MİRACIN HEDİYESİ, DİNİMİZİN DİREĞİ NAMAZ
Muhterem Müslümanlar!
Önümüzdeki Pazar akşamı Receb ayının yirmi yedinci gecesi. Bizler,
asırlardır bu gecede Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in İsrâ ve Miracını yâd eder,
Yüce Rabbimizin kullarına ikram ettiği müjdeleriyle seviniriz. Geliniz,
bu haftaki hutbemizde; miracın hediyesi olan, hayatımıza anlam katan, kalplerimize huzur veren namazın önemini bir kez daha hatırlayalım.
Aziz Müminler!
Namaz, İslam’ın beş temel
esasından biridir. Tekbirle başlayıp selamla sona eren; aklımızın,
kalbimizin, dilimizin, hâsılı bütün
bedenimizin Rabbimize yöneldiği eşsiz bir ibadettir. Tüm
farklılıkları ortadan kaldırarak inananları Allah’ın huzurunda bir tarağın
dişleri gibi eşitleyen, onları omuz omuza bir araya getiren kulluk vazifemizdir.
Değerli Müslümanlar!
Beş vakit
namaz, aceleye getirilecek, ertelenebilecek,
araya sıkıştırılacak, aradan
çıkarılacak ya da son vakte bırakılacak bir ibadet değildir. Zira namazsız Müslümanlık olmaz. Müslüman namaz kılar, namaz da insanı insan kılar. Bir kişinin hayatında geçirebileceği en
kıymetli vakit, namazını eda ettiği vakittir. Namazsız geçen bir ömür,
ziyan edilmiştir. Dolayısıyla Müslüman, dinen geçerli bir mazereti
bulunmadıkça namazını terk edemez, ‘Sonra
kılarım!’ düşüncesiyle kazaya bırakamaz. Müslüman’a
düşen, işlerini namaz vakitlerine göre tanzim etmektir.
Nitekim Peygamber
Efendimiz (s.a.s),
اَلصَّلاَةُ عِمَادُ الدّ۪ينِ
“Namaz dinin direğidir.”[1] buyurarak
konunun önemine dikkat çekmektedir.
Kıymetli Müminler!
Hutbeme başlarken
okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Kitaptan sana
vahyedilenleri oku, namazını da özenle kıl. Çünkü namaz hayâsızlıktan ve
kötülükten alıkoyar...”[2]
Evet, hayatımızın
gayesi kulluk; kulluğumuzun amacı da iyi bir Müslüman olmaktır. Bu sebepledir ki, namazlarımız bizleri haramlardan
alıkoymalıdır. Dilimizi yalandan, kalbimizi kinden, elimizi kötülükten uzak tutmalıdır. Her türlü günahtan arındırmalıdır. Şayet namaz kıldığımız halde kötülüklerin esiri olmuşsak; o zaman kalbimizi,
kazancımızı ve hayatımızı Kur’an ve sünnete göre yeniden gözden geçirmeliyiz.
Aziz Müslümanlar!
Bir
defasında Peygamber Efendimiz (s.a.s),
“Kalk ya Bilâl! Bizi namaza çağır! Namazla bizi ferahlat!”[3] buyurmuş, hayatın yoğunluğunun ancak
namazla hafifleyeceğini ümmetine hatırlatmıştır. O halde, namazlarımızı
bir külfet değil, gündelik meşgalelerle yorulan ruhlarımıza sekinet veren bir
nimet olarak görelim. Geciktirmeden, geçiştirmeden,
sünnetlerine ve ta’dili erkânına riayet ederek huşuyla kılalım. Namazın
olgunlaştırdığı örnek müminler olalım. Namaz kıldığı halde hata ve yanlışlara devam eden kardeşlerimizi
uygun bir dille uyaralım. Beş vakit namazımızı camilerde
kılmaya gayret gösterelim. Şayet
camide kılamıyorsak evimizde ailemizle beraber cemaatle kılalım.
Yüce Rabbimizin,
وَأْمُرْ اَهْلَكَ
بِالصَّلٰوةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَاۜ
“Ailene namazı emret, kendin de namaz kılmaya devam et.”[4] emrine uyarak, çocuklarımızı ve gençlerimizi tatlı dil, güler yüz ve sabırla namaza
alıştıralım. Kendimizi ve ailemizi namaz gibi ulvî bir ibadetin bereketinden
mahrum bırakmayalım.
Bugün, namazlarını ihmal eden bütün
kardeşlerime seslenmek istiyorum: Geliniz, içinde bulunduğumuz şu mübarek
günleri fırsat bilerek bizi hata ve günahlardan arındıran, Allah katındaki
değerimizi artıran beş vakit namazımızı kılmaya karar verelim.
Peygamber
Efendimiz (s.a.s)’in,
“Kim, Allah’ın bir emri olduğunu kabul ederek;
rükûlarına, secdelerine, vakitlerine ve abdestlerine özen göstererek beş vakit
namazı kılmaya devam ederse cennete girer.”[5] müjdesini aklımızdan
çıkarmayalım. Unutmayalım ki, namazsız bir kazanç
bereketsiz; ibadetsiz bir yuva mutsuz olur.
Hutbemi
bitirirken Bolu’da meydana gelen yangında vefat eden kardeşlerimize Yüce
Allah’tan rahmet; kederli ailelerine sabır ve başsağlığı, yaralı kardeşlerimize
acil şifalar diliyorum. Cenâb-ı Hak vatanımızı ve milletimizi bütün afetlerden,
bela ve musibetlerden muhafaza eylesin.
[1] Beyhakî,
Şuabü’l-îmân, 3, 39.
[5] İbn Hanbel, IV,
266.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü