Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
إِنَّمَا بُعِثْتُ مُعَلِّم
"Ben, ancak bir öğretmen olarak gönderildim"
İbn Mâce, Sünnet, 17.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
إِنَّمَا بُعِثْتُ مُعَلِّم
"Ben, ancak bir öğretmen olarak gönderildim"
İbn Mâce, Sünnet, 17.
İLİM HAKKI BİLMEKTİR
Muhterem Müslümanlar!
Yüce dinimiz İslam, kadın erkek her Müslümana ilim öğrenmeyi farz kılmıştır. İlim; kişinin kendini bilmesi, Rabbini tanıması ve yaratılış gayesini idrak etmesini sağlar.
اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذ۪ي خَلَقَۚ
“Yaratan Rabbinin adıyla oku!”[1] emri bize; ilim elde etmenin Allah’ın adıyla ve O’nun rızası için yapılması gerektiğini haber verir.
Aziz Müminler!
İslam’a göre ilim sadece meslek, kariyer ve dünya kazancı için yapılan bir yarış değildir. Allah’ın, öğrenilmesini emrettiği, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in rehberlik ettiği ilmin temelinde; hayatın merkezine Kur’an’ı yerleştirmek vardır. Allah’ın ve Resûlü’nün sevgisini gönüllere nakşetmek vardır. Yaratana hürmet eden, yaratılana şefkat gösteren bir anlayışı hâkim kılmak vardır. Şiddetin yerine muhabbeti, nefretin yerine merhameti; kin ve düşmanlığın yerine sevgi ve saygıyı ikame etmek vardır. İmanlı, ahlaklı ve erdemli nesiller yetiştirmek vardır.
Kıymetli Müslümanlar!
Bizler, ilmin değerini Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’den öğrendik.
إِنَّمَا بُعِثْتُ مُعَلِّماً
“Ben, ancak bir öğretmen olarak gönderildim.”[2] buyuran Allah Resûlü (s.a.s), Mekke’nin o zor günlerinde Dârulerkam’ı bir ilim mektebine; Medine’nin daha ilk günlerinde Mescid-i Nebi’yi bir hikmet yuvasına dönüştürmüştür.
Allah Resûlü (s.a.s),
“Ya öğreten ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, ya da ilmi destekleyen ol. Beşincisi olma, helâk olursun!”[3] hadisiyle bizleri ilme teşvik etmiştir. “Kim, ilim için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır.”[4] buyurarak ilim talebelerini ve muallimleri cennetle müjdelemiştir. Resûl-i Ekrem (s.a.s)’i rehber edinen her öğretmen; eğitim ve öğretim için harcadığı zamanı bir ibadet şuuruyla değerlendirmeli; öğrencilerini, Allah’ın bir emaneti olarak görmelidir. Onlara, önce Allah’a ve Resûlü’ne imanı öğretmeli; sonra da adalet, merhamet, güzel ahlak, helal haram bilinci gibi değerler üzerine bina edilmiş iyi bir insan, güzel bir Müslüman olmanın yollarını göstermelidir.
Değerli Müminler!
Zamanımızda yaşanılan problemlerin temelinde evlatlarımızı; Rabbimizin emrine, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in yüce ahlakına göre eğitememiş olmamız yatmaktadır. Bugün ne yazık ki kimi çocuklarımız daha küçük yaşlarda bağımlılık tuzağında, kimileri sanal kumar batağında; kimileri sapkın fikirlerin, batıl düşüncelerin, fıtratlarını bozacak yanlış anlayışların ağında, kimileri akran zorbalığı altında, kimileri ise moda ve özenti uğruna elimizden kayıp gitmektedir. Maalesef anne, baba ve toplum tarafından ihmal edilen; manevi değerlerimize göre yetiştirilemeyen, kötülerin insafına terk edildiğinden dolayı suça sürüklenen nice çocuk vardır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in uyarısı gayet açıktır:
“Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”[5]
Aziz Müslümanlar!
Eğitim ve öğretimin aileden sonraki en önemli ayağı okullardır. Ailede ve okulda öğretilemeyen sevgi, saygı ve tahammül; sokakta öfke ve şiddete, akran zorbalığı ve kavgaya dönüşmektedir. Yine öğretilemeyen adalet, merhamet ve edep; toplumda haksızlık, kargaşa ve ahlaksızlığa yol açmaktadır. O halde Allah’ın bize emanet ettiği evlatlarımızı;
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”[6] buyuran Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in ahlakıyla buluşturalım. Onlara; iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırmanın yollarını öğretelim. Çocuklarımızın değerlerimize bağlı birer insan olarak yetişmeleri için, aile, okul ve toplum el birliğiyle sorumluluklarımızı yerine getirelim. Okullarımızda okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini büyük bir fırsat bilelim. Ahlaki ilkeleri hem teorik hem de pratik olarak çocuklarımıza kazandıralım. Ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in doğumunun 1500’üncü yılı münasebetiyle okullarımızda Peygamberimizin Hayatı ve Kur’an-ı Kerim dersini bu yıl daha çok öğrencimizin; severek, muhabbet ve heyecan duyarak seçmesini sağlayalım.
Bu vesileyle milyonlarca evladımızı yeniden okullarla buluşturacak olan eğitim öğretim yılının hayırlı olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Hutbemi Allah Resûlü (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum:
“Allah’ım! Bana öğrettiklerinle beni faydalandır. Fayda verecek ilmi bana öğret ve ilmimi artır.” [7]
Ülkemizde ve İslam aleminde Peygamberimizin doğumu olan Rebiül-Evvel ayının 11.günü, Mevlid-i Nebi (Peygamberin Doğumu) kutlamaları yapılır.
Kameri aylardan Rebiü’ül evvel ayının 11.ci gününü 12.ci güne bağlayan gece sabaha yakın iki cihan güneşi Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed(s.a.v.)doğdu. (11 Rebi’ül-Evvel=Miladi 20 Nisan 571)
Peygamberimizin doğumu münasebetiyle onu bir kez daha hatırlıyor ve örnek davranışlarını kendimize rehber ediniyoruz.
Peygamberimiz Hz.Muhammed her yönüyle örnek almamız gereken şahsiyettir.
Müslümanların dünya ve ahiret hayatıyla ilgili dini yaşantılarında örnek olmaları gereken Hz.Muhammed için Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“"And olsun ki, Allah'ın elçisi (Hz. Muhammed), sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir. (Ahzab Suresi, 21. Ayet).
“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür ” (Hud suresi,112.ayet)
“(Ey Muhammed) seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
( Enbiyâ Suresi,107. Ayet)
“Muhammed Allah'ın elçisidir…” (Fetih Suresi 29. Ayet)
“…Sen af yolunu tut. İyiliği emret ve cahillere aldırış etme.” (Araf suresi, 199.
“Kur'an-ı Hakim’e and olsun ki, sen doğru yol üzere gönderilmiş peygamberlerdensin.” (Yasin Suresi,2-4.Ayetler)
““Muhammed, içinizden herhangi bir adamın babası değildir. O, Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.”(Ahzâb Suresi,40.Ayet)
“Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Sebe’ Suresi 28. Ayet)
Sevgili Peygamberimizin çocuklarla ilgi bizlere nasıl örnek olduğunu anlatmaya gayret edeceğiz.
Şüphesiz Rahmet Elçisi’nin çocuklarla ilişkisi muhabbet, şefkat ve merhamet üzerine kuruluydu. O, “Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze saygı göstermeyen, iyiliği emredip kötülükten sakındırmayan bizden değildir.”(Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 58.), buyurarak çocuklara karşı merhametli olmamızı istemiştir.
Peygamberimiz çocuk, genç, yaşlı herkesi sever ve saygı duyardı. Çocukları gördüğünde onların anlayacağı dil ve hareketle onlara davranırdı. Çocukların sevgisini kazanırdı. Gençlerle ve yaşlılarla da aynı şekilde onların durum ve seviyelerine göre hareket ederdi. Böylece herkesin sevgi ve saygısını kazanırdı.
Hz. Peygamber’in (s.a.s.) çocuklarla kurduğu ilişki, şefkat ve merhamet eksenindeydi. Öyle ki büyüklere saygı gösterilmesini isterken küçüklere de merhamet gösterilmesi gerektiğinin altını çizer, kendisi de yaşantısıyla bu konuda çevresine örnek olurdu. Kimi zaman aralarına karışıp onlarla oyunlar oynar kimi zaman yolunu gözleyen çocukları bineğine alıp onları gezdirirdi. Kendisine bir yiyecek ikram edildiğinde bulunduğu mecliste bir çocuk varsa önce ona yedirir, ardından kendisi yerdi. (Müslim, Hac, 474)
Hz. Peygamber, çocukları çok severdi. Zira o, âlemlere rahmet olarak gönderilmişti ve çocuk sevgisi, Allah’ın insana bahşettiği merhamet duygusunun göstergesiydi. Bir bedevî Hz. Peygamber’e gelerek ona, “Sizler çocukları öper misiniz? Biz onları (hiç) öpmeyiz.” demişti. Peygamber (s.a.v) ona şu anlamlı cevabı vermişti: “Allah senin gönlünden merhameti çekip almışsa ben ne yapayım?” ( Buhârî, Edeb,18;)
Şefkat Peygamberi, çocukları bazen bineğine alarak sevindirirdi. Resûlullah’ın bu uygulaması, çocukların o kadar hoşuna giderdi ki onun seferden dönüşünü âdeta dört gözle beklerler ve onu karşılamak için yarışırlardı. Resûlullah da çocuklardan birini bineğinin önüne, birini de arkasına alır ve gönüllerini hoş ederdi.(Ebû Dâvûd, Cihâd, 54;)
Namaz kılarken çocuklar onun önünden geçtiklerinde namazına devam eder hatta bazen dizlerinden tutan çocuklar olur ama Peygamberimiz namazını bozmadan tamamlardı.
(Nesâî, Kıble, 7; )
Namaz kıldırırken cemaatin içinde ağlayan bir çocuk sesi duysa dayanamaz, kıraati kısa tutarak namazı bir an evvel bitirirdi. Buhârî, Ezân, 65)
Peygamber Efendimiz, her ne sebeple olursa olsun çocukların incitilmelerine göz yummazdı. Nitekim onun amcasının hanımı ve torunu Hasan’ın da süt annesi olan Ümmü’l-Fadl, bir gün ziyarete geldiğinde yanında Hasan’ı da getirmiş ve onu Resûlullah’ın kucağına vermişti. Ne var ki Hasan, dedesinin kucağını ıslattı. Bunun üzerine süt annesi, “Ne yaptın!” dercesine bebeğin omuzuna dokununca, Rahmet Peygamberi dayanamamış ve “Oğlumun canını acıttın! Allah senin hayrını versin!” buyurmuştu.(İbn Mâce,Ta’bîrü’r-rü’yâ, 10)
Sevgili Peygamberimiz çocuklara kızmaz, yaramazlıklarını görmezden gelir ve onlara müsamahakâr davranırdı. Hz. Peygamber‟e on yıl hizmet eden ve bu sebeple onun davranışlarını en iyi bilen genç sahabilerden Enes b. Mâlik şöyle anlatıyor: Allah Resûlü (s.a.s.), insanlar içerisinde ahlakı en güzel olan idi. Bir gün beni bir iş için gönderdi. Ben, “Allah‟a yemin olsun ki gitmem.” dedim. Oysa içimde Resûlullah‟ın emrettiği işe gitme niyeti vardı. Derken bu iş için yola koyuldum. Sokakta oynayan çocuklara rastladım (da onlarla birlikte oyuna dalıp işimi unuttum). Bir de baktım ki, Allah Resûlü (s.a.s.) arkamdan başımı tutmuş gülümseyerek duruyor. Bana, “Ey Enescik, sana emrettiğim yere git haydi!” dedi. Ben de, “Peki ya Resûlallah, hemen gidiyorum” dedim. Enes b. Mâlik devamla şöyle dedi: “Allah‟a yemin olsun ki, ben kendisine on yıl hizmet ettim. Yaptığım bir işten dolayı “niye böyle yaptın?”, yapmadığım bir işten dolayı da “niçin böyle yapmadın?” dediğini hatırlamıyorum.”( Buhârî, edeb 39,)
Hz. Peygamber (sav), çocukların kişiliklerine saygı gösterir ve onlara iltifat ederdi. Bu amaçla, bazen oyun oynayan çocuklara selâm verir, (Müslim, Fedâilü’s- sahâbe, 145) bazen onların kıyafetlerini över, (Buhârî, Cihâd, 188.) bazen de hastalandıklarında ziyaretlerine giderdi.(Buhârî, Merdâ, 11.)
Peygamberimize mevsimin ilk meyvesi sunulunca bereket duası yapar ve onu orada bulunan en küçük çocuğa ikram ederdi.(Müslim, Hac, 474.)
Peygamberimiz torunları Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin’i çok severdi. Torunları namazda sırtına binerdi ve onlarala secdeye giderdi ve namazını kılardı.
Büreyde b. el-Husayb anlatıyor: Ben, Resûlullah‟ı hutbe okurken gördüm. Hutbe esnasında torunları Hasan ve Hüseyin geldiler. Üzerlerinde iki kırmızı gömlek vardı. Küçük yaşta oldukları için düşe kalka yürüyorlardı. Hz. Peygamber minberden indi, onları alıp kucağına koydu, ardından, “Biliniz ki mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır ve büyük sevap Allah katındadır.” (Enfâl, 8/28.) ayetini okudu ve “Ben bunları gördüm de sabredemedim” buyurdu. Sonra hutbesine devam etti.”
(İbn Mâce, libâs 20)
Peygamberimiz çocuklara verilecek en iyi hediyeyi şöyle dile getiriyor:
“Hiçbir anne ve babanın çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunamayacağını bildirmiştir.”(Tirmizî, birr ve sıla 33),
Kız çocuklarının canlı canlı toprağa gömüldüğü cahiliye düşüncesini yıkarak kız çocuklarına değer vermiş ve onlar için de akika kurbanı kesilmesini önermiştir.
Hz. Peygamber, kız çocuklarının bakımının güzelce yapılmasını, onlarla ilgilenilmesini öğütlemiş ve “Bir kimse iki kıza bulûğa erinceye kadar bakarsa, kıyamet gününde benimle beraber şöyle gelir.” diyerek parmaklarını bir araya getirmiştir.
( Müslim, birr ve sıla 149)
Peygamberimizin kız olsun erkek olsun, hür olsun köle olsun ayırım yapmadan herkese iyi davranırdı.
Peygamberimiz bir gün Medine’de satıcıdan 10 dirhem verir bir gömlek alır. Gömleği gören bir kız çocuğu o gömleğe ne kadar da ihtiyacım var, der. Peygamberimiz de gömleği çocuğa verir.
Peygamberimiz tekrar yeni bir gömlek daha alır.
Çıkınca bir kız çocuğunu daha ağlarken görür.
Peygamber çocuğa sorar “niye ağlıyorsun”
Ev sahibim un almak için bana 2 dirhem vermişti. Onu kaybettim bu yüzden ağlıyorum dedi.
Hz. Peygamber cebindeki iki dirhemi de ona çıkarıp verdi.
Kız yine ağlıyordu.
Hz. Peygamber çocuğa şimdi de neden ağlıyorsun? dedi
Çocukta, eve geç kaldım, Efendimin beni dövmesinden korkuyorum, dedi.
Peygamberimiz çocuğu elinden tutup taa şehrin ucundaki evine götürdü.
Peygamberimiz selam verip kapıyı çaldı.
Kapı açılmadı. İkinci kez selam verdi. Sonra kapı açıldı.
Peygamberimiz neden kapıyı açmadınız dedi.
Evdekiler peygamberimize: Senin geldiğini görünce sesini daha çok işitmeyi arzu ettik. Canımız sana feda olsun Ya Resulallah…dediler.
Çocuğun efendisi peygamberimize: Ey Allah’ın Resulü seni buraya getiren nedir?
Çocuk efendisine Allah’ın Resulü benim için buraya geldi. Geç kaldığım için sizden korkuyordum. dedi.
Çocuğun efendisi Peygamberimize:Ey Allah’ın Resulü siz bu köle kız çocuğu için kapıma kadar geldiniz. Ben de bu kız çocuğunu hür bırakıyorum. Dedi. Böylelikle kız çocuğu hür olmuştur. (İbni Kesir Şemailür-Resul,S.78)
İşte Peygamberimiz Hz. Muhammed böyle merhametli biriydi
Sevgili Peygamberimiz her yönüyle bizim için en iyi örnektir.
Peygamberimizin örnekliliği ile ilgili bilgiler edinmeliyiz.
Peygamberimizin hadislerini incelemeliyiz.
Peygamberimizin hayatını okumalıyız.
Onun dünya ve ahiretle ilgili yaptığı davranışları öğrenmeliyiz.
En iyi ve en güzel örneğimiz Peygamberimiz Hz.Muhammed olmalıdır.
Eğer Peygamberimizi örnek alamaz ve peygamberimizin örnekliliğini iyi bilemezsek, başkalarını örnek almaya başlarız.
Örnek aldığımız kişiler de bizi yanlış ve kendi emelleri doğrultusunda yönlendirebilirler. Biz bunu fark edemeyebiliriz.
Başkalarının tuzaklarına düşmemek için; Peygamberimizi, Kur’an’ı ve İslam’ı iyi bilmeliyiz.
Yaşayışımızı Kur’an ve Sünnete göre düzenlemeliyiz.
Peygamberimiz Hz.Muhammed(s.a.v.)şöyle buyurmaktadır: “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız: Allah’ın kitabı ve Resûlü’nün sünneti.” (Mâlik, Muvatta’, Kader 3)
Ne mutlu Sevgili peygamberimizi gerçek anlamda örnek alanlara…