27 Temmuz 2018 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 27.07.2018 Tarihli Cuma Hutbesi:İMAN-AMEL İLİŞKİSİ


İMAN-AMEL İLİŞKİSİ


Aziz Müminler!

Resûlullah (s.a.s) bir gün bineğiyle giderken arkasında oturan Muâz b. Cebel’e “Yâ Muâz!” diye seslendi. Muâz, “Buyur yâ Resûlallah! Emret!” diyerek cevap verdi. Peygamberimiz tekrar, “Yâ Muâz!” diye seslendi. Muâz yine “Buyur yâ Resûlallah! Emret!” dedi. Bu durum üç defa tekrarlandı. Daha sonra Allah Resûlü şöyle buyurdu: “Kim kalbiyle tasdik ederek Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehâdet ederse Allah ona cehennemi haram kılar.”[i]

Değerli Müslümanlar!

Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği nimetlerin en başında iman gelmektedir. İman,  Allah’ın varlığına ve birliğine, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kaderin Allah’tan olduğuna gönülden inanmaktır. Rahmet Peygamberinin bize tebliğ ettiği tüm hakikatleri kalp ile tasdik, dil ile ikrar etmektir. Allah’a sadakat ve teslimiyetle bağlanmaktır.

Muhterem Müminler!

Her insan fıtrat üzere doğar. Fıtrat, insanın imana ve iyiliğe meyilli bir yaratılış özüne sahip olması demektir. Fıtratına uygun olarak imanı, İslam’ı ve ihsanı seçenler tükenmez nimetlere nail olur. Allah (c.c), kendisine hakkıyla inanan ve güvenen kullarıyla daima beraberdir. Onları kollayıp gözetir, yalnız bırakmaz,  onlara yardım eder.

İman, insanın hayatına anlam katar. Ona dünyada yaratılış gayesine uygun bir yaşama bilinci aşılar. Davranışlarını şekillendirir, fikir ve kararlarına yön verir. Zorluklar karşısında insanı kuvvetli, dayanıklı ve sabırlı kılar. Yalnızlığı, güçsüzlüğü ve ümitsizliği ortadan kaldırır. Nimetin kıymetini bilmeye ve şükrünü eda etmeye vesile olur.

Kıymetli Müminler!

Allah’a iman etmek, Peygamberimizin sünnetini hayatımızın her alanında yaşanılır kılmayı gerektirir. Mümini, “elinden ve dilinden emin olunan kimse”[ii] olarak tarif eden Allah Resûlü (s.a.s.); ahde vefa göstermek, emanete riayet etmek, misafire ikramda bulunmak,  konuştuğunda hayır söylemek gibi nice güzel hasleti imanın bir tezahürü olarak zikretmiştir. “Ey Allah’ın Resûlü, bana İslam hakkında öyle bir şey söyle ki, senden başka kimseye bu hususta soru sormama gerek kalmasın” diyen bir sahabiye “Allah’a iman ettim de, sonra dosdoğru ol”[iii] cevabını vermiştir.

Kardeşlerim!

İmanımızı diri tutan salih ameldir; kemale erdiren ise güzel ahlaktır. Rabbimiz, iman edip rızasına uygun şekilde iyi, doğru ve güzel işler yapanları şöyle müjdelemektedir: “Erkek ya da kadın, kim mümin olarak salih amel işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükafatlarını yapmakta olduklarının en güzeliyle vereceğiz.”[iv] Sevgili Peygamberimiz de “Müminlerin iman bakımından en olgun olanları ahlakı en güzel olanlarıdır.”[v] buyurarak iman ile ahlak arasındaki bağın vazgeçilemez olduğuna işaret etmiştir.

Aziz Müminler!

İman ve salih amel bizi ahirette Rahmân’ın rahmetine ulaştıracak en kıymetli sermayemizdir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Rabbimiz Allah’tır deyip de istikamet üzere yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler: Korkmayın, kederlenmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin!”[vi]

İmanını salih amel ve güzel ahlakla hayatına yansıtan her mümin Cenâb-ı Hakkın bu müjdesinin muhatabıdır. Yeter ki kul, canı gönülden Rabbine yönelsin ve her durumda 

 “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!”[vii] desin.
Aziz Müminler!

İman bir bütündür. İman esaslarından birini bile kabul etmemek inançsızlık anlamına gelir. Bu ise büyük bir felakettir. Çünkü inançsızlık kişiyi yaratılış gayesinden uzaklaştırarak anlamsız bir hayata sürükler. Yüce idealler uğruna fedakârlık yapma duygusunu zedeler. Eşi ve ortağı olmayan bir kudrete, o kudretin gönderdiği rehbere, vadettiği hakikate, sonsuz bir yaşamın varlığına inanmayan huzuru ve mutluluğu yakalayamaz. Ahiret gününde ise Allah’ın rahmet ve inayetinden mahrum olur.  

Kardeşlerim!

İmanımızın kıymetini bilelim. Öyle bir imana sahip olalım ki ruhumuzu yüceltsin, kulluğumuzu pekiştirsin, ahlakımızı güzelleştirsin, hevâ ve hevesimizin esiri olmaktan bizi korusun. Bu günümüzü olduğu kadar geleceğimizi de inşa etsin. Dünyamızı olduğu kadar ahiretimizi de mamur etsin.


Hutbemi Sevgili Peygamberimizin şu niyazıyla bitiriyorum: “Allah’ım! Bize imanı sevdir, kalplerimizi imanla süsle! Bize küfrü, itaatsizliği ve isyanı sevdirme, kerih göster! Bizi doğru yolda olanlardan




[i] Buhâri, İlim, 49.
[ii] Nesâî, İman, 8.
[iii] Müslim, İman, 62.
[iv] Nahl, 16/97.
[v] Tirmizî, Radâ, 11.
[vi] Fussilet, 41/30.
[vii] Al-i İmran, 3/173.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Allah’ın İsimleri(Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler)- 1 : ALLAH


Allah’a ait olan en güzel 99  isim (Esmâ-i Hüsnâ) ve  anlamları şöyledir:


                                                      1-ALLAH





Kainatı yaratan ve idare eden en yüce varlığa verilen özel addır. Allah,varlığı zorunlu olan ve bütün övgülere layık olan Zâtın adıdır.

“Allah” özel ismi esmâ-i Hüsnâ’nın ( Allah’ın en güzel 99 isminin) birincisidir.
Yüce Yaratıcı “Allah” kelimesini kendisine  özel isim olarak  seçmiştir. Yüce Yaratıcı dışında her hangi bir varlığa ad olarak verilmemiş ve herhangi bir şekilde de çoğul olarak kullanılmamıştır.

“Allah” kelimesi ,özel isim olarak diğer bütün isimleri ve anlamlarını kapsamaktadır.
Allah: Eşi benzeri olmayan, bütün noksan sıfatlardan münezzeh tek ilah ve bütün isimlerin sultanı.
Allah evreni yaratan,canlıları yaratan,insanları ve diğer varlıkları yaratan,idare eden,rızıklarını veren,yaşamı ve ölümü veren,hesaba çeven adaletli ve çok merhametli  bir varlıktır.

Yüce Allah ile ilgili Kur’anda bir çok ayet mevcuttur. Allah kendisini her yönüyle Kutsal kitabımız Kur’an’da tanıtmaktadır.Bu ayetlerin bir kısmını Allah’ın diğer isimlerini açıklarken ifade etmeye çalışacağız.




Yüce Allah ile ilgili Kur’anda bazı ayetler şöyledir:

“De ki; O Allah bir tektir.” (İhlas suresi,1.ayet)

“...Sizi de annelerinizin karınlarında üç katlı karanlık içinde çeşitli safhalardan geçirerek yaratıyor. İşte bu yaratıcı, Rabbiniz Allah'tır. Mülk O'nundur. O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl oluyor da (O'na kulluktan) çevriliyorsunuz?” (Zümer suresi,6.ayet)

“Andolsun ki onlara: «Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?» diye sorsan, mutlaka, «Allah» derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?” (Ankebut  suresi,61.ayet)

“Lokman, oğluna öğüt vererek: 'Ey oğulcuğum! Allah'a eş koşma, doğrusu eş koşmak büyük zulümdür' demişti.” (Lokman suresi,13.ayet)

“Gece ve gündüz, güneş ve ay O'nun âyetlerindendir. Eğer Allah'a ibadet etmek istiyorsanız, güneşe de aya da secde etmeyin. Onları yaratan Allah'a secde edin!”
( Fussilet suresi,37.ayet)

“Görmez misin ki, göklerde olanlar ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde ediyor;..” (Hac suresi,18.ayet)

“Allah'la beraber başka tanrı tutup tapma. O'ndan başka tanrı yoktur. O'ndan başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur, O'na döndürüleceksiniz.” (Kasas suresi,88.ayet)


(Bu yazı,Diyanet İslam Ansiklopedisinden yararlanarak hazırlanmıştır.)

(Devam edecek)

Efkan VURAL


Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

Celal'in Penceresinden:

20 Temmuz 2018 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 20.07.2018 Tarihli Cuma Hutbesi:DÜĞÜN ÂDÂBI


                                                      DÜĞÜN ÂDÂBI


Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!

Peygamber Efendimiz, Medine’ye hicretinin ikinci yılında sevgili kızı Fâtıma’yla, amcasının oğlu Hz. Ali’yi evlendirmişti. Hz. Fâtıma’nın çeyizi, bir parça kadife, bir su tulumu ve içi güzel kokulu ızhır otuyla doldurulmuş bir yastıktan ibaretti. Hz. Fâtıma’nın mehri ve çeyizi gibi, düğün yemeği de gayet sade ve mütevaziydi. Buna rağmen o gün Peygamber kızının düğününe şahit olanlar, “Biz, Fâtıma’nın düğününden daha güzel bir düğün görmedik.” demişlerdi.[1]

Muhterem Müslümanlar!

Evlilik, Allah’ın emri, Peygamberimizin sünnetidir. Dünyada da ahirette de huzura, mutluluğa, berekete ve cennete ulaştıran kıymetli bir başlangıçtır. Resûl-i Ekrem’in ifadesiyle evlilik, “dinin yarısını korumaya” vesiledir.[2]

Evliliğin ilk adımı olan düğünlerimiz ise, sevdiklerimizin şahitliği ve güzel dilekleri eşliğinde gerçekleşen merasimlerdir. Düğünle yeni bir ailenin kurulduğu ilan edilir; iki ömür bir yuvada birleşir. Geleceğe dair umutlar güçlenir; sevinçler paylaşılır. Sağlıklı ve hayırlı nesiller ihsan etmesi, ülfet, muhabbet ve merhamet lütfetmesi için Allah’a dua edilir.

Aziz Kardeşlerim!

Her haliyle ümmetine örnek olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), yeni evlenenlere “Allah senin için bu düğünü mübarek eylesin.”[3] diye dua etmiş, neşe ve mutluluk içinde yapılan düğünlerde meşru eğlenceye izin vermiştir. Ancak düğünlerin gösterişten uzak, sade, samimi ve mutedil bir şekilde yapılması onun sünnetidir. Zira müminler için hayatın en önemli ölçülerinden biri aşırılıktan sakınmaktır. Kullukta, sevinçte, öfkede, üzüntüde, eğlencede daima dengeli olmaktır.

Değerli Müminler!

Kur’an-ı Kerim, aile kurma konusunda müminlerin birbirine destek olmasını isterken, Peygamberimiz de evlenmeye niyet edenlere Allah’ın yardımcı olacağını müjdelemiştir. İslâm’da esas olan, evliliği kolaylaştırmaktır. Nitekim “En bereketli nikâh, külfeti en az olanıdır.”[4] şeklindeki nebevi ilkeyi unutmak, çoğu zaman maddi ve manevi zararlara neden olmaktadır. Her aşamada gereğinden fazla yapılan düğün harcamaları, günümüzde de aileleri sıkıntıya sokmaktadır. Evlenmek isteyen gençler, düğün masraflarının makul ölçüleri aşması sebebiyle zorlanmakta, hatta evlilikten uzak durmaktadır. Düğünden sonra uzun süre borç ödemek, ailenin ilk yıllarını maddi sıkıntı ve huzursuzlukla geçirmesine sebep olmaktadır. Halbuki sadelikte asalet, tevazuda hikmet vardır.

Muhterem Müminler!

Allah Resulü (s.a.s.), yeni evlenen bir sahabiye “Bir koyunla dahi olsa düğün yemeği ver.”[5] şeklinde tavsiyede bulunmuştur. Ancak asıl maksadı dostlarımızı buluşturmak ve gönül almak olan düğün yemekleri, israf sofralarına, riya, gösteriş ve şatafata dönüşmemelidir. Nitekim düğün davetlerinde zengin-fakir ayrımı yapılmamasını emreden Peygamberimiz, zenginlerin davet edilip fakirlerin unutulduğu düğün yemeğini “en kötü yemek” olarak nitelendirmiştir.[6]

Kıymetli Müslümanlar!

Mümin olarak bizlere yakışan, nikâh, nişan, sünnet ve düğün merasimlerinde İslam’ın çizdiği meşruiyet dairesinde hareket etmektir. Eğlenirken ölçülü ve dengeli olmak, İslam’ın ilkelerinden ödün vermemektir. Yüce Rabbimizin “Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı iyi ve temiz şeyleri siz kendinize haram kılmayın ve Allah’ın koyduğu sınırları da aşmayın. Zira Allah haddi aşanları sevmez.”[7] ayetine gönülden uymaktır.

Mümin, ‘çocukların mutluluğu’ bahanesine sığınarak haramlar konusunda gevşeklik göstermez. Mutluluğu ararken aklı uyuşturan alkole, neşeyi hüzne çeviren silaha, mahremiyet sınırlarını ihlale tevessül etmez. Eğlenirken kimsenin hakkına girmez, çevresine rahatsızlık vermez. Allah’ın her an kendisini görüp gözettiğinin farkında olarak yaşar. O’na şükreder ve O’nun rızasına uygun davranır.

Kardeşlerim!

Sıklıkla düğün yaptığımız, yavrularımızı evlendirdiğimiz bu aylarda mutluluğumuza gölge düşürecek davranışlardan kaçınalım. Maddi tutkulara kapılmadan, zevk ve sefahate dalmadan, lüks ve israfın esiri olmadan düğün yapmaya dikkat edelim. Hayatın oyun ve eğlenceden ibaret olmadığını hatırlayalım. “Kendileriyle huzur bulmamız için bizlere eşler yaratan, aramızda sevgi ve rahmet bağları var eden”[8] Allah’a şükretmek için düğünlerimizi birer vesile kılalım.




[1] İbn Mâce, Nikâh, 24.
[2] Beyhaki, Şuabü’l-İman IV, 382.
[3] Müslim, Nikâh, 79.
[4] İbn Hanbel, VI, 83.
[5] Buhârî, Nikâh, 69.
[6] Buhârî, Nikâh,73.
[7] Maide, 5/87.
[8] Rum, 30/21.



Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Allah’ın İsimleri(Esmâ-i Hüsnâ=En Güzel İsimler)




Esmâ-i Hüsnâ terkibi Allah’a ait olan isimleri ifade eder.Kur’an’da ve hadislerde Allah’a ait olan bir çok isim mevcuttur. Esmâ-i hüsnâ geniş anlamıyla bunların hepsini kapsamakla birlikte terim olarak daha çok doksan dokuz ismi içermektedir.

Hüsnâ kelimesi “güzel” ,”en güzel” isimler demek olup, Allah’a ait olan isimlerdir. Bu isimler Allah’a ait olduğundan en güzel  isimler olarak kabul edilmiştir.

Tüm evreni yaratanın ve onu yönetenin Allah olduğuna inanırız. Allah’ı maddi olarak kavrayamadığımızdan O’nu sıfat ve isimleriyle tanıyabiliriz.

Allah’ın evren,insan ve diğer varlıklarla olan ilişkisini  bu isim ve sıfatlarla kavrayabiliriz. Bu bakımdan Allah'a ait  olan bu güzel isimleri ve anlamlarını öğrenmek suretiyle, Allah’a olan imanımızı kuvvetlendirmiş  oluruz.

Allah’ın isimlerini orjinal lafızlarıyla bilmek ;Allah ile iletişim  sağlamk bakımından çok önemlidir. İsimlerin kelime ve seslerle söylenmesi  ve seslerin  kulakta yankılanmasıyla birlikte anlamlarını düşünerek Allah ile olan iletişimimizi  kuvvetlendirerek  imanımızı sağlamlaştırmış oluruz.

Kur’an’da ibadet,zikir ve dua sürekl, bir şekilde öğütlenmiştir. Peygamberimizin ibadet,zikir ve dualarında esmâ-i hüsnânın  çokça yer aldığını görmekteyiz.

Kur’an’da Yüce Allah,esmâ-i hüsnâ ile yani Allah’ın en güzel isimleriyle dua edilmesini istemektedir.

Yüce Allah Kur!an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

 “En güzel isimler (el-esmâü'l-hüsnâ) Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin...” (A'raf suresi, 180.ayet)

“De ki: 'İster Allah deyin, ister Rahman deyin, hangisini derseniz deyin, en güzel isimler O'nundur.'...” (İsra suresi,110.ayet)

“Yüce Rabbinin adını tesbih et.” (A'la suresi,1.ayet)

“Allah'tan başka tanrı yoktur, en güzel isimler O'nundur.” (Tâ-Hâ suresi,8.ayet)




Kur’an’da Allah’ın zatına bir çok isim nisbet edilmiştir. Bunlar sık sık tekrar edilmiştir.
Kur’an’da tevbe suresi hariç her surenin başında besmele bulunmaktadır. Besmele,Allah’ın adıyla başlamadır. “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla...”

Her işimize besmele  ile yani Allah’ın adıyla başlarız. Besmele ile İşimize  ibadetle başlamış oluruz. Dilimizden “besmele”yi eksik etmemeliyiz.

İnanan bir kimse Allah ile zihni ve kalbi bir ilişki içinde bulunur. Allah’a ait olan isimleri ve anlamlarını zihnimizden geçirir,kalbimizden de Yüce Allah’ yakınlık duyarız.

Kur’an-ı Kerim’in ve hadis kitaplarının baştan sona kadar İlahi isim,sıfat ve fiillerle dolu  olduğunu görürüz.

Kur’an, Allah ile kul arasında geçen aktif bir iletişim aracı ve bir hitap vasıtasıdır.
Esmâ-i Hüsna ile sürekli Yüce Allah’a olan bağlılığımızı sürdürebiliyoruz.. Bunun içinde 5 vakit namazımızı ihmal etmemeliyiz. Çünkü, her namazda ve her rekatta okuduğumuz besmelede,fatiha suresinde,rukü ve secdelerde söylediğimiz tesbihlerde Allah’ın isimlerini zikretmekteyiz.

Efkan VURAL


Bu Yazı Aşağıdaki Web Sitelerinde Yayınlanmıştır:

15 Temmuz 2018 Pazar

13 Temmuz 2018 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 13.07.2018 Tarihli Cuma Hutbesi: MİLLETÇE YENİDEN DOĞUŞ: 15 TEMMUZ


MİLLETÇE YENİDEN DOĞUŞ: 15 TEMMUZ




Cumanız Mübarek Olsun Aziz Müminler!

Üzerinde yaşadığımız vatan sadece bir toprak parçasından ibaret değildir. Ecdat diyarıdır. Şehitler emanetidir. Geleceğe sağlam adımlarla yürümek için bağrına yaslandığımız, uğruna canımızı verdiğimiz topraktır vatan.

Bizler tarih boyunca vatanımıza muhabbetle ve sadakatle bağlandık. Mukaddesatımız uğruna gözümüzü kırpmadan şehadete yürüdük. Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda fakirlik ve imkânsızlık içinde benzersiz bir varoluş mücadelesi verdik. Fakat hiçbir zaman geri çekilmedik. İman dolu göğüslerimizi nice hayâsız akınlara siper ettik. Allah’ın inayeti ve yardımıyla, cesaretimizle, fedakârlığımızla büyük zaferler kazandık.

15 Temmuz gecesi, sabaha kadar okuduğumuz salalar, getirdiğimiz tekbirler, tesbihat ve yakarışlar, dünyanın dört bir tarafından milletimizin selameti için el açıp yalvaran mümin kardeşlerimizin dualarıyla birleşti. Milletçe tek yürek,  yekvücut meydanlara aktık. Birlik ve beraberliğimize, istiklal ve istikbalimize karşı girişilen hain saldırıya hep birlikte dur dedik. İmanımızdan ve vatan aşkımızdan aldığımız o muazzam ruhla hain emelleri boşa çıkardık. Feraset, basiret ve sekînetimizle büyük bir felaketin eşiğinden döndük.

Aziz Müslümanlar!

Hutbemin başında okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Onlara, ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde, ‘Biz ancak ıslah edicileriz!’ derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin anlamazlar.”[1]

Kıymetli Müslümanlar!

15 Temmuz gecesi maruz kaldığımız işgal girişimi din kisvesine bürünmüştü. Suret-i haktan görünen ama batıla hizmet eden FETÖ Terör Örgütü, imanımızı, ahlaki hassasiyetimizi, peygamber sevgimizi, zekât ve sadakamızı, kurbanlarımızı hâsılı tüm dini değer ve kavramlarımızı istismar etti. Kendi menfaati uğruna milletimizin varlığına, birlik ve beraberliğine, ülkemizin geleceğine kast etti.

Bu hainler, evlatlarımızı ailelerinden kopararak yüreklerinden vatan sevgisini, ümmet şuurunu söküp atmaya kalktı. Barış ve ıslah adı altında dini duyguları sömürerek aslında insanımızı bir güvensizlik girdabına sürükledi. Hâlbuki Peygamberimiz (s.a.s)’in ifadesiyle Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların güvende oldukları kişidir. Mümin, canları ve malları hususunda insanların kendisinden emin oldukları kişidir.”[2]

Değerli Müminler!

Bizim bir tek harfi bile değişmemiş kitabımız, hayatı bütün berraklığıyla bilinen Peygamberimiz, temel ilkeleri apaçık ortada olan bir dinimiz vardır. Rüyalarla, gizemlerle, sinsi planlarla bu dine aykırı sözde İslamî bir dünya kurgulamaya çalışanlar asla muvaffak olamayacaktır. Unutulmamalıdır ki,  Allah ve Rasulü’nü anarak kirli emelleri uğruna dinimizi istismar edenlerin sonu daima hüsrandır. Bu hüsran onları dünyada zillet, ahirette ise azap olarak yakalayacaktır.

Muhterem Müslümanlar!

15 Temmuz’u bir daha yaşamamak için bizlere düşen öncelikle din gibi yüce bir hakikati şahıslar üzerine bina etmemektir. Aklımızı, irademizi, vicdanımızı sorgulamaksızın bir başkasına teslim etmemektir. İslam’ı sahih kaynaklarından, iyi niyetli ve güvenilir ellerden öğrenmektir. Kur’an-ı Kerim ve Sevgili Peygamberimizin sünneti seniyyesi rehberliğinde yaşamaktır.  Sahabe neslinden günümüze kadar Müslümanların büyük çoğunluğunun üzerinde yürüdüğü mutedil yolun dışında kalan bütün anlayışların sırat-ı müstakimden sapma anlamına geldiğini bilmektir. Bizi Allah’a kulluk yerine kendine kul olmaya çağıranlara itibar etmemektir. Yüzyıllar boyunca topraklarımızda oluşan ve dini hayatımızı ayakta tutan Anadolu irfanına sahip çıkmaktır.        

Aziz Müminler!

Rabbimizin dualarımızı kabul ettiği bu icabet vaktinde hep birlikte niyazda bulunalım.

İlahî Yâ Rabbi! Dinimizin, devletimizin, milletimizin ve Âlem-i İslam’ın bekasını sarsacak her türlü dâhili ve harici beladan bizleri muhafaza eyle.

İlahî Yâ Rabbi!  Fitne ateşiyle bizi yakmak isteyenlere, izzetimize, şerefimize ve kardeşliğimize göz dikenlere fırsat verme.
Birliğimize, dirliğimize, muhabbetimize gölge düşüren nifaktan, tefrikadan ve şiddetin her türlüsünden bizleri koru Allah’ım!

Sana inanan bu aziz milletten yardım ve inayetini, kuvvet ve rahmetini esirgeme Allah’ım!

Ya Rabbe’l-Âlemin! Bu aziz vatanın bekası uğruna can veren şehitlerimize rahmet, gazilerimize Şâfî isminle şifalar ve hayırlı ömürler ihsan eyle.

Onlara layık bir nesil olmayı bizlere nasip eyle Allah’ım!




[1] Bakara, 2/11-12.
[2] Tirmizi, İman, 12.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü


KAYNAK:


Kur’an-ı Kerim’den Mesaj Var-31




Kur’an-ı Kerim’den Mesaj Var-31

İnsan Yüce bir varlığa inanma,ona bağlanma,ondan yardım dileme gibi duygulara sahiptir. Bu duygular insana yaratılıştan verilmiştir.

İnsanlar aciz yaratılmıştır. İnsanlar acizlik karşısında  güçlü bir  varlığa dua etmek suretiyle hayata tutunmaya ve mutlu olmaya çalışırlar.

Bazı olaylar karşısında elimizden gelen herşeyi yaptıktan ve gerekli tedbirleri oldıktan sonra istediğimiz sonuca ulaşmak  mümkün olmayabiliyor. Biz işin sonucunu bilemeyiz. Bunun için  Yüce Allah’a dua ederek kendimizi rahatlatmış olur ve O’nun yardımına mazhar oluruz.

Her durumda Yüce Allah’a dua ederek yardım istemeliyiz. Yüce Rabbımız bize yardım edecek tek varlıktır. O’nun yardımına hepimizin her zaman ihtiyacı vardır.
Evrende yürüyen düzen ve kanunlar Yüce yaratan tarafından konulmuştur. Bunları düzenleyip devem ettiren Yüce Allah’tır. Herşey O’nun iradesi doğrultusunda yürümektedir.

İşlerimizde,çalışmalarımızda,sağlık ve afiyete kavuşmak için,huzur ve güven için, bela ve sıkıntılara maruz kalmamak için,afetler  karşısında ayakta durabilmek için ve bil umum işler karşısında Yüce Allah’a dua ederek O’ndan yardım dilemeliyiz.
Samimi ve içten yapılan duaların  Allah tarafından kabul edileceği bildirilmiştir.
Yüce Allah’a her daim  dua etmeliyiz....


O’dan güzel  şeyler isteyelim.
Yüce Allahtan kendimiz ve hepimiz için;
Afiyet isteyelim,
Huzur ,güven ve mutluluk isteyelim.
Başarı isteyelim.
Kalkınma isteyelim.
Adalet isteyelim.
Adaletli davranabilmeyi isteyelim.
Kardeşlik ve dostluğumuzu  pekiştirmeyi isteyelim.
Milli birlik ve beraberliğimizi isteyelim.
Vatanımızı ve bütünlüğümüzü isteyelim.
Güzel ahlaklı olmayı isteyelim.
Faydalı bilgilere ulaşmayı isteyelim.
Helal rızık kazanmayı isteyelim.
Hayırlı iş isteyelim.
Huzurlu aile isteyelim.
Hayırlı evlatlar isteyelim.
Kötülüklerden uzak durmayı isteyelim.
Kötü insanların bize zarar vermemesini isteyelim.
Allah’ın bizi, bölücülerden ve vatan hainlerinden korumasını isteyelim.
Vatanımıza ve milletimize zarar vermek isteyenlere Allah’ın  fırsat vermemesini isteyeim.

Ve nice kötü şeylerden uzak olmayı dileyelim.

Ve yine  nice güzel şeyler isteyelim...



Bu konuda ,Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’deki mesajı şöyledir: 
“Rabbiniz buyuruyor ki: “Bana dua edin, duanızı kabul edeyim...” 
(Mü’min suresi,.60 ayet)

Efkan VURAL