31 Ocak 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

 Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:   

          مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِا للّٰهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَصْمُتْ

“Allah’a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin ya da sussun.”

                                                               Buhârî, Rikâk, 23;

Diyanet İşleri Başkanlığının 31.01.2025 Tarihli Cuma Hutbesi : EBEDİYET YOLCUSUNU UĞURLARKEN

                       EBEDİYET YOLCUSUNU UĞURLARKEN




Muhterem Müslümanlar!

Yüce dinimiz İslam’a göre insan, yaşarken olduğu gibi öldüğünde de değerlidir ve her türlü hürmete layıktır. Nasıl ki insan, doğduğunda yıkanır, kundaklara sarılır, kucaklarda taşınır, ezan, kamet ve dualarla karşılanırsa; öldüğü zaman da yıkanır, kefenlenir, el üstünde taşınır, salâlar ve dualarla uğurlanır. Çünkü ölüm, bir yok oluş değildir. Ebedi hayatın başlangıcıdır. Müslüman için ölüm, Allah’ın sonsuz lütuf ve ikramlarına ulaşacağı ilk duraktır. Cennete açılan kapıdır. Sevdikleriyle buluşacağı kutlu bir vuslattır.

Aziz Müminler!

Vefat eden kardeşlerimize karşı yerine getirmemiz gereken dinî ve insanî vazifelerimiz vardır. Bunların başında, mahremiyet sınırlarına dikkat ederek cenazeyi yıkamak ve kefenlemek gelmektedir. Bir diğer vazifemiz ise kardeşimizin cenaze namazını kılmak, sonra da onu huşu içerisinde ebediyet yolculuğuna uğurlamaktır. Cenaze namazı, erkekler önde kadınlar arkada olacak şekilde kılınır. Cenaze başında tartışmak, cenazeyi alkışlarla veya müzikler eşliğinde uğurlamak, namaz kılınacak alanı çelenklerle veya resimlerle donatmak dinimizde yoktur. Bir başka sorumluluğumuz ise ölen kardeşimizin günahlarının bağışlanmasını Allah’tan dilemek, ona dua etmek ve hakkında şahitlik görevimizi yerine getirmektir. 

Peygamber Efendimiz (s.a.s),

“Siz kimi hayırla anarsanız o cenneti, kimi de kötülükle anarsanız o da cehennemi hak eder. Zira sizler, yeryüzünde Allah’ın şahitlerisiniz.”[1] buyurarak ölen bir kişi hakkında yapılan şahitliğin önemine işaret etmektedir.

Kıymetli Müslümanlar!

Vefat edenin yakınlarına taziyede bulunmak, sabır dilemek, acılarını paylaşmak, Kur’an-ı Kerim tilavetiyle gönüllerini ferahlatmak İslam kardeşliğinin bir gereğidir. Bununla birlikte taziyede de dikkat etmemiz gereken hususlar vardır. İslam’a göre taziye üç günden fazla sürmemelidir. Yakınını kaybetmenin üzüntü ve sıkıntısı içinde olan cenaze sahiplerinin taziye için ağır bir masrafa girmesi, misafirlere yemek hazırlaması doğru değildir. Taziye günlerinde akraba ve komşuların, ölenin yakınlarına ve misafirlere yemek ikramında bulunması sünnettir. 

Nitekim Allah Resûlü (s.a.s), amcasının oğlu Hz. Ca’fer’in Mûte savaşında şehit olduğu haberini alınca,

“Ca’fer’in ailesi için yemek hazırlayın...”[2] buyurmuştur.

Değerli Müminler!

Maalesef, ağızların tadını kaçıran ölümü düşünemez hale geldik. Yüce dinimiz İslam’ın emrettiği cenaze adabından gün geçtikçe uzaklaşıyoruz. Kimi insanlar, apartmanında ve sokağında cenaze varken oyun ve eğlencesini devam ettirebiliyor. Kimi insanlar ise televizyonlarda ve dijital mecralarda vefat edenlerin görüntülerine reyting uğruna tekrar tekrar yer vererek acılı insanların hüzünlerini daha da derinleştiriyor. Oysaki Müslüman, çevresinde olup bitenlere duyarsız kalamaz. İnsanların ölüm acısını yok sayıp hiçbir şey olmamış gibi davranamaz. Ölenin yakınlarını üzüntüye sevk edecek söz ve davranışlarda bulunamaz.

Aziz Müslümanlar!

Ebedi âleme göç eden kardeşlerimizi İslam’ın emrettiği şekilde son yolculuklarına uğurlamanın gayretinde olalım. Ölülerimizi hayırla yâd edelim. Onlar adına, imkânlar ölçüsünde sadakalar verelim, hayır hasenatta bulunalım. Adlarını yaşatacak, kendilerine dua edilecek eserler yapalım. Böylelikle bizler de ahirete göçen yakınlarımızın amel defterlerinin kapanmamasına vesile olalım.

Önümüzdeki Perşembe günü, on bir ilimizi etkileyen depremin ikinci yıldönümü. Bu vesileyle ahirete irtihal eden bütün kardeşlerimize Yüce Rabbimden rahmet diliyorum. Cenâb-ı Hak, ülkemizi, milletimizi ve bütün insanlığı her türlü afetten muhafaza buyursun.   

Hutbemi, hayatın ve ölümün gayesini açıklayan şu ayet-i kerime ile bitiriyorum: 

“De ki: Benim namazım, her türlü ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.”[3]

 



[1] Müslim Cenâiz, 60.

[2] Tirmizî, Cenâiz, 21.

[3] En’âm, 6/162.


Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

27 Ocak 2025 Pazartesi

26 Ocak 2025 Pazar

24 Ocak 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

  Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:   

اَلصَّلاَةُ عِمَادُ الدّ۪ينِ 

“Namaz dinin direğidir.”

          Beyhakî, Şuabü’l-îmân, 3, 39.

Diyanet İşleri Başkanlığının 24.01.2025 Tarihli Cuma Hutbesi : MİRACIN HEDİYESİ, DİNİMİZİN DİREĞİ NAMAZ

                 MİRACIN HEDİYESİ, DİNİMİZİN DİREĞİ NAMAZ




Muhterem Müslümanlar!

Önümüzdeki Pazar akşamı Receb ayının yirmi yedinci gecesi. Bizler, asırlardır bu gecede Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in İsrâ ve Miracını yâd eder, Yüce Rabbimizin kullarına ikram ettiği müjdeleriyle seviniriz. Geliniz, bu haftaki hutbemizde; miracın hediyesi olan, hayatımıza anlam katan, kalplerimize huzur veren namazın önemini bir kez daha hatırlayalım.  

Aziz Müminler!

Namaz, İslam’ın beş temel esasından biridir. Tekbirle başlayıp selamla sona eren; aklımızın, kalbimizin, dilimizin, hâsılı bütün bedenimizin Rabbimize yöneldiği eşsiz bir ibadettir. Tüm farklılıkları ortadan kaldırarak inananları Allah’ın huzurunda bir tarağın dişleri gibi eşitleyen, onları omuz omuza bir araya getiren kulluk vazifemizdir.

Değerli Müslümanlar!

Beş vakit namaz, aceleye getirilecek, ertelenebilecek, araya sıkıştırılacak, aradan çıkarılacak ya da son vakte bırakılacak bir ibadet değildir. Zira namazsız Müslümanlık olmaz. Müslüman namaz kılar, namaz da insanı insan kılar. Bir kişinin hayatında geçirebileceği en kıymetli vakit, namazını eda ettiği vakittir. Namazsız geçen bir ömür, ziyan edilmiştir. Dolayısıyla Müslüman, dinen geçerli bir mazereti bulunmadıkça namazını terk edemez, ‘Sonra kılarım!’ düşüncesiyle kazaya bırakamaz. Müslüman’a düşen, işlerini namaz vakitlerine göre tanzim etmektir. 

Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s), 

اَلصَّلاَةُ عِمَادُ الدّ۪ينِ 

“Namaz dinin direğidir.”[1] buyurarak konunun önemine dikkat çekmektedir.

Kıymetli Müminler!

Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Kitaptan sana vahyedilenleri oku, namazını da özenle kıl. Çünkü namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar...”[2]

Evet, hayatımızın gayesi kulluk; kulluğumuzun amacı da iyi bir Müslüman olmaktır. Bu sebepledir ki, namazlarımız bizleri haramlardan alıkoymalıdır. Dilimizi yalandan, kalbimizi kinden, elimizi kötülükten uzak tutmalıdır. Her türlü günahtan arındırmalıdır. Şayet namaz kıldığımız halde kötülüklerin esiri olmuşsak; o zaman kalbimizi, kazancımızı ve hayatımızı Kur’an ve sünnete göre yeniden gözden geçirmeliyiz.

Aziz Müslümanlar!

Bir defasında Peygamber Efendimiz (s.a.s),

“Kalk ya Bilâl! Bizi namaza çağır! Namazla bizi ferahlat!”[3] buyurmuş, hayatın yoğunluğunun ancak namazla hafifleyeceğini ümmetine hatırlatmıştır. O halde, namazlarımızı bir külfet değil, gündelik meşgalelerle yorulan ruhlarımıza sekinet veren bir nimet olarak görelim. Geciktirmeden, geçiştirmeden, sünnetlerine ve ta’dili erkânına riayet ederek huşuyla kılalım. Namazın olgunlaştırdığı örnek müminler olalım. Namaz kıldığı halde hata ve yanlışlara devam eden kardeşlerimizi uygun bir dille uyaralım. Beş vakit namazımızı camilerde kılmaya gayret gösterelim. Şayet camide kılamıyorsak evimizde ailemizle beraber cemaatle kılalım.

 Yüce Rabbimizin, 

وَأْمُرْ اَهْلَكَ بِالصَّلٰوةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَاۜ  

“Ailene namazı emret, kendin de namaz kılmaya devam et.”[4] emrine uyarak, çocuklarımızı ve gençlerimizi tatlı dil, güler yüz ve sabırla namaza alıştıralım. Kendimizi ve ailemizi namaz gibi ulvî bir ibadetin bereketinden mahrum bırakmayalım.

Bugün, namazlarını ihmal eden bütün kardeşlerime seslenmek istiyorum: Geliniz, içinde bulunduğumuz şu mübarek günleri fırsat bilerek bizi hata ve günahlardan arındıran, Allah katındaki değerimizi artıran beş vakit namazımızı kılmaya karar verelim. 

Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in, 

“Kim, Allah’ın bir emri olduğunu kabul ederek; rükûlarına, secdelerine, vakitlerine ve abdestlerine özen göstererek beş vakit namazı kılmaya devam ederse cennete girer.”[5] müjdesini aklımızdan çıkarmayalım. Unutmayalım ki, namazsız bir kazanç bereketsiz; ibadetsiz bir yuva mutsuz olur.

Hutbemi bitirirken Bolu’da meydana gelen yangında vefat eden kardeşlerimize Yüce Allah’tan rahmet; kederli ailelerine sabır ve başsağlığı, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Cenâb-ı Hak vatanımızı ve milletimizi bütün afetlerden, bela ve musibetlerden muhafaza eylesin.

 



[1] Beyhakî, Şuabü’l-îmân, 3, 39.

[2] Ankebût, 29/45.

[3] Ebû Dâvûd, Edeb, 78.

[4] Tâhâ, 20/132.

[5] İbn Hanbel, IV, 266.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

17 Ocak 2025 Cuma

Diyanet İşleri Başkanlığının 17.01.2025 Tarihli Cuma Hutbesi :İSLAM, VARLIK SEBEBİMİZDİR

                        İSLAM, VARLIK SEBEBİMİZDİR




Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim…[1]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: 

“İslam dini kendisine düşmanlık besleyenlere üstün olmaya devam edecektir. İslam’a karşı olanlar ve onu terk edenler ise ona asla zarar veremeyecektir.”[2]

Aziz Müminler!

Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği en büyük nimet İslam’dır. İslam, Hz. Âdem’le başlayan, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) ile kemale eren, Allah’ın razı olduğu tek dindir. İslam; insanlığın hidayet ve iyiliği, yeryüzünün imar ve ıslahı için gönderilen rahmet ve merhamet dinidir. Akıllara rehberlik eden, ruhlara huzur veren, kalpleri sükûnete erdiren ilim, hikmet ve irfan dinidir. Yaratılışımızın gayesini öğreten, dünya ve ahiret dengesini nasıl kuracağımızı bildiren hayat dinidir.

Kıymetli Müslümanlar!

Cahiliye döneminin bütün karanlıklarını aydınlığa çeviren İslam’dır. Diri diri toprağa gömülen kız çocukları İslam’la hayat bulmuştur.   Kadınlar, hak ettikleri gerçek saygınlığa İslam’la kavuşmuştur. Ezilen, hor görülen, hak ve hukuku çiğnenen mazlumlar İslam’la özgürlüklerine kavuşmuştur. 

اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ  

“Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı sorumluluklarını hakkıyla yerine getireninizdir.”[3] ayetinde de ifade edildiği üzere, üstünlüğün; ırk ve cinsiyette, makam ve servette, şan ve şöhrette değil, takvada olduğunu bütün dünyaya İslam ilan etmiştir. Yalana, aldatmaya ve hileye bulaşmadan; fırsatçılık, stokçuluk ve karaborsacılık yapmadan; kul ve kamu hakkına girmeden helal kazanç elde etmenin yollarını insanlığa İslam haber vermiştir. Anne ve babaya hürmet etmeyi, ailemize gereken ilgi ve alakayı göstermeyi, akraba ve komşularımızın haklarını gözetmeyi, iyilik ve hayırda yarışmayı bizlere İslam öğretmiştir.

Değerli Müminler!

Ne hazindir ki, insanî değerlerin ve ahlakî erdemlerin örselendiği, küresel kötülüklerin her geçen gün dünyayı yaşanmaz hale getirdiği dönemlerden geçiyoruz. Maalesef, Müslümanlar da   yaşanan bu olumsuzluklara çare üretmek yerine popüler kültürün etkisiyle kimliklerine yabancılaşıyorlar. Bütün bu sıkıntılar bizi asla umutsuzluğa düşürmemeli, aksine İslam’ın hayat veren ilkelerini bütün insanlıkla buluşturmak için maddi ve manevi alanda daha fazla çalışmaya teşvik etmelidir. Allah’ın vaadi odur ki, insana ancak çalıştığının karşılığı vardır, çalışmasının karşılığı da kendisine gösterilecektir.[4]

Aziz Müslümanlar!

İslam, bizim dünümüz, bugünümüz ve yarınımızdır. İslam, bizim varlık sebebimizdir. Biz, onunla şeref bulur, onunla yüceliriz. O halde, İslam’ı istediğimiz gibi değil Yüce Rabbimizin emrettiği, Allah Resûlü (s.a.s)’in öğrettiği gibi yaşamaya gayret gösterelim. Giyimden kuşama, yemeden içmeye, alışverişten ticarete, aile hayatından akraba ve komşuluk ilişkilerine, hâsılı hayatın her anına ve her alanına İslamî değerleri aktaralım. İmanımız, ibadetlerimiz ve güzel ahlakımızla insanların örnek alabileceği iyi ve hayırlı bir Müslüman olmaya gayret edelim. Bize bakan, İslam’ın güzelliklerini bizde görsün ve İslam’ı sevsin. İslam’ı öyle güzel ve öyle doğru yaşayalım, olduğumuz gibi görünüp göründüğümüz gibi olalım ki, bizi öldürmeye gelen bizde dirilsin. Unutmayalım ki, bizim vesilemizle bir insanın İslam’a muhabbet beslemesi, hidayete erip onu en güzel bir şekilde yaşamaya başlaması dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır.

Hutbemi Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in Veda Hutbesinde bize bıraktığı şu vasiyeti ile tamamlıyorum:

“Size iki şey bıraktım. Bunlara sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”[5]

 



[1] Mâide, 5/3.

[2] İbn Hanbel, V, 100.

[3] Hucurât, 49/13.

[4] Necm, 53/39,40.

[5] Muvatta’, Kader, 3.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

14 Ocak 2025 Salı

10 Ocak 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

Diyanet İşleri Başkanlığının 10.01.2025 Tarihli Cuma Hutbesi :Fıtratı KORUMAK, AİLEYİ KORUMAKTIR

           Fıtratı KORUMAK, AİLEYİ KORUMAKTIR




Muhterem Müslümanlar!

Yüce Rabbimiz, insanı bir kadın ve bir erkek olarak aynı özden yaratmış, her birini de farklı ruhsal ve fiziksel özelliklerle donatmıştır. Fıtrat olarak adlandırılan bu özellikler, kadın ve erkek için ne bir üstünlük ne de bir eksiklik sebebidir. Zira kadın veya erkek olarak yaratılmak, insanın tercihine bırakılmamıştır; Cenâb-ı Hakk’ın takdiridir, hikmetinin gereğidir. Kadın, kadın olarak; erkek de erkek olarak önemlidir, değerlidir, özeldir. Her iki cins de birbirinin rakibi veya alternatifi değil, tamamlayıcısı ve destekleyicisidir. Adeta bir elmanın iki yarısıdır.

Aziz Müminler!

Bugün, insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden biri de, kadın ve erkeğin tabii fıtratını ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalardır. Bu çalışmalardan biri olan cinsiyetsizleştirme, insanın ruhsal ve bedensel özelliklerini ifsat etme; kadını erkeğe, erkeği kadına dönüştürme girişimidir. İlahi iradeyi yok sayarak insanı kimliksiz bir varlık haline indirgeme çabasıdır. Alkolü, uyuşturucu maddeleri ve gayr-i meşru ilişkileri özendirme, çocukları istismar ederek nesilleri felakete sürükleme, insanlığın geleceğini karartma hareketidir.

Kıymetli Müslümanlar!

Kur’an-ı Kerim’de şeytanın insanı doğru yoldan saptırmak için uğraş verdiği işlerden bahsedilirken,


وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللّٰهِۜ 

“Onlara Allah’ın yarattığı fıtratı değiştirmelerini emredeceğim.”[1] dediğine işaret edilerek konuya dikkat çekilmiştir. Evet, cinsiyetsizleştirme adıyla yürütülen faaliyetlerin tamamı hayâsızlıktır, sapkınlıktır. Allah’ın koyduğu sınırları aşmak, O’na isyan etmektir. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in buyurduğu üzere, 

“Allah, kadınlara benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara lanet etmiştir.”[2] 

Dolayısıyla Allah’ın haram kıldığı ve yaratılışımıza müdahale eden hiçbir batıl ideoloji, özgürlük adı altında meşrulaştırılamaz. Aklı ve vicdanı saf dışı bırakan, birçok hastalığın ortaya çıkmasına sebep olan sapkın akımlar insan hakları bahanesiyle doğal karşılanamaz. İnsanlığın geleceğini tehdit eden bu tür sapkınlıklara; sinemalar, televizyon dizileri, çizgi filmler, sosyal medya paylaşımları, dijital oyunlar, reklamlar, müzik, sanat ve kültürel etkinliklerle destek vermek de büyük bir günah, ağır bir vebaldir.

Değerli Müminler!

Cinsiyetsizleştirme, sadece fertlerin kimliğini hedef almakla kalmayıp toplumların da geleceğini karartan büyük bir tehdittir. Bu tehdide karşı elimizdeki en büyük güç ise ailedir. Aile; dinimizin meşru, kanunlarımızın uygun gördüğü ruhsal ve fiziksel olgunluğa sahip bir kadın ve bir erkeğin, şahitler huzurunda nikâhla kurduğu rahmet ve merhamet yuvasıdır. Aile, sağlıklı nesiller yetiştirebilmek için sahip olabileceğimiz en değerli hazinedir. Çocuklarımız için ilim, irfan ve hikmet mektebidir. Nesillerimizi yanlış yönelişlerden ve kötülüklerden koruyan muhkem bir kale, sağlam bir sığınaktır.

Aziz Müslümanlar!

Ailenin kurulması, korunması ve çocuklarla zenginleştirilip güçlendirilmesi İslam’ın emridir. Aileyi tehdit eden zararlı akımlar karşısında gerekli önlemleri almak hepimizin ortak görevidir. O halde, aile kurumunu ortadan kaldırmak ve toplumu ifsat etmek isteyenlere karşı dikkatli olalım. Ailemizi şefkat ve muhabbet ocağı kılalım. Çocuklarımıza zaman ayırarak onlardan ilgi ve sevgimizi eksik etmeyelim. Onları, milli ve manevi değerlerimize bağlı, fıtrî kimliklerine uygun bir şekilde yetiştirmeye devam edelim. Çocuklarımızın cinsiyetlerine ve yaşlarına uygun kıyafet ve oyuncaklar seçelim. Onlara, İslam’ın emrettiği mahremiyet bilincini hassasiyetle öğretelim. Onları sanal ortamlarda zehirli ağların insafına bırakmayalım. Yanlış arkadaş kurbanı olmamaları için onlara rehberlik edelim. Evlenecek yaş ve olgunluğa eriştiklerinde ise aile yuvaları kurmalarına destek olalım. Gençlerimizi evlilikten korkutan söz, davranış ve uygulamalardan kaçınalım. Nişan, nikâh ve düğün merasimlerini zorlaştırmayalım. Unutmayalım ki nikâhsız birlikteliklerin tamamı zinadır, haramdır. Allah’ın gazabına sebep olan büyük bir günahtır.

Hutbemi Nûr sûresinin yirmi birinci ayetinin mealiyle bitiriyorum: 

“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, bilsin ki şeytan, ancak hayâsızlığı ve kötülüğü emreder…”[3]

 



[1] Nisâ, 4/119.

[2] İbn Hanbel, V, 243.

[3] Nûr, 24/21.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

6 Ocak 2025 Pazartesi

HAFTANIN AYETİ

 Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:

اَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ اَنْفُسَكُمْ وَاَنْتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَۜ اَفَلَاتَعْقِلُونَ

Sizler kitabı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?

                       Bakara Suresi 44. Ayet

İyi Olmak İyilik Yapmak

3 Ocak 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

Diyanet İşleri Başkanlığının 03.01.2025 Tarihli Cuma Hutbesi :Müminin Hayatında UMUTSUZLUĞA Yer Yoktur

 Müminin Hayatında UMUTSUZLUĞA Yer Yoktur




Muhterem Müslümanlar!

Yüce Rabbimizin fıtratımıza yerleştirdiği duygulardan biri de umuttur. Umut; tam bir teslimiyetle Cenâb-ı Hakk’a sığınmak, O’nun yardımına ve desteğine sonsuz güvenmektir. Tedbiri tevekkülle, sabrı çabayla birleştirerek, geçmişin muhasebesini yapıp geleceğe kararlılıkla yol almaktır. Umut, kişinin hayata tutunmasını sağlayan, azim ve gayretini arttıran ilahi bir rahmettir. Beden ve ruh sağlığını koruyan manevi bir güçtür.

Umutsuzluk ise, insanın yaşama sevincini yok eder. Geleceğe dair hayallerini karartır. Kişiyi tembelliğe düşürüp sorumluluktan uzaklaştırır. Yüce Rabbimiz bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır:

“De ki: Ey haddi aşarak kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[i]

Aziz Müminler!

Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa gönderdiği bütün peygamberler, en ağır imtihanlar karşısında dahi ümitlerini asla yitirmemişlerdir. Nitekim Hz. Âdem Allah’tan umutla bağışlanma dilemiştir. 

Hz. Nûh, güzel söz ve tatlı dille evladına nasihat etmiş,

“Yavrucuğum! Bizimle beraber sen de gemiye bin, inkârcılarla birlikte olma.”[ii] diyerek onun hidayete ermesini ümitle beklemiştir. 

Hz. Eyyûb, ağır hastalığına rağmen iyileşeceğine dair inancını asla kaybetmemiş, şifa bulmak için bütün tedavi yollarına başvurmuştur.

Allah Resûlü (s.a.s) ise, meşakkatler karşısında asla umutsuzluğa düşmemiş,

حَسْبِيَ اللّٰهُۘ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ

“...Allah bana yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na güvenip dayanırım. O, yüce arşın sahibidir.”[iii] diyerek Rabbine sığınmıştır.

Kıymetli Müslümanlar!

Bizler de zaman zaman zorluklarla karşılaşabiliriz. Aile, iş ve ticaret hayatımızda, komşuluk ve akrabalık ilişkilerimizde sıkıntılar yaşayabiliriz. Oysaki derdimiz ve sıkıntımız ne kadar büyük olursa olsun, Rabbimizin rahmet ve merhameti her şeyi kuşatmıştır. Yeter ki bizler; Rabbimize, kendimize, ailemize, çevremize ve bütün insanlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirelim. Salih ameller ve güzel ahlakla hayatımızı tezyin edelim.

Değerli Müminler!

Bugün, dünyayı savaş alanına çevirmek isteyen zalimler, insanlığın umudunu yok etmek için her türlü kötülüğe başvurmaktadırlararndedir. . Başta Filistin ve Gazze olmak üzere dünyanın pek çok yerinde kadın erkek, büyük küçük demeden insanları katletmektedirler. Sağlık ve gıda ihtiyaçlarını dahi engelleyerek onları dünyanın gözü önünde ölüme terk etmektedirler. Diğer taraftan, aklı, fıtratı, ahlakı ve iffeti yok eden sapkın ideolojileri yaygınlaştırarak ailenin ve insanlığın geleceğini tehdit etmektedirler. Alkol, kumar, fuhuş, uyuşturucu maddeler ve zararlı medya içerikleriyle gençliğin hayallerini karartmak, umutlarını çalmak istemektedirler. Ancak bütün planların üzerinde ilahi bir takdir vardır. 

Ayette de buyrulduğu üzere, وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟ 

“Onlar tuzak kurdular. Allah da onların tuzaklarını başlarına geçirdi. Zira Allah, tuzakları bozanların en hayırlısıdır.”[iv]

Aziz Müslümanlar!

Kötülüklerin yaygınlaştırılmak istendiği, iyiliğe dair umutların, ideallerin ve hayallerin yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde bize düşen, hayatımızda umutsuzluğa asla yer vermemektir. Elimizden gelen bütün imkânları seferber ettikten sonra Yüce Rabbimizin lütuf ve inayetine sığınmaktır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğe dair hayallerine ve ideallerine ulaşmaları noktasında onlara her türlü desteği sağlamaktır. Günaha dalmış, harama bulaşmış; alkol, kumar, fuhuş ve madde bağımlılığı gibi kötü alışkanlıkların esiri olmuş kardeşlerimize şefkat ve merhamet elimizi uzatmak, onları bu durumdan kurtarmak için daha fazla gayret göstermektir.

Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: 

“…Allah’ım! Sana yöneldim. İşimi sana havale ettim. Umut ve huşu içinde sana sığındım...”[v]

 



[i] Zümer, 39/53.

[ii] Hûd, 11/42.

[iii] Tevbe, 9/129.

[iv] Âl-i İmrân, 3/54.

[v] Buhârî, Vudû’, 75.


Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü