5 Aralık 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

Diyanet İşleri Başkanlığının 05.12.2025 Tarihli Cuma Hutbesi:İNSAN, HUZURU İBADETLE ELDE EDER

                               İNSAN, HUZURU İBADETLE ELDE EDER




Muhterem Müslümanlar!

Kainatta her varlık belli bir amaca yönelik yaratılmıştır. Varlıklar içerisinde akıl ve iradesiyle seçkin bir yere sahip olan insan da yüce bir gaye için dünyaya gönderilmiştir. Cenâb-ı Hak, bu hususu, “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder?”[1] ayet-i kerimesiyle bizlere haber vermiştir.

Aziz Müminler!

İbadet, samimi bir niyetle İslâm’ın emir ve yasaklarını gözetmektir. Yüce Rabbimizin verdiği sayısız nimetlere şükretmektir. İbadet, imanın hayata yansımış halidir. İnsanı kötülüklerden koruyan bir kalkan, huzura ve mutluluğa ulaştıran bir kılavuzdur.

Kıymetli Müslümanlar!

İbadetler sadece kişiye değil, bütün bir topluma iyilik ve hayır getirir. Evet, namaz kişiyi; hayâsızlıktan, günahlardan ve yanlışlardan korur. Bununla birlikte mümin, namaz kıldığı halde Allah’ın emir ve yasaklarını çiğnemeye; ailesine, komşusuna ve diğer insanlara eziyet etmeye devam ediyorsa kıldığı namazları gözden geçirmelidir. Zekât, insana paylaşmayı, ihtiyaç sahiplerine destek olmayı, cimrilik ve tembellikten arınmayı hatırlatır. Müslüman; bencillik, cimrilik, hırs, haset, israf, faiz, gurur ve kibirden uzaklaşmadığı müddetçe zekâtın gerçek mahiyetini kavrayamamış demektir. Hac, insanların Allah katında bir tarağın dişleri gibi denk olduğunu, tevhit ve vahdeti, marifet ve hikmeti, mahşeri ve hesabı hatırlatıyorsa amaç hasıl olmuştur. Oruç, insana takvayı ve sabrı öğretir. Şayet mümin; yalan söylemeyi, gıybet ve dedikoduyu, kul ve kamu hakkı yemeyi sürdürüyorsa hadis-i şerifte işaret edildiği üzere oruçtan kendisine sadece açlık ve susuzluk kalmıştır.[2]

Değerli Müminler!

İbadetler sadece belli bir zaman ve belli bir mekanla sınırlı değildir. Aramızda sevgi, saygı, şefkat ve merhameti yaymamız, iyiliği yeryüzünde egemen kılmak için gayret göstermemiz de bir ibadettir. Aile fertlerine karşı sorumluluklarımızı yerine getirmemiz, onlara şefkat ve merhametle davranmamız, yetim ve muhtaçları sevindirmemiz de bir ibadettir. Rızkımızı helalinden kazanıp helal yollarda harcamamız da bir ibadettir. Çalışmamız ve üretmemiz; vatanımıza, milletimize ve tüm insanlara faydalı olmamız da bir ibadettir. Yeri geldiğinde insanlara eziyet veren küçücük bir engeli yoldan kaldırmamız dahi ibadettir.

Aziz Kardeşlerim!

Müslüman için ibadetin olmadığı bir hayat düşünülemez. “Kulluğunuz ve niyazınız olmasa Allah size ne diye değer versin!”[3] buyuran Yüce Rabbimize ibadet etmek, O’nun rızasını kazanmak, sevgisine nail olmak bizler için kazançların en büyüğüdür. Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in “…Allah katında amellerin en sevimlisi, az da olsa devamlı olanıdır”[4] hadis-i şerifi gereğince ömür sermayemizi ibadetlerle ve salih amellerle değerli kılmak, karşılığında da ahiret yurdunu elde etmek ne kıymetli bir kazançtır. Çocuklarımıza güler yüz ve tatlı dille ibadet alışkanlığı kazandırmak onlara bırakabileceğimiz en değerli mirastır.

hutbe qr kodHutbemizi Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitirmek istiyorum: “Allah’ım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmek için bana yardım et!”[5]

 



[1] Kıyâmet, 75/36.

[2] Buhârî, Savm, 8; İbn Mâce, Sıyâm, 21.

[3] Furkân, 25/77.

[4] Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 27.

[5] Ebû Dâvûd, Vitr, 26;  Nesâî, Sehiv, 60.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ

28 Kasım 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

Diyanet İşleri Başkanlığının 28.11..2025 Tarihli Cuma Hutbesi:FEDAKÂRLIĞIN ZİRVESİ: ÎSÂR

                                 FEDAKÂRLIĞIN ZİRVESİ: ÎSÂR




Muhterem Müslümanlar!

Yüce dinimiz İslam’ın temel gayelerinden biri de Allah rızası için birbirini seven, birbirine yardım eden, iyilikte yarışan erdemli insanların oluşturduğu bir toplum inşa etmektir. İslam, bunun yolunu da bize göstermiştir. Bu yol, sevgi ve kardeşlik temeline dayanan; kişiyi bencillik, cimrilik ve kıskançlık gibi kötü hasletlerden arındıran îsâr duygusudur.

Aziz Müminler!

Îsâr; yalnızca Allah’ın rızasını gözeterek insanların ihtiyaçlarını imkânımız nispetinde karşılamaya gayret göstermektir. Kendimizi düşündüğümüz kadar hatta daha da fazla başkalarını düşünmektir. Îsâr; şefkat, merhamet ve sabırla anne ve babamızın, eş ve çocuklarımızın gönüllerini hoş tutabilmektir. Engelli kardeşlerimize hayatı kolaylaştırmak; göremeyenin gözü, konuşamayanın dili, işitemeyenin kulağı, yürüyemeyenin ayağı, tutamayanın eli olabilmektir. Îsâr; içinde yaşadığımız toplumun, hatta bütün insanların iyiliğe ve hayra ulaşması için kimi zaman malımızdan, kimi zaman rahatımızdan vazgeçmektir. Kimi zaman yanı başımızdaki komşularımızın, kimi zaman akrabalarımızın, kimi zaman da Gazze’deki mazlum kardeşlerimizin yanında olmak, maddi ve manevi desteğimizi onlardan esirgememektir. Yeri geldiğinde ise din, vatan ve mukaddesat uğruna canımızı feda etmektir.

Kıymetli Müslümanlar!

Bizler, fedakârlığın en güzel örneklerini Peygamber Efendimiz (s.a.s) ve güzide ashabından öğrendik. Onlar, başlarına gelen bütün zorluklara göğüs germişler, insanların gönüllerinin İslam’a ısınmaları için var güçleriyle çalışmışlar, onlar için Cenâb-ı Hakk’a daima dua etmişlerdir. Onlar, yiyeceklerini yoksula, yetime ve esire seve seve ikram ederler. Ve şöyle derler: Biz size Allah için ikram ediyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz”[1] ayet-i kerimesinin yaşayan örnekleri olmuşlardır.

Değerli Müminler!

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde, “Kendiniz için istediğinizi mümin kardeşiniz için de istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olamazsınız”[2] buyurmaktadır. Hal böyleyken, bugün basit gibi görünen ancak îsâr ahlakımızla çözebileceğimiz nice davranışlara şahit olmaktayız. Bir yandan birbirine ikram için yarışan insanların öte yandan trafikte yol vermemesi, hatta bunun için tartışması, ambulans ve itfaiye araçlarının geçişini engellemesi, emniyet şeridini ihlal etmesi, engellilere ayrılan park yerlerine araçlarını park etmesi ne kadar da ibretlik bir durumdur. Çocuklarını uyuturken ya da hastası varken evinde parmaklarının ucuna basarak yürüyen ve fısıltıyla konuşanların televizyon ya da müziğin sesini sonuna kadar açarak komşusunu, hastaları rahatsız etmesi ne kadar da düşündürücü bir tablodur. Kendisi için bir şey almak ya da evine sağlıklı gıda götürmek için kılı kırk yaranların sattığı şeyin kusurunu gizlemesi, son kullanma tarihi geçmiş malların etiketlerini değiştirmesi, helal haram hassasiyetini kaybetmesi ne kadar da acı bir haldir. Kişinin; toplu taşıma araçlarında kendi konforunu önceleyip hasta, hamile ve yaşlıları ötelemesi ne kadar da üzücü bir husustur.

Aziz Müslümanlar!

Îsâr’ın gereği;

“İyilik ve takvâ hususunda yardımlaşın”[3] ilahi davetine icabet ederek nerede bir ihtiyaç sahibi varsa onun yardımına koşmak, hayatı birbirimize yaşanılır kılmaktır. Her yüreğe huzur ve mutluluk ulaştırmak, bir yetimin duasında, bir garibin tebessümünde yer almaktır.

Hutbemizi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in hadis-i şerifleriyle bitirmek istiyorum: Kul, kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur.”[4]



[1] İnsan, 76/8,9.

[2] Buhârî, İmân, 7.

[3] Mâide, 5/2.

[4] Ebû Dâvûd, Edeb, 60.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

21 Kasım 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

 Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

Diyanet İşleri Başkanlığının 21.11..2025 Tarihli Cuma Hutbesi:ŞİDDETİN ÇARESİ MERHAMET EĞİTİMİ

ŞİDDETİN ÇARESİ MERHAMET EĞİTİMİ




Muhterem Müslümanlar!

İnsan, yeryüzünün en değerli varlığıdır. Her türlü saygıya layıktır. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı ayırt edilmeksizin her insanın canı mukaddestir. Dolayısıyla kimden gelirse gelsin, kim maruz kalırsa kalsın ve gerekçesi ne olursa olsun şiddetin hiçbir çeşidi kabul edilemez. İster ailede, ister sosyal hayatta, isterse dijital mecralarda söz, tutum ve davranışlarla hiç kimseye zarar verilemez, kimsenin şeref ve haysiyetine dil uzatılamaz. Peygamber Efendimiz (s.a.s), Müslümanı şöyle tarif etmektedir: “Müslüman, elinden ve dilinden insanların güvende olduğu kişidir.”[i]

Aziz Müminler!

Şiddetin sıradan bir hal aldığı, akran zorbalığının her geçen gün yaygınlaştığı, insanların birbirleriyle kavgalarını sosyal medyada paylaşmayı marifet saydığı; sokakta, toplu taşımada ve trafikte mal ve can emniyetinin hiçe sayıldığı bir dönemden geçmekteyiz.  Alkol, kumar ve uyuşturucu madde gibi bağımlılıklar, kötülüklere sevk eden dijital oyunlar, yanlış örneklerle kirlenen ekranlar maalesef şiddetin günden güne yayılmasına zemin hazırlamaktadır. Oysa şiddet hiçbir sorunu çözemez. Aksine sevgiyi bitirir, insanı yalnızlaştırır, toplumu çürütür. Nitekim ümmeti olmakla şeref duyduğumuz Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in hayatında şiddetin izine dahi şahit olunmamıştır. O, Kıyamet gününde azabın şiddetlisini görecek olanlar, dünyadayken insanlara şiddet gösterenlerdir”[ii] buyurarak şiddetin ve zulmün asla karşılıksız kalmayacağını haber vermiştir.

Kıymetli Müslümanlar!

Şiddetin çaresi merhamet eğitimidir. Allah’ın bizlere emaneti olan çocuklar; inancı, iyiliği, merhameti, sevgi ve saygıyı ilk olarak ailesinden öğrenir. Bu münasebetle “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et…”[iii] ayet-i kerimesini rehber edinen her anne baba; çocuklarının yüreklerine dokunmalı, başlarını okşamalı, onları Allah’a iyi bir kul, çevrelerine faydalı bir insan olarak yetiştirmeye gayret göstermelidir. Bir çocuk için, ilim ve hikmet yolculuğundaki en önemli kişilerden biri de öğretmenlerdir. Peygamber Efendimiz (s.a.s), eğitim ve öğretim gibi kutsal bir vazifeyi yürütenlere; “İlim öğreten kimseye, öğrettiği ilimle amel edenlerin kazandıkları kadar ecir verilir…”[iv] müjdesini vermektedir. Zira öğrencilerine ahlak ve edebiyle, şefkat ve merhametiyle rol model olan her bir öğretmen toplumda fazilet ve erdemin teminatıdır.

Değerli Müminler!

Şiddetin gölgesini hayatımızdan uzaklaştırmak için; gönüllerimize muhabbeti, evlerimize ve okullarımıza merhameti hâkim kılalım. Kalbimize düşen öfke kıvılcımlarını rahmet yağmurlarıyla söndürelim. Evlatlarımızın yüreğine sevgi, saygı, anlayış ve paylaşmanın tohumlarını serpiştirelim. Unutmayalım ki, bir çocuğun zihnine işlenen güzel bir söz, gönlüne yerleştirilen merhamet ve muhabbet yarının huzur dolu dünyasına dikilmiş bir fidan olacaktır.

hutbe qr kodBu vesileyle merhamet eğitiminde bizlere rehberlik eden anne ve babamızı, öğretmenlerimizi, hocalarımızı ve Kur’an muallimlerimizi hayırla yâd ediyoruz. Hutbemizi, Allah Resûlü (s.a.s)’in şu uyarısıyla bitirmek istiyorum: İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.[v]


[i] Tirmizî, İman, 12; İbn. Hanbel, VI, 22.

[ii] İbn Hanbel, IV, 90.

[iii] Nahl, 16/125.

[iv] İbn Mâce, Sünnet, 20.

[v] Bûhârî, Tevhid, 2.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

18 Kasım 2025 Salı

14 Kasım 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

 Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

Diyanet İşleri Başkanlığının 14.11..2025 Tarihli Cuma Hutbesi:VATAN VE MİLLET RUHUMUZ

                                     VATAN VE MİLLET RUHUMUZ




Muhterem Müslümanlar!

Bizler için yalnızca bir toprak parçası olmayan vatan; bağımsızlığımızın sembolü, şanlı ecdadımızın bizlere bıraktığı mukaddes bir emanetidir. Kahraman milletimizin her türlü hayâsızca akına göğsünü siper ettiği, uğruna; canını, cananını, hatta bütün varını verdiği, ulvi değerleri yaşatmak için gazi olduğu, şehadet şerbetini içip Hakk’a yürüdüğü cennet yurdumuzdur. Vatan; içerisinde huzur ve güvenle yaşadığımız, hür olmanın onurunu tattığımız, istikbâlin umudunu taşıdığımız, âlimler, arifler, erenler diyarıdır.

Aziz Müminler!

‘Vatan’ deyince her şeyi unutup ileri atılan kahraman ordumuz ve Mehmetçiğimizi hayırla yâd etmek hepimiz için bir borçtur. Adını Fahr-i Kâinat Efendimizin adıyla anıp ‘Mehmetçik’ dediğimiz kahramandır o… ‘Peygamber Ocağı’ yuvasıdır onun! Güçlü, atılgan, zeki, becerikli ve gözü pektir! Daima ön safta olmak ister; asla durmaz, durmak nedir bilmez. Cepheden cepheye koşarken her türlü zorluğa göğüs gerer, vatan sevgisini daima ileride, en önde tutar ve ‘Vatan sağ olsun!’ der, ‘Yeter ki vatan sağ olsun!’ Şairin dediği gibi;

Şehitler tepesi boş değil,

Toprağını kahramanlar bekliyor!

Ve bir bayrak dalgalanmak için;

Rüzgâr bekliyor!

Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;

Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye

Yattığı toprak belli,

Tuttuğu bayrak belli,

Kim demiş meçhul asker diye?

Kıymetli Müslümanlar!

Kur’an-ı Kerim, bu iman ve aşkla toprağa düşen canları, şehitler tepesini boş bırakmayan kahramanları şöyle anlatmaktadır: “Allah yolunda öldürülenlere sakın ölüler demeyin. Bilâkis onlar diridirler; Rableri katında rızıklara mazhar olmaktadırlar.[1] Cenâb-ı Hakk’ın bu müjdesine nail olmak isteyen kahraman ordumuz, geceleri gündüze, gündüzleri geceye sığdırmak için zamanı ve mekânı unutmuş, koşmaktadır. Mehmetçiğimiz, bugün; kanıyla, canıyla, her şeyiyle büyük bir mücadele içindedir. Sadece ülkemiz sınırlarında değil, ayak bastığı her yerde; sınır ötelerinde, gönül coğrafyamızda, garip sesinin, mazlum çığlığının yankılandığı her köşede insanlık onuru, iffet ve namusu ayakaltında kalmaktan kurtuluyor. Bu öyle bir insanlık mücadelesi ki, 

Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer iman etmişseniz üstün olan sizlersiniz”[2] buyuran Yüce Kitabımız, barış yolunda bu kutlu askere, İslam’ın son ordusuna, kahraman neferlerimize umut oluyor. Onları yeryüzü mazlumlarının duasına mazhar kılıyor. Şair bu hususu ne kadar da güzel ifade ediyor:

Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi!

Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi!

Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,

Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın!

Değerli Müminler!

Devletimizin bütünlüğü, vatanımızın bekası ve milletimizin selameti için sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirmek; bize medeniyetler kurduran, zaferden zafere koşturan milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmak ve bunları gelecek nesillere aktarmak, birlik ve beraberliğimizi sekteye uğratmamak, aramıza fitne ve fesat tohumları ekmek isteyenlere karşı uyanık olmak, kardeşliğimizden asla ödün vermemek üzerimize düşen bir borçtur. 

Bu vesileyle Bedir’den Malazgirt’e, İstanbul’un Fethi’nden Çanakkale’ye, İstiklâl Harbi’nden 15 Temmuz’a, kelime-i tevhidin nurunun aziz milletimizin ve kutlu devletimizin üzerine düştüğü ilk günden bugüne kadar î’lây-i kelimetullah aşkıyla üzerinde özgürce yaşayabileceğimiz bir vatan için canlarını feda eden, ayrıca geçtiğimiz Salı günü elem verici uçak kazasında şehadet şerbeti içen aziz şehitlerimizi, ahirete irtihal eden kahraman gazilerimizi ve devlet büyüklerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum. Milletimiz var olsun, devletimiz ilelebet payidar olsun.

hutbe qr kodHutbemizi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu müjdeleriyle bitirmek istiyorum:

“İki göz vardır ki cehennem ateşi onlara dokunmaz: Biri, Allah korkusundan ağlayan gözdür. İkincisi ise gecesini Allah yolunda nöbet tutarak geçiren gözdür!”[3]  

 



[1] Âl-i İmrân, 3/169.

[2] Âl-i İmrân, 3/139.

[3] Tirmizî, Fedâilü’l-cihâd, 12.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

7 Kasım 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

Diyanet İşleri Başkanlığının 07.11..2025 Tarihli Cuma Hutbesi:VEFA İMANDANDIR

Diyanet İşleri Başkanlığının 07.11.2025 Tarihli Cuma Hutbesi:                  

                                     VEFA İMANDANDIR




Muhterem Müslümanlar!

İnsanı Allah’ın rızasına ulaştıran, dünyada mutluluğa kavuşturan hasletlerden biri de vefadır. Vefa; sevginin, saygının, sadakatin ve fedakârlığın göstergesidir. Kişinin sözünde durması, iyiliğe iyilikle karşılık vermesidir. Düştüğünde elinden tutup kaldıranları, sevindiğinde mutlu olanları, üzüldüğünde gözyaşını silenleri unutmamasıdır. Vefa; menfaatin değil muhabbetin, nefretin değil affın, zulmün değil adaletin yanında olmak, kardeşlik ahlakını ve hukukunu kuşanmaktır.  

Değerli Müminler!

Vefanın en yücesi; elest bezminde Yüce Rabbimize verdiğimiz sözümüze sadık kalmak, bir ömür boyu O’na kul olmaktır.

“…Kim Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir”[1] müjdesine nail olmak için Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine itaat etmek, nimeti şükürle, imtihanı sabırla karşılamaktır. İmanla gönlümüzü, ilimle aklımızı, zikirle kalbimizi, tövbe ile ruhumuzu, Kur’an’la hayatımızı huzura erdirmektir.

Kıymetli Müslümanlar!

Cenâb-ı Hakk’a gösterilen vefadan sonra en kıymetli vefa, Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.s)’e gösterilendir. 

“Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir. O, size çok düşkündür. Müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur”[2] ayetinde buyrulduğu üzere, biz ümmetine çok düşkün olan Allah Resûlü (s.a.s)’e iman etmek, onu ve ehl-i beytini çok sevmek vefamızın gereğidir. Onun sünnetine tabi olmak, hak ve hakikat mücadelesine sahip çıkmak, mübarek ismi anıldığında salavât-ı şerife getirmek Peygamberimiz (s.a.s)’e olan vefa borcumuzdur.

Aziz Müslümanlar!

Vefa; aynı zamanda ailemize sadakat, büyüklerimize hürmet, çocuklarımıza şefkat göstermektir. Vefa bazen; kan vererek, organ bağışlayarak bir kardeşimizin derdine derman, yakınlarına umut olmaktır. Bazen de bir fidanı toprakla buluşturmaktır.

Bunun yanında, İslam’dan neşet eden medeniyetimize ve kültürümüze sımsıkı sarılmak, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmak bir vefadır. Cennet yurdumuzu bize vatan kılan aziz şehitlerimizi, ahirete göç eden kahraman gazilerimizi ve bütün geçmişlerimizi hayırla yâd etmek ecdadımıza bir vefa borcudur.  

Kıymetli Müminler!

Vefa duygusunun azaldığı, kadirbilmezliğin yaygınlaştığı yalan dünyada vefaya sahip çıkmak; 

“Ahde güzel bir şekilde vefa göstermek imandandır”[3] hadis-i şerifinde işaret edildiği üzere imanımızın bir gereğidir. 

Bugün bir vefa muhasebesi yapalım. Yüce Rabbimizin bize verdiği sayısız nimetlere karşı vefa borcumuzu eda edebildik mi? Anne ve babamızın, eş ve çocuklarımızın, akraba ve komşularımızın gönüllerine dokunan iyi bir insan olabildik mi? İçinde yaşadığımız topluma bir vefa borcu olarak yetim ve öksüzlerin başını okşayabildik mi? Bir hastanın, bir çaresizin derdine merhem olabildik mi, bir muhtacın yardımına koşabildik mi? Bir yaşlının yalnızlığına çare olabildik mi, engelli bir kardeşimizin hayatını kolaylaştırabildik mi?

hutbe qr kodEvet, kıymetli kardeşlerim! Bir insan olarak sorduğumuz bu sorulara müspet cevaplar verebilmek temennisiyle hutbemizi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu mealdeki hadis-i şerifiyle bitirmek istiyorum: 

“Emanete riayet edenin imanı olgunlaşmıştır, ahde vefa gösterenin ise dini kemâle ermiştir.”[4]

 



[1] Fetih, 48/10.

[2] Tevbe, 9/128.

[3] Hâkim, Müstedrek, I, 20. (1/16).

[4] İbn Hanbel, III, 134.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

3 Kasım 2025 Pazartesi

HAFTANIN AYETİ

Helal Yolda Çalışmak İbadettir

 Atasözünde İşleyen demir pas tutmaz. Bunun gibi çalışan insan sağlıklı olur. Sağlıklı olması hem bedenen ve hem de ruhen olmaktadır.

31 Ekim 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

Diyanet İşleri Başkanlığının 31.10.2025 Tarihli Cuma Hutbesi:AİLEDE HUZURUN KAYNAĞI: MERHAMET VE MUHABBET

Diyanet İşleri Başkanlığının 31.10.2025 Tarihli Cuma Hutbesi:

AİLEDE HUZURUN KAYNAĞI: MERHAMET VE MUHABBET




Muhterem Müslümanlar!

Aile; Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği sayısız nimetlerden bir tanesidir. Aile, ruhun sekinet bulduğu; insanın insana, cânın cânâna emanet edildiği güven yurdudur. İmanın gönüllere yerleştiği, ibadetlerin hayat bulduğu; iyiliğin, adaletin, doğruluğun, sevgi ve saygının öğrenildiği bir mekteptir. Aile, insanı kötülüklerden ve günahlardan koruyan sağlam bir kaledir. Ahlaklı bir nesli yetiştiren, şahsiyet ve kimliği şekillendiren, erdemli bir toplumu oluşturan muhabbet ve merhamet ocağıdır.

İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, Allah’ın varlığının delillerindendir. Bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır”[1] ayetinde buyrulduğu üzere aile, ilahi rahmetin yeryüzündeki tecellisidir.

Aziz Müminler!

Ailenin her ferdi vazgeçilmezdir, önemlidir, değerlidir. Anne ve baba; fedakârlığın, huzurun ve şefkatin vücut bulmuş halidir. Çocuklar; Allah’ın eşsiz emanetleri, aile yuvasının nadide çiçekleridir.  Anne ve babanın elinde bütün insanlığın hayrına yetiştirilmesi gereken cevherlerdir. Nine ve dede ise geçmişin mirasını geleceğe taşıyan, yerleri doldurulamayan, elleri öpülesi ulu çınarlardır.

Kıymetli Müslümanlar!

Büyük emek ve umutlarla kurulan aile yuvalarımız bugün nice tehditlerle karşı karşıyadır. Sapkın akımlar ve batıl ideolojiler, aile yapısını bozmaya çalışmakta, özgürlük bahanesiyle gayr-ı meşru birliktelikler aile olarak sunulmaktadır. Ailemizin ve toplumumuzun istikbali, devletimizin bekası, millet varlığımızın teminatı olan çocuklarımız külfetmiş gibi gösterilmektedir. Anne ve babalar, nine ve dedeler ise rahatlık ve konfor gerekçe gösterilerek yalnızlığa ve ilgisizliğe mahkûm edilmektedir. Dijital mecralarda fıtratımıza uygun olmayan bir takım içerikler; bazı sinema, dizi, reklam ve televizyon programları ile aile yapımız yıkıcı etkilere maruz bırakılmaktadır. Ancak şunu bilelim ki, bütün bu olumsuzluklar karşısında asla çaresiz değiliz. Bu sorunların çözümü; Kur’an-ı Kerim’in rahmet yüklü mesajları ve Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in örnek ahlakıyla yoğrulan özümüze dönüşte saklıdır.

Değerli Müminler!

Ailemizi; Rabbimizin emrettiği, Resûlullah (s.a.s)’in hayatına aktardığı şekilde kurmak, sevgi ve saygıyla korumak, şefkat ve muhabbetle yaşatmak, iyilik ve adaletle geleceğe taşımak hepimizin ortak sorumluluğudur.

 Dolayısıyla, 

 “En bereketli nikâh, külfeti en az olanıdır”[2] buyuran Allah Resûlü (s.a.s.)’in tavsiyesine uyarak aile yuvalarının kolaylıkla kurulmasına çaba gösterelim. Çocuklarımızın en mutlu zamanlarını lüks ve israfa kurban etmeyelim.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in,

Sizin en hayırlınız, ailesine en hayırlı olandır. İçinizde ailesine karşı en hayırlı olan da benim[3] hadisini kendimize rehber edinelim. Ailemizde nezaket ve zarafeti hâkim kılalım.

 Göz aydınlığı çocuklarımızın çokluğunu Cenâb-ı Hakk’ın lütfettiği büyük bir nimet ve bereket kaynağı olarak görelim.

“Biz insana anne babasına iyi davranmasını emrettik”[4] ilahi hitabına itaat ederek aile büyüklerimize merhamet kanatlarımızı indirelim. Allah’ın rızasına ulaşmanın yollarından birinin de anne babanın rızasından geçtiğini unutmayalım.  

hutbe qr kodHutbemizi Kur’an-ı Kerim’de bize öğretilen şu dua ile bitirmek istiyorum: 

“Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi takva sahiplerine öncü eyle![5]

 



[1] Rûm, 30/21.

[2] İbn Hanbel, VI, 83.

[3] İbn Mâce, Nikâh, 50.

[4] Ahkâf, 46/15.

[5] Furkân, 25/74.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü