Efkan Vural'ın Yazıları
30 Mayıs 2025 Cuma
26 Mayıs 2025 Pazartesi
23 Mayıs 2025 Cuma
HAFTANIN HADİSİ
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
Bedeninin, senin üzerinde hakkı var!
(Müslim, "Sıyâm", 182)
Diyanet İşleri Başkanlığının 23/05/2025 Tarihli Cuma Hutbesi :SADAKAT VE TESLİMİYETİN NİŞANESİ: KURBAN
SADAKAT VE TESLİMİYETİN NİŞANESİ: KURBAN
Muhterem
Müslümanlar!
Bir Kurban Bayramına daha yaklaşıyoruz. İslam’ın şiârı;
birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin nişanesi olan kurban ibadetini eda
etmemize sayılı günler kaldı. Kurbanlıklar alınmaya başlandı. Yüce Rabbim
sağlık ve afiyet içerisinde Kurban Bayramına ulaşmayı hepimize nasip eylesin.
Aziz Müminler!
Kurban;
akıllı, buluğ çağına ermiş ve dinen zengin sayılan bir Müslümanın, bayram
günlerinde, şartlarını taşıyan hayvanları, Allah rızası için kurban etmesidir. İnsanlık
tarihi ile yaşıt bir ibadet olan kurban;
Cenâb-ı
Hakk’ın, bizlere bahşettiği nimetlere karşı
şükrümüzün ifadesidir. O’na duyduğumuz muhabbetin bütün sevgilerin üstünde
olduğunun ilanıdır. O’nun rızasını her şeyden üstün tuttuğumuzun göstergesidir. Hâsılı kurban; malımızı, canımızı ve
sahip olduğumuz her şeyi Yüce Rabbimizin yolunda seve seve feda edebileceğimizin
sembolüdür.
Kıymetli
Müslümanlar!
Kurban,
bir hayvanı kesmekten ve onun etinden istifade etmekten çok daha derin mana ve
hikmetler barındırmaktadır.
Kurban
takvadır; Rabbimizin bütün
emirlerine gönülden teslim olmaktır. Nefsimizin cimriliğinden,
dünyanın geçici heveslerinden, Allah’ın rızasına ulaşmamıza engel olan günahlardan
uzak durmaktır. Cenâb-ı Hak, لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا
دِمَٓاؤُ۬هَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ “Kurbanların
etleri de, kanları da Allah’a ulaşmaz. O’na ulaşacak olan sadece sizin
takvanızdır...”[i] buyurarak bu hakikati bizlere hatırlatmaktadır.
Kurban
vahdettir; renk, dil ve coğrafya ayrımı gözetmeksizin ümmet-i Muhammed olarak
bir araya gelebilmek, sevinçleri ve hüzünleri paylaşmaktır. Merhamet ve
muhabbeti evimizden başlayarak sokağımıza, şehrimize ve tüm dünyaya hâkim
kılmaya gayret göstermektir.
Kurban
duadır; yetimlerin, öksüzlerin,
kimsesizlerin yüzlerinde tebessüm olmaktır. İhtiyaç sahiplerinin hanesine
mutluluk ve muhabbet taşımak; sevindirirken sevinmek, paylaşırken huzur
bulmaktır.
Değerli
Müminler!
İbadetler, Allah’ın
emrettiği ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in tatbik ettiği şekliyle yerine
getirilir. Dolayısıyla kurban kesmek
yerine bedelinin muhtaç kişilere ya da yardım kuruluşlarına verilmesi ile
kurban ibadeti
eda edilmiş olmaz.
Bir küçükbaş hayvan tek kişi tarafından
kesilebilir. Bir büyükbaş hayvan ise; tamamı kurban kesme niyetini taşıyan en
fazla yedi kişi tarafından kurban edilebilir. Her bir büyükbaş kurban, kendi
içinde hisselere ayrılmalıdır. Bu sebepledir ki, bir hisseye birden fazla kişi
ortak olamaz. Bazı organizasyonlarda olduğu gibi kurbanların kesilerek etlerinin
birbirine karıştırılması, sonra da hisse sahiplerine kilo ile verilmesi caiz
değildir.
Kurban kesim işlemleri mutlaka bayram
namazından sonra yapılmalıdır. Bayram namazından önce kesilen kurbanlar, kurban
ibadeti yerine geçmez. Ayrıca bir hisseye birden fazla kişiden bağış toplanarak
Peygamber Efendimiz (s.a.s) adına kurban kesilmesi gibi bir uygulama dinimizde
yoktur. Bu bir bidattir, dinimizi ve ibadetlerimizi istismar etmektir.
Aziz
Müslümanlar!
Kurban ibadetinde esas olan; kişinin, kurbanını bulunduğu yerde kendisinin
kesmesi ya da kestirmesidir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s), kurban emri
geldikten sonra her yıl kurbanını kesmiş,[ii]
ümmetini de kurban kesmeye şöyle teşvik etmiştir: “Âdemoğlu kurban bayramı günü, Allah katında,
kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapamaz…”[iii]
Bununla birlikte kurbanını
bulunduğu yerde kendisi kesme imkânı bulamayan veya ikinci bir kurban kesmek isteyenler,
yurt içinde ya da yurt dışında vekâlet yoluyla kurbanlarını kestirebilirler.
Kıymetli
Müminler!
Cenâb-ı Hakk’a şükürler olsun ki, dün olduğu
gibi bugün de alicenap milletimizin emanet ettiği kurbanları, ihtiyaç
sahiplerine ulaştırmak isteyen nice hayır kuruluşumuz hizmetlerine devam
etmektedir. Türkiye Diyanet Vakfımız da bu hayır kuruluşlarından biridir. Geçen
yıl, vakfımız marifetiyle yurt içinde ve yurt dışında olmak üzere milyonlarca
kişiye kurban etlerini ulaştırdık elhamdülillah. Bu yıl da vekâlet yoluyla
kurban kestirmek isteyen kardeşlerimize; ibadet bilinciyle, şeffaf ve hesap
verilebilir bir şekilde rehberlik etmeye ve başta Gazze olmak üzere
ulaşabildiğimiz bütün mazlum ve muhtaçların duasını almaya devam edeceğiz
inşallah. Bu
vesileyle sizleri; din görevlilerimiz ve müftülüklerimiz aracılığıyla bu iyilik
seferberliğine katılmaya davet ediyorum.
İbadet
ve taatlerimizin Yüce Rabbimiz katında makbul olmasını niyaz ediyor; hutbemi, Hac sûresi
otuz dördüncü ayetin mealiyle bitiriyorum: “Biz her ümmete kurban kesmeyi meşru kıldık ki
kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine Allah’ın adını
ansınlar. İlahınız tek bir ilahtır. O’na teslim olun. Allah’a teslim olan
kimseleri müjdele.”[iv]
19 Mayıs 2025 Pazartesi
18 Mayıs 2025 Pazar
HAFTANIN HADİSİ
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
"Allah; yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan tutun da ayağına batan dikene varıncaya kadar Müslümanın başına gelen her ..."
(Buhârî, "Merdâ", 1)
16 Mayıs 2025 Cuma
Diyanet İşleri Başkanlığının 16/05/2025 Tarihli Cuma Hutbesi :AİLE: GÜVEN, SADAKAT VE MERHAMET YUVASI
AİLE: GÜVEN, SADAKAT VE MERHAMET YUVASI
Muhterem Müslümanlar!
Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği en büyük nimetlerden biri de ailedir. Aile; birbiriyle evlenmesi meşru olan bir kadın ve bir erkek tarafından, Allah’ın emri ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in sünneti üzere kurulan, çocukların çokluğuyla bereketlenen; dede, nine ve torunlarla büyüyen güven ve sadakat yuvasıdır. Aile;
“İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler
yaratıp aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının
delillerindendir. Bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.”[i] ayetinde buyrulduğu üzere, şefkat ve merhamet ocağıdır. Aile; alternatifi olmayan, yeri asla doldurulamayacak yegâne
kurumdur.
Aziz Müminler!
Yüce Rabbimiz,
وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمْ سَكَنًا
“Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûnet
yeri kıldı…”[ii] buyurarak ailenin esenlik kaynağı
olduğunu haber vermektedir. Huzurlu bir aile ortamının sağlanmasında ise anne
de baba da önemlidir. Çocuklar, annenin şefkat ve merhametine ihtiyaç duyduğu
kadar babanın da otoritesine ve disiplinine muhtaçtır. Dolayısıyla çocukları eğitme ve terbiye etme, iyi bir insan olarak yetiştirme sorumluluğu; sadece bakıcılara,
okullara, televizyonlara, tabletlere ve bilgisayarlara bırakılmamalıdır. Zira
şefkat ve merhameti anne ve babasında bulamayan çocuklar; güven, sevgi ve muhabbeti
başka yerlerde aramakta, bu da onların fıtratlarının bozulmasına sebep
olmaktadır.
Kıymetli Müslümanlar!
İnsan fıtratının
korunması, ancak bilinçli aileler aracılığıyla sağlanır. Milli ve manevi
değerlerine bağlı nesiller, inançlı bir aile ortamında yetişir. Güçlü bir
toplum, huzurlu aileler eliyle inşa edilir. Bu sebepledir ki, aile içinde yeri ve konumu ne
olursa olsun hiç kimse, ailenin huzurunu bozacak, annenin ve babanın
saygınlığını yok edecek sözler söylememeli, tutum ve davranışlarda
bulunmamalıdır.
Kadın-erkek,
küçük-büyük herkes; şiddetin hiçbir çeşidini birbirine asla reva görmemelidir.
Gerekçesi ne olursa olsun, Allah’ın
dokunulmasını haram kıldığı canı hayattan koparamayacağının idrakinde
olmalıdır. Dünyada bir sektör haline gelen çocukların cinsel istismarı başta
olmak üzere, istismarın her çeşidinin lanetli ve ahlaksız bir davranış
olduğunu, hiçbir çocuğun mahremiyetine asla göz dikilemeyeceğini bilmelidir.
Değerli
Müminler!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde, “…Evlenmek, gözü haramdan korumak, iffeti muhafaza etmek için en iyi yoldur…”[iii] buyurmaktadır.
Evet, evlilik; insan fıtratının bir gereğidir. Dünyada huzur ve mutluluğa, ahirette ebedi cennete ulaştıran mukaddes bir başlangıçtır. Evlilik; insanın hürmet ve saygınlığını muhafaza eden, onu kötülüklerden ve günahlardan koruyan güvenli bir limandır. Nefsimizin ve neslimizin emniyet altına alınmasına, temiz ve sağlıklı bir toplumun inşa edilmesine vesile olan en güvenli yoldur. Bu sebepledir ki, gençlerimizin evlenme çağına geldiklerinde, gösteriş ve israftan uzak, mütevazı ve sade bir şekilde aile yuvası kurmalarına yardımcı olmak; dini, ahlaki ve toplumsal bir sorumluluktur.
Allah Resûlü (s.a.s)’in bu husustaki uyarısı gayet açıktır:
إِنَّ أَعْظَمَ النِّكَاحِ بَرَكَةً أَيْسَرُهُ مُؤْنَةً
“En
bereketli nikâh, zorluğu ve külfeti en az olandır.”[iv]
Aziz Müslümanlar!
Sevgili Peygamberimiz
(s.a.s)’in, “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı
olanınızdır…”[v] hadisini kendimize şiar edinelim. Sevgi ve muhabbeti, nezaket ve zarafeti ailemizde hâkim
kılalım. Aile yapımızı tehdit
eden, geleceğimizi karartan zararlı akımlara karşı daha dikkatli olalım. El
ele, gönül gönüle vererek aile saadetimizin; birlik, beraberlik ve
kardeşliğimizin önündeki tüm engelleri kaldıralım. Unutmayalım ki, fıtratın korunması ve ailenin güçlendirilmesi yalnızca anne ve
babanın sorumluluğunda değildir. Bu hususta sorumluluk sahibi herkes, bütün
kurum ve kuruluşlar görevlerini hakkıyla yerine getirmenin daha fazla gayretinde olmalıdır.
Sözümüzün sonu Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in şu uyarısı
olsun:
كَفَى بِالْمَرْءِ إِثْمًا أَنْ يُضَيِّعَ مَنْ يَقُوتُ
“Ailesine
karşı sorumluklarını ihmal etmesi kişiye günah olarak yeter.”[vi]
12 Mayıs 2025 Pazartesi
HAFTANIN AYETİ
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
يَسْـَٔلُونَكَ مَاذَا يُنْفِقُونَؕ قُلْ مَٓا اَنْفَقْتُمْ مِنْ خَيْرٍ فَلِلْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَبٖينَ وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاكٖينِ وَابْنِ السَّبٖيلِؕ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِهٖ عَلٖيمٌ
11 Mayıs 2025 Pazar
Bugün Anneler Günü!
Anne baba hakkı ve onlara karşı görevlerimiz
Annemiz ve babamız bizim için en
değerli kişilerdir. Bizler anne ve babamızın sayesinde bu günlere gelmişizdir.
Annelerimizi ve babalarımızı yılın belli bir günün de hatırlayıp ellerini
öperek, onlara karşı görevlerimizi yerine getirmiş olamayız.
Anne ve babalarımıza her zaman değer vermeliyiz. Onların bir ihtiyacı
olduğunda hemen yardımcı olmalıyız.Onlara karşı hiçbir zaman kırıcı
olmamalıyız.
Yüce dinimizde anne ve baba hakkına
çok önem verilir. Allah birçok ayette anne ve babaya iyi davranmayı ; Onlara
“öf ! “ bile dememeyi emreder. Anne ve babaya sürekli iyi ve güzel davranmamızı
öğütler.
Kur’an’ı Kerimde Yüce Allah bazı ayetlerde anne ve baba hakkında şöyle
buyurmaktadır:
“ Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir…..
(Ankebut, Suresi,8.Ayet)
“ Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana –babaya …
iyilik edin… (Nisa,Suresi,36.ayet)
“Rabbin kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi , ana babaya iyi
davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri , yada her ikisi senin
yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa ,sakın onlara “ öf ! “ bile deme; onları
azarlama ; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir
ve deki : ”Rabbim ! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sende
onlara acı. ” (İsra,Suresi,23.ve24.ayet)
Peygamberimize bir kişi, yapılan işlerin
hangisi daha üstündür diye soru sorar:
Hz. Peygamber (s.a.v.) de “Vaktinde kılınan
namaz “ diye cevap verdi.
Sonra hangisidir? diye sorar:
Peygamberimiz de “ Anne ve babaya iyilik
etmektir.”diye buyurur…”(Tirmizi,birr ve sıla,2)
Allah’ın bizden memnun olmasını istiyorsak Anne ve babamızı memnun etmemiz
gerekir. Bu konu da Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır : ”Allah’ın rızası, anne
babanın rızasına; gazabı da anne babanın gazabına bağlıdır.” (Tirmizi, birr ve
sıla.3)
Anne ve babamızın hakkını ödeyemeyiz.Çünkü onların üzerimize hakları
çoktur.
Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır. ”Hiçbir evlat babanın hakkını
ödeyemez.Ancak onu köle olarak bulup satın alır ve özgür ederse
müstesna.”(Tirmizi,birr ve sıla,8)
Cennete girmek istiyorsak anne ve babamıza karşı sorumluluklarımızın
farkına vararak,onlara özellikle ihtiyarlık döneminde ve bize muhtaç
olduklarında yanlarına koşmalıyız..Onlara üzücü hiçbir harekette
bulunmamalıyız.
Onların dualarını almaya çalışmalıyız.Onların dualarının geri
çevrilmeyeceğini bilmeliyiz.
Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır.
“Üç dua vardır ki,
bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın
evladına duası” (İbn Mâce, Dua, 11.)
Cennete girmek istiyorsak Anne ve babamıza iyi davranmalıyız.
Cennetin anaların ayağının altında olduğunu unutmamalıyız.
Bu konu ile ilgili bir rivaye şöyledir:Muaviye b. Câhime’dir. Anlattığına
göre, İbn Câhime (ra) bir gün Hz. Peygamber’e (sas) geldi ve: “Ey Allah’ın
Resulü, ben gazveye (cihad) katılmak istiyorum, bu konuda sizinle istişare
etmeye geldim” dedi. Resûlullah (s.a.v.): “Annen var mı? (hayatta mı?)” diye
sordu. “Evet” deyince, “Öyleyse ondan ayrılma, zira cennet onun ayağının
altındadır” buyurdu. (Nesâî, Cihâd, 6)
Anne ve babamızın rızasını kazanarak cennete girme şansımızı artırmalıyız.
Bu konu ile ilgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır.
“Burnu yere sürünsün, burnu yere sürünsün, burnu yere sürünsün. ”Kimin ya
Rasulallah denince .”İhtiyarlığı anında annesi ile babasından birine yahut her
ikisine yetişip de (onların rızasını kazanarak) cennete giremeyenin ” buyurdu.
(Müslim,birr ve sıla9,10.)
Anne ve babamıza karşı gelmemeliyiz. Onlara karşı saygıda ve sevgide
kusur etmemeliyiz.
Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
Büyük günahların en büyüğünü size bildireyim mi? Deyince;
Sahabe:Evet ya Rasulullah! Dediler.
Peygamberimiz de:”Allah’a şirk koşmak,anne ve babaya karşı gelmek”
buyurdu. (Tirmizi birr ve sıla,4.)
Bir adam Peygamberimize gelerek ey Allah’ın elçisi insanlar içinde en güzel
şekilde davranmam gereken kimdir ? deyince Peygamberimiz de Annendir “ diye
cevap verir. Adam sonra kimdir? diye ikinci ve üçüncü defa sorunca da Hz.
Peygamber (s.a.v), “Annendir” buyurdu. Adam sonra kimdir? Deyince
Peygamberimiz, “Sonra babandır.” diye cevap verdi.(Buhari,edeb,4)
Bir hadis-i şerifte anne ve babaya karşı yapılması gerekenler şöyle
özetlenmiştir.
Ebû Üseyd Mâlik İbni Rebîa es-Sâidî (r.a.) şöyle dedi: Bir gün biz
Resûlullah’ın huzurunda otururken Selemeoğulları kabilesinden bir adam
çıkageldi ve:
- Yâ Resûlallah! Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir
iyilik var mı? diye sordu.
Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
– “Evet, onlara dua eder günahlarının bağışlanmasını dilersin;
vasiyetlerini yerine getirirsin; akrabasını koruyup gözetirsin; dostlarına da
ikramda bulunursun.” (İbni Mace,Edeb,2.)
Evet anneler günü sebebiyle , annemizin gönlünü alalım. Hediyelerimiz
yanında, onlara vereceğimiz en büyük hediye ; yalnız olmadıklarını ,bir gün
değil her gün gerektiğinde yanlarında olabileceğimiz güvenini verebilmektir.
Eğer anne ve babamız vefat etmişse ruhlarını analım.Onlar için sadaka
verelim.İyilik yapalım.
Var mısınız anne ve babalarımıza iyi davranmaya…
Ve cenneti garantilemeye çalışalım İnşallah…
Efkan VURAL
9 Mayıs 2025 Cuma
HAFTANIN HADİSİ
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş olamazsınız.
(Müslim, "Îmân", 93;
Tirmizî, "İsti'zân", 1)
Diyanet İşleri Başkanlığının 09/05/2025 Tarihli Cuma Hutbesi :VAKIF: YARATAN’A HÜRMET, YARATILANA MERHAMET
VAKIF: YARATAN’A HÜRMET, YARATILANA MERHAMET
Muhterem Müslümanlar!
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) ve sahâbe-i kirâm Medine’ye hicret ettikten bir süre sonra şehirde su sıkıntısı baş gösterdi. Bu sıkıntıya çare olacak Rûme kuyusu ise bir damla suyu bile başkasına parayla satan bir Yahudi’nin elindeydi.
Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s),
“Kim bu kuyuyu satın alıp
Müslümanların istifadesine sunarsa ona cennette bundan daha hayırlısı
verilecektir.” buyurdu. Bu müjdeyi
işiten Hz. Osman bu kuyuyu satın alarak ihtiyacı olan herkesin kullanımına
vakfetti.[i]
Aziz Müminler!
Vakıf; yardımlaşma ve dayanışmanın, kurumsallaşmış halidir.
Vakıf;
خَيْرُ النَّاسِ اَنْفَعُهُمْ لِلنَّاسِ
“İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.”[ii] nebevi şiarıyla sahip olduğumuz imkânları, bütün mahlûkatın istifadesine sunmaktır.
Gözümüzün beğendiğini, kalbimizin sevdiğini, elimizin kıyamadığını hiçbir karşılık beklemeden Allah yoluna adamaktır.
Vakıf; Cenâb-ı Hakk’ın bizlere emanet olarak verdiği malı, ebedî kılmak, ahiret azığına dönüştürmektir.
لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَۜ
“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda
harcamadıkça gerçek iyiliğe erişemezsiniz…”[iii] ilahi fermanına icabet ederek fazla
olandan değil, en değerli olandan infak etmektir. Yetime neşe, muhtaçlara yuva, mazlumlara
umut, hastalara teselli olmaktır.
Kıymetli Müslümanlar!
İslam medeniyeti aynı zamanda bir vakıf medeniyetidir. Müslüman da bu medeniyeti yaşatan insandır. Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde,
“Kişinin kendi malı, ölümünden önce hayır yoluna harcayıp vakfettiği malıdır. Mirasçısına kalan malı ise kişinin hayra sarf etmeyip ölünce geride bıraktığı malıdır.”[iv] buyurmuşlardır. Bu hadis-i şerifi kendisine şiar edinen ecdadımız; inşa ettiği camiler, medreseler, hastaneler, aşevleri, kütüphaneler, kervansaraylar, köprüler ve çeşmeler ile iyiliğin öncüsü olmuştur.
Hayırla yâd edilecek nice eserler bırakmıştır. Cenâb-ı Hakk’ın,
“Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mallarını,
kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır…”[v]
müjdesine nail olmak için aziz
milletimiz, yeri geldiğinde din, vatan ve mukaddesat
uğrunda seve seve canını vermiş, yeri geldiğinde ise bütün malını Allah rızası
için infak etmekten geri durmamıştır.
Değerli
Müminler!
Bütün hayır yerleri ve eserleri, bağışlayanların
emanetleridir. Allah’a adanmış, insanlığın hizmetine sunulmuş mekânlardır.
Dolayısıyla bu eserleri
ve gelirlerini amaçları dışında kullanmak, onların zayi olmasına sebep olmak ağır bir
vebal, büyük bir günahtır. Onları kapatmak ise sadece bağışlayan kişinin değil;
o bağıştan istifade eden tüm insanların hakkına ihanettir. “Vakıf gelirini haksız olarak yiyenler, dünya
ve ahirette mutluluk yüzü görmesinler. Allah’ın, Peygamber’in,
meleklerin ve bütün Müslümanların laneti vakfiyeyi değiştirenlerin üzerine
olsun.” cümleleri bütün vakfiyelerde yer alan genel bir ifadedir.
Vakıflar, Yaratan’a hürmet, yaratılanlara şefkat ve merhamet niyetiyle
kurulur. Bugün, ne yazık ki bazı vakıf ve dernek görünümlü yapılar, yardım ve
hizmet görüntüsü altında milletimizin en kıymetli hazinelerine; inancımıza,
ahlaki değerlerimize, aile yapımıza ve gençlerimize zarar veren yıkıcı
faaliyetlerde bulunabilmektedirler. Özellikle eğitim, kültür ve sanat adı
altında yapılan kimi çalışmalarla gerçek hayatta ve dijital mecralarda genç
dimağları zehirleyebilmektedirler. Oysaki yüce dinimiz İslam’a göre, hangi ad
ve amaçla olursa olsun, Allah’ın
emir ve yasaklarına uymayan faaliyetler yürütülemez. İnancımıza, tarihimize ve
değerlerimize aykırı, barış ve huzurumuza, birlik ve beraberliğimize kasteden
etkinlikler gerçekleştirilemez. Fıtratı bozan, yuvaları yıkan, aile kurumunu
temelinden sarsan; insanın mal, can, şeref ve haysiyetine zarar veren çalışmalarda
bulunulamaz. Kötülüklerin, hayâsızlığın, batıl ideolojilerin ve sapkın
fikirlerin gençlerimiz arasında yayılmasına sebebiyet verilemez. Hayvan hakları
istismar edilerek şahsi çıkar ve menfaat uğruna insan hayatı değersiz
görülemez.
Aziz
Müslümanlar!
Vakıflar, İslam medeniyetinin ebedî mühürleridir.
Hayrın anahtarları şerrin kilitleridir. Bize düşen;
وَمَا تُقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللّٰهِ
“…Kendiniz için önceden ne iyilik hazırlarsanız Allah katında
onu bulursunuz…”[vi] ayetine icabet ederek hayır müesseselerinin
kurulmasına, korunmasına ve gelecek nesillere aktarılmasına daha fazla özen
göstermektir. Yığıp biriktirdiklerimizin değil, Allah için iyilik yolunda
harcadıklarımızın karşılığını ebedi hayatta göreceğimizi unutmamaktır.
Bu
vesileyle, kazandıklarını Allah rızası için sarf eden hayır sahiplerinden
ahirete irtihal edenlere rahmet; hayatta olanlara sağlık ve afiyet diliyorum.
Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu uyarısıyla bitiriyorum:
“İnsanoğlu ‘Malım, malım!’ deyip durur. Ey insanoğlu! Yiyip
tükettiğin, giyip eskittiğin veya hayır yapıp ahirete gönderdiğinden başka malın
mı var?”[vii]