bu da Hafîz ism-i şerîfinin tecelliyatından birisidir. 
 Kulların amellerinin yazılması, zâyi olmaktan korunması da Hafîz isminin tecellisidir. Bu bakımdan âhirette yeniden dirilme ve yaptıklarından hesaba çekilme ile Hafîz isminin yakından ilgisi vardır.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“Ve (onu) her türlü isyankâr şeytanî güce karşı koruduk.”(Saffat suresi,7.ayet)
“O’nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah’ın emriyle gözetip-korumaktadırlar.” (Ra’d,suresi,11.ayet)
“...Rabbin her şeyi görüp gözetir.”Sebe suresi,21.ayet)
““…Hem Rabbim sizin yerinize başka bir kavmi geçirir de siz O’na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Doğrusu benim Rabbim, her şeyi gözetleyip koruyandır, Hafîz’dir.” (Hûd Sûresi, 57.ayet)
“Oysa sizi gözetleyen muhafızlar, değerli yazıcılar var.”(İnfitar suresi,10.11.ayetler)


 24-RAFİ   

Allah’ın isimlerinden biri de er-Rafi’dir. 
Rafi, “yükselten, değerini arttıran, izzetli ve şerefli kılan” demektir
Er-Râfi; Dilediğini yükselten, kıymetlendiren,  dereceler ve şeref verip yükselten, dilediğinin makam ve mertebelerini arttıran, dostlarını yücelten; dilediğini aziz kılan.
Dilediğini aşağıya indiren, zelil eden Cenab-ı Allah, Er-Râfi’ ism-i şerifi ile dilediğini de yükseltir ve aziz eder. 
Bu isim dünyada tecelli ettiği gibi ahirette de tecelli edecek ve Müslüman olarak ölenler cennete girerek orada yükseleceklerdir. İşte bu, Er-Râfi isminin belki de en büyük tecellisidir!
Allah,kıyamet gününde kâfirleri zelil, müminleri aziz ve şerefli kılacağını  bildirilmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’a nispet edilen ref‘ kavramı tabiatın kozmik düzeni çerçevesinde göklerin yükseltildiği, güneş sisteminin hassas dengelerle korunduğu, şeklindeki maddî muhtevanın yanı sıra insanların ruhî nitelik ve yetenekleriyle mânevî derecelerinin farklı kılındığı biçiminde soyut içerik de taşımaktadır. Bununla birlikte esmâ-i hüsnâ müellifleri râfi‘ ismini daha çok soyut alanla irtibatlandırarak “dostlarının taat ve amellerini kabul edip kendisine yaklaştıran, dünyada da onları aziz kılan” şeklinde tefsir etmişlerdir.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“O peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık. Allah içlerinden bir kısmıyla konuşmuş, bir kısmını da derecelerle yükseltmiştir...”(Bakara,253.ayet)
“Dereceleri yükselten Arşın sahibi Allah’tır...” (Mü’min suresi,15.ayet)
“Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği şeylerde sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O’dur. Şüphesiz rabbinin cezası çok çabuktur; yine O’nun bağışlaması ve rahmeti boldur.”(En’am suresi,165.ayet)
“...Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin rabbin hikmet sahibidir, her şeyi bilmektedir. .”(En’am suresi,83.ayet)
“Büyük olay gerçekleştiği zaman; Artık onun vukuunu yalan sayacak kimse kalmayacaktır. O, alçaltır, yükseltir.” (Vakıa suresi,1-3.ayetler)

25- MUİZ

Allah’ın isimlerinden biri de el-Muiz’dir. 
Muiz, “aziz kılan” demektir. Allah’a nispet edildiğinde “dilediği kimseyi yücelten, güçlü ve değerli kılan” mânasına gelir.
Cenab-ı Hak Muiz’dir. İzzeti ve şerefi dilediğine verir. Her aziz olan, O’nun aziz kılmasıyla o izzete ulaşmıştır. 
Cenab-ı Hak, izzete ve şerefe layık olan kullarını en iyi bilendir. O, dilediği kulunu aziz eder, onun şanını artırır ve onu insanlar arasında vakar sahibi kılar. O kişi, bu ismin tecellisi sayesinde daima Rabbinin emrinde, Resulünün (asm) yolunda olup, asla kendisini rezil edecek bir işte ve harekette bulunmaz.
Allah dostlarını, kendisine ibadet ve itaat etmede başarılı kılarak onları onurlandırmış ve aziz kılmıştır. Zira Allah’a itaat etmekten daha üstün bir izzet yoktur. Allah dostlarını;kanaatkarlıkla, amellerde samimi ve ihlaslı olmakla, nefislerinin arzu ve isteklerini terk etmekle aziz kılmıştır.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“De ki: Ey mülkün ve mutlak hâkimiyetin sahibi olan Allahım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden geri alırsın; dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırsın. Bütün iyilikler senin elindedir. Şüphesiz ki sen her şeye kādirsin.” (Âl-i İmrân suresi,26.ayet)
“Onlar, mü’minleri bırakıp kâfirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir.”(Nisa suresi, 139.ayet)
“... İzzet ancak Allah’a, O’nun elçisine ve müminlere mahsustur...” (Münafikun, 63/8)

26- MÜZİL

Allah’ın isimlerinden biri de el-Müzil’dir. 
Muzil: Dilediğini alçaltan ve zelil eden demektir.
Dilediğini zelil edip alçaltan, süründüren, hor hakir eden. İstediğinden izzet ve şerefi çekip alan anlamlarına gelmektedir.
Dilediğini  hakir kılan, emir ve yasaklarına karşı koyanları zelil eden, süründüren demektir. Zillete düşüren, değersiz kılan, alçaltan demektir.
Allah Teâlâ, dilediğini aziz edip şerefli kıldığı gibi, dilediğini de zelil eder ve hakir kılar. Allah’ın hor ve hakir kıldığını kimse şerefli kılamaz; izzet ve şerefe ulaştırdığını da kimse zelil edemez. İzzet, Allah’ın kullarına verdiği bir şeref olduğu gibi, zillet de bir perişanlık ve mahrumiyettir.
Firavun’un denizde boğulması, Nemrud’un  sivrisinek ile helak edilmesi, Karun’un hazineleri ile birlikte yere geçirilmesi gibi bütün Allah düşmanlarının başına gelen musibetler,  Muzil isminin bir tecellisidir.
El-Muzil ism-i şerifi, ahirette de tüm haşmetiyle tecelli edecek ve kâfirler cehenneme atılarak zelil kılınacaklardır.
Allah pek çok ayetinde, ahirette inkarcılara alçaltıcı bir azap olduğunu haber verir. Bu, inkarcıların dünya hayatındaki kibir ve büyüklenmelerine karşılık Allah'ın takdir ettiği bir cezadır.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“...Bilin ki asla Allah’ı âciz bırakamazsınız ve Allah inkârcıları ergeç rezil rüsvay  edecektir.” (Tevbe suresi,2.ayet)
“O gün kimi yüzleri zillet kaplamıştır.” (Gâşiye Suresi,2.ayet)
 “İnkâr edenler ateşin başına getirilince, "Size ait iyi ve güzel şeyleri dünya hayatınızda tükettiniz ve onlardan yararlandınız, şimdi ise yeryüzünde haksız olarak büyüklük taslamanıza ve yoldan çıkmanıza karşılık olarak aşağılayıcı cezayı çekeceksiniz!" denilecektir.( Ahkâf Suresi,20.ayet) 
“Allah’a ve peygamberine düşmanca davrananlar, işte onlar en büyük zillete uğrayanlar arasında olacaklar!” (Mücâdele Suresi,20.ayet) 
“Onlardan önce kiler de doğruyu yalan saymışlar; bunun üzerine tepelerine, nereden geldiğini anlamadıkları bir azap inmişti. Böylece Allah onlara bu dünyada rezilliği tattırdı, âhiretteki azap ise daha büyük olacak. Keşke bilselerdi!” (Zümer suresi,25.ve26.ayet)

27- SEMİ 

Allah’ın isimlerinden biri de es-Semi’dir. 
Semi sözlükte “işitmek, duymak, bir dileği kabul etmek, anlamak; duyurmak” mânalarındaki sem‘ kökünden türeyen semî‘ “işiten” demektir. Allah’a nispet edildiğinde “işitilmeye konu teşkil eden her şeyi işiten” diye açıklanır. Allah’ın işitmesi kulak gibi bir organa veya araca bağlı değildir.
es-Semî’, kâinattaki her sesi; içte saklansın yahut açıkça söylensin duyan, gizliyi, fısıltıyı bile işiten demektir.
Semî işiten, işitme kuvvetine sâhip olan ve işitme gücünü verendir. O, hiçbir şartla ve bir araca bağlı olmaksızın işitir. Her şeyi işiten, kullarının niyazını kabul eden demektir.
Allah’a nisbet edilen sâmi‘nin üç mânası vardır: Birincisi Allah’ın zâtıyla kāim işiticilik olup işitilecek şeylerin kendisine gizli kalmadığı zâtın ezelî sıfatını teşkil eder; Bu ilâhî isim veya sıfat karşısında gizli ile âşikâr, konuşma hali ile sükût hali eşittir, çünkü Allah’ın işitmesi kulak vb. vasıtalara bağlı değildir. Semîin ikinci anlamı “işittiren” demektir. Üçüncü anlamı “dilek ve niyazları kabul eden” şeklindedir. 

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
(O şöyle) dedi: “Benim Rabbim, semadaki ve yerdeki sözü bilir. Ve O, (en iyi) işiten, (en iyi) bilendir.”(Enbiya suresi,4.ayet)
“Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf suresi,16.ayet)
“Sözü açıkça söylesen de söylemesen de bil ki O, gizliyi de, daha gizlisini de bilir.”(Taha suresi,7.ayet)
“...Şüphesiz Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir.”(Bakara suresi,181.ayet)
“Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadırlar.” (Zuhrûf Suresi 80. Ayet)
(Bu yazı,Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)

28- BASİR 

Allah’ın isimlerinden biri de el-Basir’dir. 
El-Basîr: Sözlükte, görmek, bilmek ve sezmek anlamındadır.
Basir,her şeyi bütün incelikleriyle gören,Yüce Allah,bütün varlıkları en küçük hareket ve davranışlarını, işaretlerini ve yaptıkları her şeyi  bilir  ve görür.Onun görmesi için gece veya gündüz fark etmez,ışık veya karanlık gerekmez. Onun görmesi için göze veya her hangi bir cihaza  ihtiyacı yoktur. Bütün evrende olan her şeyi Allah görür. O’ndan hiçbir şey gizli kalmaz.
Kur’ân’ı Kerim’de“Basîr” ismi, 4 ayrı anlamda, “sezen” , “gözüyle gören”, “kesin delil sayesinde gerçeği idrak eden” ve “ibret gözüyle bakan” anlamlarında kullanılır.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
(Ey Muhammed!) Sen hangi işte bulunursan bulun, ona dair Kur’an’dan ne okursan oku ve (ey insanlar, sizler de) hangi şeyi yaparsanız yapın, siz ona daldığınızda biz sizi mutlaka görürüz. Ne yerde, ne de gökte, zerre ağırlığınca, (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük olsun, hiçbir şey Rabbinden uzak (ve gizli) olmaz; hepsi muhakkak apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz´da yazılı)dır.   (Yûnus Suresi,61.ayet)
“...Göklerin ve yerin gizli bilgisi O’na aittir. O öyle bir duyar, öyle bir görür ki!...”(Kehf suresi,26.ayet)
“... Allah yaptıklarınızı görmektedir.” (Âl-i İmrân Suresi , 156 . Ayet)
“...Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür. Hud Suresi,112. Ayet
Onlar, üstlerinde sıra sıra süzülerek kanat çırpan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahmân’dan başkası tutmuyor. Muhakkak ki O, her şeyi en iyi görendir. (Mülk suresi 19. Ayet)
“Kıyamet gününde ne yakınlarınızın ne de çocuklarınızın size yararı olabilir; Allah aranızda hükmünü verir. Yapıp ettiklerinizi Allah tamamıyla görmektedir.” (Mümtehine Suresi,3 .ayet 
 (Bu yazı,Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)
 (Devam edecek)
Efkan VURAL
Gönderen Efkan Vural zaman: 12:35 Hiç yorum yok:
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa
Kaydol: Kayıtlar (Atom)

Yazılarım

  • ►  2025 (125)
    • ►  Temmuz 2025 (14)
    • ►  Haziran 2025 (23)
    • ►  Mayıs 2025 (17)
    • ►  Nisan 2025 (16)
    • ►  Mart 2025 (18)
    • ►  Şubat 2025 (17)
    • ►  Ocak 2025 (20)
  • ►  2024 (215)
    • ►  Aralık 2024 (18)
    • ►  Kasım 2024 (18)
    • ►  Ekim 2024 (17)
    • ►  Eylül 2024 (17)
    • ►  Ağustos 2024 (18)
    • ►  Temmuz 2024 (19)
    • ►  Haziran 2024 (16)
    • ►  Mayıs 2024 (19)
    • ►  Nisan 2024 (21)
    • ►  Mart 2024 (17)
    • ►  Şubat 2024 (18)
    • ►  Ocak 2024 (17)
  • ►  2023 (214)
    • ►  Aralık 2023 (18)
    • ►  Kasım 2023 (16)
    • ►  Ekim 2023 (19)
    • ►  Eylül 2023 (18)
    • ►  Ağustos 2023 (15)
    • ►  Temmuz 2023 (19)
    • ►  Haziran 2023 (18)
    • ►  Mayıs 2023 (17)
    • ►  Nisan 2023 (20)
    • ►  Mart 2023 (18)
    • ►  Şubat 2023 (16)
    • ►  Ocak 2023 (20)
  • ►  2022 (208)
    • ►  Aralık 2022 (18)
    • ►  Kasım 2022 (16)
    • ►  Ekim 2022 (18)
    • ►  Eylül 2022 (17)
    • ►  Ağustos 2022 (17)
    • ►  Temmuz 2022 (18)
    • ►  Haziran 2022 (16)
    • ►  Mayıs 2022 (20)
    • ►  Nisan 2022 (17)
    • ►  Mart 2022 (16)
    • ►  Şubat 2022 (17)
    • ►  Ocak 2022 (18)
  • ►  2021 (238)
    • ►  Aralık 2021 (20)
    • ►  Kasım 2021 (18)
    • ►  Ekim 2021 (21)
    • ►  Eylül 2021 (18)
    • ►  Ağustos 2021 (19)
    • ►  Temmuz 2021 (21)
    • ►  Haziran 2021 (20)
    • ►  Mayıs 2021 (24)
    • ►  Nisan 2021 (19)
    • ►  Mart 2021 (21)
    • ►  Şubat 2021 (19)
    • ►  Ocak 2021 (18)
  • ►  2020 (196)
    • ►  Aralık 2020 (17)
    • ►  Kasım 2020 (17)
    • ►  Ekim 2020 (21)
    • ►  Eylül 2020 (17)
    • ►  Ağustos 2020 (24)
    • ►  Temmuz 2020 (26)
    • ►  Haziran 2020 (22)
    • ►  Mayıs 2020 (14)
    • ►  Nisan 2020 (9)
    • ►  Mart 2020 (10)
    • ►  Şubat 2020 (8)
    • ►  Ocak 2020 (11)
  • ▼  2019 (118)
    • ►  Aralık 2019 (8)
    • ►  Kasım 2019 (11)
    • ▼  Ekim 2019 (9)
      • Diyanet İşleri Başkanlığının 25.10.2019 Tarihli Cu...
      • Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler):...
      • Diyanet İşleri Başkanlığının 18.10.2019 Tarihli Cu...
      • Kur’anı Kerim’den Mesaj Var-33
      • 11/10/2019 Tarihli Diyanet Cuma Hutbesi:GÜN BİRLİK...
      • Allah’ın İsimleri (Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler):...
      • Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı Başladı
      • Diyanet İşleri Başkanlığının 04.10.2019 Tarihli Cu...
      • Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın Öğretisi-9
    • ►  Eylül 2019 (8)
    • ►  Ağustos 2019 (13)
    • ►  Temmuz 2019 (8)
    • ►  Haziran 2019 (10)
    • ►  Mayıs 2019 (11)
    • ►  Nisan 2019 (10)
    • ►  Mart 2019 (11)
    • ►  Şubat 2019 (8)
    • ►  Ocak 2019 (11)
  • ►  2018 (109)
    • ►  Aralık 2018 (13)
    • ►  Kasım 2018 (11)
    • ►  Ekim 2018 (8)
    • ►  Eylül 2018 (4)
    • ►  Ağustos 2018 (10)
    • ►  Temmuz 2018 (8)
    • ►  Haziran 2018 (7)
    • ►  Mayıs 2018 (8)
    • ►  Nisan 2018 (8)
    • ►  Mart 2018 (10)
    • ►  Şubat 2018 (6)
    • ►  Ocak 2018 (16)
  • ►  2017 (59)
    • ►  Aralık 2017 (15)
    • ►  Kasım 2017 (8)
    • ►  Ekim 2017 (1)
    • ►  Eylül 2017 (2)
    • ►  Ağustos 2017 (4)
    • ►  Temmuz 2017 (3)
    • ►  Haziran 2017 (3)
    • ►  Mayıs 2017 (9)
    • ►  Nisan 2017 (2)
    • ►  Mart 2017 (7)
    • ►  Şubat 2017 (3)
    • ►  Ocak 2017 (2)
  • ►  2016 (67)
    • ►  Aralık 2016 (67)
  • ►  2014 (3)
    • ►  Ocak 2014 (3)
  • ►  2013 (12)
    • ►  Temmuz 2013 (5)
    • ►  Mayıs 2013 (3)
    • ►  Nisan 2013 (4)

Hakkımda

Fotoğrafım
Efkan Vural
1965 Trabzon Of doğumluyum. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni olup halen Ankara Sincan Selahattin Akbilek Anadolu Lisesi'nde görevimi sürdürmekteyim. Evli ve üç çocuk babasıyım.
Profilimin tamamını görüntüle

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Harikalar Tic. teması. Tema resimleri molotovcoketail tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.