Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İyilikle
kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel şekilde önle. O zaman bir de
göreceksin ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sımsıcak bir dost
oluvermiş.”[1]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Rıfktan mahrum kalan bir kimse hayrın tamamından
mahrum kalmıştır.”[2]
Kıymetli
Müminler!
Yüce dinimiz; iman, ibadet ve güzel ahlâk üzerine
kuruludur. İnsanın Cenab-ı Hak katında değer kazanmasına ve toplum içinde
sevilip sayılmasına vesile olan ahlâkî erdemlerden biri de rıfktır. Rıfk; güler
yüzlü, tatlı sözlü, sakin ve geçim ehli olmaktır. Sert ve kaba davranmamak, kalp
kırmamaktır. İnsanın aklını karartan ve sonu hüsran olan öfkeye yenik düşmemek,
sabırlı ve soğukkanlı olmaktır.
Değerli
Müslümanlar!
Rabbimiz
her işte rıfk ile muamele etmeyi sever.[3] Kur’an-ı Kerim’de, Peygamberimizin şahsında bütün
müminlere hitaben “Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir”[4] buyurarak
affedici ve hoşgörülü olmayı emretmektedir. Bir başka ayet-i kerimede ise
“affedici olmak ve öfkeyi yutmak” Allah’ın mağfireti ve cennetiyle müjdelenen
muttakilerin özellikleri arasında sayılmıştır.[5]
Aziz
Müminler!
Resûlullah (s.a.s), yumuşak
davranma hususunda en güzel örneğimizdir. O, sadece insanlara değil, varlık
âleminin tamamına şefkat, merhamet ve nezaketle davranmıştır. Her işinde kolaylaştırıcı
olmuş, zorluk çıkarmaktan ve çevresindekileri incitmekten sakınmıştır. Hatalar
karşısında cezalandırmaktan ziyade affedici olmayı tercih etmiştir. Ezici,
yıpratıcı, kırıcı değil, sevgi ve saygıyı besleyen yapıcı davranışları
öğütlemiştir. Allah’ın kendisine lütfettiği bu özellikler sayesinde Müslümanlar
Peygamberimizin etrafında kenetlenmiştir.
Cenâb-ı Hak, bu gerçeği bize şöyle haber vermektedir: “Allah’ın
rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli
olsaydın senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar
için Allah’tan bağışlanma dile…”[6]
Kıymetli
Müminler!
Peygamberimizin
ahlâkını kendisine model alan bir mümin, bütün ilişkilerini rıfk ile yürütür. Can
taşıyan en küçük varlıklara karşı bile şefkat ve merhameti elden bırakmaz. Sade
ve zarif haliyle, kibar ve anlayışlı tavırlarıyla İslam’ın yüce değerlerini ve
üstün ahlâkını temsil eder. Mümin, her türlü aşırılıktan, kabalıktan, şiddetten
uzak durur. Zira Peygamberimiz onu şöyle tanımlar: “Namusa dil uzatan, lânet
eden, çirkin işler yapan, edepsiz konuşan kimse kâmil bir mümin değildir.”[7]
Muhterem
Müminler!
İnsan olma sorumluluğunun ve insana yakışan değerlerin ihmal
edildiği, şiddetin din, dil, ırk ve coğrafya tanımadan bütün insanlığı tehdit
ettiği bir çağı yaşıyoruz. Böyle bir çağda bilmeliyiz ki, şiddetin beslendiği
hiçbir referans, İslamî, insanî ve ahlâkî değildir. Bizlere düşen, insanın
şeref ve haysiyetini zedeleyen her türlü davranışı hayatımızdan uzak tutmaktır.
Anne babamıza,
eşimize, çocuklarımıza, akrabalarımıza ve komşularımıza rıfk, şefkat ve güler
yüzle davranmaktır. Haklı ve güçlü iken bile affedici, öfke anında dahi sabırlı
olmaktır. Peygamberimizin buyurduğu gibi, “Pehlivan, güreşte rakibini yenen
değildir. Asıl pehlivan, öfkelendiğinde kendisine hâkim olandır.”[8] Ancak şunu da bilmemiz gerekir ki milli ve manevi
değerlerimize yönelik saldırılar karşısında haklı bir tepki vermek, ahlâkî bir
heyecanın ve imanî bir hassasiyetin asil bir ifadesi, dindarlık ve
vatanseverlik alametidir.
Aziz Müslümanlar!
Rıfka
sahip olan rahmeti kuşanır; rahmeti kuşanan da Allah’ın merhametine ulaşır.
Rıfkı terk eden şiddete yönelir; şiddet ise kıyamet günü pişmanlıktır. O halde, öfkenin aklımızı
ve vicdanımızı esir almasına, sabırsızlığın ebedi kurtuluşumuza gölge
düşürmesine fırsat vermeyelim. Sevgili Peygamberimizin şu hadisini daima
hatırlayalım: “Şüphesiz Allah Teâlâ Refîktir, rıfkı sever. Sertlik ve
benzeri hallere vermediği ecri, yumuşak huylulukla yapılan işlere verir.”[9]
[1] Fussilet, 41/34.
[2] Ebû Dâvûd, Edeb, 11.
[3] Buhârî, Edeb, 35.
[4] A’râf, 7/199.
[5] Âl-i İmrân, 3/134.
[6] Âl-i İmrân, 3/159.
[7] Tirmizî, Birr, 48.
[8] Müslim, Birr, 107.
[9] Müslim, Birr, 77; Ebû Dâvûd, Edeb, 11.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder