İMAN-AMEL İLİŞKİSİ
Aziz Müminler!
Resûlullah
(s.a.s) bir gün bineğiyle giderken arkasında oturan Muâz b. Cebel’e “Yâ
Muâz!” diye seslendi. Muâz, “Buyur yâ Resûlallah! Emret!” diyerek cevap
verdi. Peygamberimiz tekrar, “Yâ Muâz!” diye seslendi. Muâz yine “Buyur
yâ Resûlallah! Emret!” dedi. Bu durum üç defa tekrarlandı. Daha sonra Allah
Resûlü şöyle buyurdu: “Kim kalbiyle tasdik ederek Allah’tan başka ilah
olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehâdet ederse Allah ona cehennemi
haram kılar.”[i]
Değerli Müslümanlar!
Yüce
Rabbimizin bizlere bahşettiği nimetlerin
en başında iman gelmektedir. İman, Allah’ın varlığına ve
birliğine, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kaderin Allah’tan olduğuna gönülden inanmaktır. Rahmet Peygamberinin bize
tebliğ ettiği tüm hakikatleri kalp ile tasdik, dil ile ikrar etmektir. Allah’a sadakat ve
teslimiyetle bağlanmaktır.
Muhterem Müminler!
Her insan
fıtrat üzere doğar. Fıtrat, insanın imana ve iyiliğe meyilli bir yaratılış
özüne sahip olması demektir. Fıtratına uygun olarak imanı, İslam’ı ve ihsanı seçenler tükenmez
nimetlere nail olur. Allah (c.c), kendisine hakkıyla inanan ve güvenen
kullarıyla daima beraberdir. Onları kollayıp gözetir, yalnız bırakmaz, onlara yardım eder.
İman, insanın hayatına anlam katar. Ona dünyada
yaratılış gayesine uygun bir yaşama bilinci aşılar. Davranışlarını
şekillendirir, fikir ve kararlarına yön verir. Zorluklar karşısında insanı
kuvvetli, dayanıklı ve sabırlı kılar. Yalnızlığı, güçsüzlüğü ve ümitsizliği
ortadan kaldırır. Nimetin kıymetini bilmeye ve şükrünü eda etmeye vesile olur.
Kıymetli Müminler!
Allah’a iman etmek,
Peygamberimizin sünnetini hayatımızın her alanında yaşanılır kılmayı
gerektirir. Mümini, “elinden ve dilinden emin olunan kimse”[ii]
olarak tarif eden Allah Resûlü (s.a.s.); ahde vefa göstermek, emanete riayet
etmek, misafire ikramda bulunmak,
konuştuğunda hayır söylemek gibi nice güzel hasleti imanın bir tezahürü
olarak zikretmiştir. “Ey Allah’ın Resûlü, bana İslam hakkında öyle bir şey
söyle ki, senden başka kimseye bu hususta soru sormama gerek kalmasın” diyen
bir sahabiye “Allah’a iman ettim de, sonra dosdoğru ol”[iii]
cevabını vermiştir.
Kardeşlerim!
İmanımızı diri
tutan salih ameldir; kemale erdiren ise güzel ahlaktır. Rabbimiz, iman edip
rızasına uygun şekilde iyi, doğru ve güzel işler yapanları şöyle
müjdelemektedir: “Erkek ya da kadın, kim mümin olarak salih amel işlerse, elbette ona hoş
bir hayat yaşatacağız ve onların mükafatlarını yapmakta olduklarının en
güzeliyle vereceğiz.”[iv] Sevgili Peygamberimiz de “Müminlerin
iman bakımından en olgun olanları ahlakı en güzel olanlarıdır.”[v]
buyurarak iman ile ahlak arasındaki bağın vazgeçilemez olduğuna işaret
etmiştir.
Aziz Müminler!
İman ve salih
amel bizi ahirette Rahmân’ın rahmetine
ulaştıracak en kıymetli sermayemizdir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
“Rabbimiz
Allah’tır deyip de istikamet üzere yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu
müjdeyle inerler: Korkmayın, kederlenmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin!”[vi]
İmanını salih amel ve güzel ahlakla hayatına yansıtan
her mümin Cenâb-ı Hakkın bu müjdesinin muhatabıdır. Yeter ki kul, canı gönülden
Rabbine yönelsin ve her durumda
“Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!”[vii] desin.
Aziz Müminler!
İman bir bütündür. İman esaslarından
birini bile kabul etmemek inançsızlık anlamına gelir. Bu ise büyük bir
felakettir. Çünkü inançsızlık kişiyi yaratılış gayesinden uzaklaştırarak anlamsız bir hayata sürükler.
Yüce idealler uğruna fedakârlık yapma duygusunu zedeler. Eşi ve ortağı olmayan bir kudrete, o kudretin
gönderdiği rehbere, vadettiği hakikate, sonsuz bir yaşamın varlığına inanmayan
huzuru ve mutluluğu yakalayamaz. Ahiret gününde ise Allah’ın rahmet ve inayetinden mahrum olur.
Kardeşlerim!
İmanımızın kıymetini bilelim. Öyle
bir imana sahip olalım ki ruhumuzu yüceltsin, kulluğumuzu pekiştirsin, ahlakımızı
güzelleştirsin, hevâ ve hevesimizin
esiri olmaktan bizi korusun. Bu günümüzü olduğu kadar geleceğimizi de inşa
etsin. Dünyamızı olduğu kadar ahiretimizi de mamur etsin.
[i] Buhâri, İlim, 49.
[ii] Nesâî, İman, 8.
[iii] Müslim, İman, 62.
[iv] Nahl, 16/97.
[v] Tirmizî, Radâ, 11.
[vi] Fussilet, 41/30.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü