13 Nisan 2025 Pazar

Antalya Diplomasi Forumuna Rağman;Ne yazık ki, BARIŞ YOK SAVAŞA DEVAM.

 ADF2025

Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek

Antalya Diplomasi Forumu'nun (ADF2025) dördüncüsü, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip

 Erdoğan'ın himayelerinde ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının ev sahipliğinde, 11-13

 Nisan 2025 tarihlerinde gerçekleştirilecektir.

Bu yılın teması olan “Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek”, küresel bölünmelerin arttığı

 bir ortamda diplomasinin istikrar kazandırıcı bir güç olarak kendisini yeniden kabul ettirmesine

 duyulan acil ihtiyacı yansıtmaktadır.

Büyüyen jeopolitik çatlaklar, derinleşen küresel eşitsizlikler, sivilleri hedef alan şiddet

 olaylarındaki artış, farklı görüşlere yönelik hoşgörüsüzlük, teknolojik kırılmaların yol açtığı

 belirsizlikler ve iklim krizinin çok boyutlu etkileri ortak adalet duygusunu sarsmış ve

 uluslararası kurumlara olan güveni aşındırmıştır. Mevcut uluslararası sistemin bu güncel

 sınamalara çözüm bulmadaki yetersizliği, halihazırda güçlükle ilerleyen iş birliği çabalarını daha da zorlaştırmaktadır.

Antalya Diplomasi Forumu, karmaşık sınamaların ve çoklu krizlerin damgasını vurduğu bir

 yükselen istikrarsızlık ve öngörülemezlik çağında, çok taraflı düzenin sistemik sorunlarını

 değerlendirmeyi ve hızla değişen uluslararası ortamda diplomasinin sahiplenilmesine yönelik

 diyaloğu teşvik etmeyi amaçlamaktadır.

Antalya Diplomasi Forumu, diplomasinin gidişatı nasıl değiştirebileceği ve ayrışan bir dünyada

 birlikte harekete geçmek için ortak bir zemin bulunmasında bize nasıl yol gösterebileceğini

 araştırmak üzere küresel liderleri, politika yapıcıları, akademisyenleri, iş dünyası uzmanlarını

 ve medya ile sivil toplum temsilcilerini bir araya getirecektir. Forum, giderek kutuplaşan bir

 ortamda diplomasinin rolünü ve temel ilkelerini yeniden tanımlama yolunda diyaloğa ilham

 vermeyi amaçlamaktadır. Çatışmaların çözümü için yenilikçi araçlara, arabuluculuk

 stratejilerine ve bölgesel iş birliği mekanizmalarına odaklanarak çeşitli sorunların temel

 nedenlerinin tartışılması yoluyla Forum; politika yapıcıları, diplomasinin bu çalkantılı

 dönemleri nasıl yönetebileceğini yeniden değerlendirmeye teşvik edecektir. Forum, daha etkili

 ve birleştirici bir uluslararası sistemin oluşturulmasına yardımcı olmak amacıyla, uluslararası

 kuruluşlardaki işlevsizlik ve bu kuruluşlara yönelik güven eksikliğini inceleyerek küresel

 yönetişimin başarısızlıklarını gidermek için yeni çözümler arayacaktır. Diplomasinin nasıl daha

 kapsayıcı, uyarlanabilir ve dirençli hale gelebileceğini keşfetmek için geleneksel diplomatik

 çabaları destekleyen hükümet dışı paydaşların rolü üzerinde de durulacaktır.

Forum, diplomasiyi barış ve iş birliğinin itici gücü haline getirecek ortak stratejiler üzerinde

 çalışılması için dünyanın dört bir yanından gelen katılımcılara gelecek odaklı bir platform

 sağlayacaktır.

Kaynak:https://antalyadf.org/

Evet,Antalya Diplomasi Formu başarılı bir şekilde ülkemiz organizasyonu ile sona ermiştir.

Forumda çok güzel fikirler dile getirilmiş, güzel temennilerde bulunulmuştur.

Haksızlıklar ve adaletsizlikler dile getirilmiştir.

Barış ve demokrasi dillendirilmiştir.

Ve bir çok şey ....................söylenmiştir.

Ama sonuç hiçbir şeyin değişmeyeceği şeklinde olacaktır.

Yıllardır bu durumlara şahit oluyoruz.

Ancak bu ve benzeri toplantılar güzel şeyler ama sadece yapmacık kalıyor.

Maalesef yaptırımı olmuyor...

Çünkü her daim, İsrail Filistinlilere, Gazzeli'lere nefes aldırmıyor. 

Bugün bile İsrail Gazze'deki tek hastanenin acil servisini bombalayarak çocuk kadın ve yaşlı birçok kimseyi şehit etti. 

Yine bugün Rusya ve Ukrayna savaşında onlarca kişi öldürüldü...

Dünyanın bir çok yerinde zulüm, işkence ,gasp, tecavüz, öldürme gibi olayların devam ettiğini görüyoruz...

Bu kötü gidişatın yakın zamanda bir duruşu olmayacak gibi.....

Yapılan toplantı ve görüşmelerin sonuç alamayacağı bu bakımdan aşikar...

Keşke barış olsa...

Keşke dünyanın hiçbir yerinde kan dökülmese...

Her yede dostluk ve sevgi olsa...

Kötülük ve nefret olmasa...

Yaşasın insan, Var olsun özgürlük.

Var olsun bağımsızlık ve hürriyet...

Her daim, "Yurtta Sulh Cihanda Sulh"




11 Nisan 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

Diyanet İşleri Başkanlığının 11 /04/ 2025 Tarihli Cuma Hutbesi :ÜMMET OLMAK, BİRLİK OLMAKTIR

                          ÜMMET OLMAK, BİRLİK OLMAKTIR




Muhterem Müslümanlar!

Dün olduğu gibi bugün de zalimler, ümmet-i Muhammed’i bölüp parçalama, İslam beldelerini işgal etme emellerinden vazgeçmiş değillerdir. Ümmetin birlik ve beraberliğini bozmak, onları birbirine düşürmek, dahası Müslümanı Müslümana kırdırmak için her yolu denemektedirler. Hiçbir hak ve hukuk tanımayan bu caniler, dünyanın gözü önünde; Gazze’de küçük büyük, kadın erkek demeden insanları öz vatanlarında diri diri yakmakta, büyük bir soykırım gerçekleştirmektedir. Her geçen gün yüzlerce masum insan, ya bombalar altında can vermekte ya da açlıktan ölmektedir. Çocukların çığlıkları gök kubbeyi titretmekte; annelerin feryatları arş-ı âlâyı inletmekte; babaların çaresizliği insaf ve vicdan sahibi herkesin yüreğini dağlamaktadır. Yaşanan bu acıların temel sebebi; zalimlerin güçlü olmaları değil, Müslümanların dağınık, parçalanmış,  tepkisiz ve duyarsız olmalarıdır. Birlikte rahmetin, ayrılıkta azabın olduğunu unutmalarıdır.

Aziz Müminler!

Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in buyurduğu üzere bugün, biz Müslümanlar, sayıca çok olmamıza rağmen ne hazindir ki, selin önündeki çer çöp gibi savruluyoruz. Vahşi canavarların avlarına saldırdığı gibi düşmanlarımız, İslam beldelerine saldırıyorlar. Aşırı dünya sevgisi ve ölüm korkusu,  heybet ve azametimizi düşmanlarımızın kalbinden söküp atıyor.[i] 

Yüce Rabbimizin,

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً وَلَا تَفَرَّقُواۖ

“Topyekûn Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın…”[ii] emrine rağmen; bizler, dünyevi menfaatler ve şahsi ihtiraslar uğruna gün geçtikçe birbirimizden uzaklaşıyoruz. Bu durum ise; zalimlerin zulümlerini arttırmalarına sebep oluyor.

Değerli Müminler!

Yeryüzünde barışın yeniden hâkim olması, ancak ümmet-i Muhammed’in kardeşlik temelinde bir araya gelmesi, birlik ve beraberlik içeresinde hareket etmesiyle mümkündür.

وَالَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَهُمُ الْبَغْيُ هُمْ يَنْتَصِرُونَ

 Onlara haksız bir saldırı yapıldığında elbirliğiyle kendilerini savunurlar.”[iii] ayetine icabet ederek, birbirimizin yardımına koşmamızla mümkündür.

“…Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun!”[iv] hadisi gereğince; bir binanın tuğlaları gibi birbirimize kenetlenmemizle, bir bedenin azaları gibi birbirimizin acılarını paylaşmamızla mümkündür. 

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ 

“Müminler ancak kardeştirler.”[v] ayetinin gereği olarak; dili, rengi, ırkı, mezhep ve meşrebi ne olursa olsun müminler olarak, kardeşlik ruhuyla hareket etmemizle mümkündür.  

       اِنَّ هٰذِه۪ٓ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةًۘ وَاَنَا۬ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ 

Doğrusu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin.”[vi] ayeti mucibince; Rab olarak Allah’ı, din olarak İslâm’ı ve peygamber olarak Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’i kabul eden herkesi, 

İslam ailesinin bir parçası olarak görmemizle mümkündür.

“Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten menedersiniz ve Allah’a inanırsınız…”[vii] ayeti gereği; iyiliği emretmemiz, kötülüğe engel olmamızla mümkündür.

Kıymetli Müslümanlar!

Müminlerin emiri Hz. Ömer ile Selmân-ı Fârisî’yi, Habeşli Bilâl ile Bizanslı Süheyb’i birbirine kardeş kılan İslam’dır. Bu kardeşliği korumak ve gelecek nesillere aktarmak; bizim için bir tercih  ya da bir seçenek değil, imâni bir zorunluluk, ahlaki bir sorumluluktur. O halde, aynı Allah’a iman eden, aynı Peygamberin yolundan giden, aynı kitabı rehber edinen, aynı kıbleye yönelen Müslümanlar olarak el ele, gönül gönüle verelim. Aziz Milletimiz ve tüm İslam âlemi olarak, birlik ve beraberliğimizi, muhabbet ve kardeşliğimizi daha da güçlendirmenin gayretinde olalım.

Ey İnsanlar!


Gazze’de bir millet topyekûn yok ediliyor. Hastaneler, okullar, mabetler dahi yerle bir oldu. Sadece Müslümanlar değil, onlara insani yardım ulaştıran yardımseverler, onların şifa bulması için çabalayan sağlık çalışanları, bu zulmü dünyaya duyurmak için çalışan basın mensupları da katlediliyor. Zulüm elbet son bulacaktır. Mazlumlar mutlaka kurtuluşa erecektir. Zalimler, asla amacına ulaşamayacaktır. Buradan vicdan ve insaf sahibi insanları, bir avuç cinayet şebekesi ve suç ortaklarına karşı duyarlı olmaya, onurlu tepkilerini ortaya koymaya davet ediyorum. Unutmayalım ki, zulme rıza göstermek de zulümdür.


[i] Ebû Dâvûd, Melâhim, 5; İbn Hanbel, V, 278.

[ii] Âl-i İmrân, 3/103.

[iii] Şûrâ, 42/39.

[iv] Müslim, Birr, 28.

[v] Hucurât, 49/10.

[vi] Enbiyâ, 21/92.

[vii] Âl-i İmrân, 3/110.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 

7 Nisan 2025 Pazartesi

4 Nisan 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

Diyanet İşleri Başkanlığının 28 /03/ 2025 Tarihli Cuma Hutbesi : GÜÇLÜ BİR TOPLUMUN İNŞASINDA ANNE BABANIN ROLÜ

 

GÜÇLÜ BİR TOPLUMUN İNŞASINDA ANNE BABANIN ROLÜ




Muhterem Müslümanlar!

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in huzuruna bir adam gelerek, “Ey Allah’ın Resûlü! Mükâfatını Allah’tan bekleyerek hicret ve cihad etmek istiyorum.” dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s), “Annen ve baban hayatta mı?” diye sordu. Adam, “Evet, ikisi de hayatta.” deyince Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), ona şu öğüdü verdi: “Öyle ise anne babana dön ve onların gönüllerini al.”[1]

Aziz Müminler!

Yüce Rabbimizin bize bahşettiği en kıymetli nimetlerden biri de anne ve babamızdır. Annemiz; gönlümüze şefkat ve muhabbet tohumları eken; bize, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan ayırma şuuru kazandıran ilk öğretmenimizdir. Annemiz; aileyi ayakta tutan, evladına karşılıksız sevgi veren, insanlığa faydalı nesiller armağan eden rahmet ve merhamet nişanesidir. Babamız ise; hayatın zorlukları ve sıkıntıları karşısında sırtımızı yaslayacağımız ulu bir çınardır. Her türlü kötülüğe ve tehdide karşı sığınabileceğimiz güçlü bir kaledir. Hülasa, anne ve babamız; sabırla bizleri geleceğe hazırlayan, yerleri asla doldurulamayacak mümtaz şahsiyetlerdir. Onlara saygı, Allah’a saygıdır. Onlara hürmet, Allah’a hürmettir. Duaları, cennetin anahtarıdır. İslam’a uygun meşru istek ve tavsiyeleri ise huzurun kaynağıdır. 

Kıymetli Müslümanlar!

Sorumluluk sahibi bir anne; Hz. İsmâil için bütün sıkıntıları göğüsleyen, onun maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak için koşuşturan Hz. Hâcer gibi olmalıdır. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimizi yetiştiren Ehl-i Beyt-i Mustafa’nın nadide goncası Hz. Fâtıma gibi olmalıdır.

hutbe qr kodSorumluluk sahibi bir baba ise; “…Haydi yavrum gel, sen de bizimle birlikte gemiye bin…”[2] diyen Hz. Nûh gibi evladını kötülüklerden kurtarabilmenin çabasında olmalıdır. “Yavrucuğum! Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa, bir kayanın içinde saklansa veya göklerde yahut yerin dibinde bulunsa yine de Allah onu açığa çıkarır...”[3] tavsiyesi ile çocuğuna hesap verme bilinci aşılayan; “Yavrucuğum, namazını özenle kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelen musibetlere sabret…”[4] nasihatiyle onu namaza, iyiliğe, hakka ve hakikate davet eden; “…Yeryüzünde gururla, kibirle yürüme!... Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini de yükseltme…”[5] tavsiyesi ile de nezaket ve görgü kurallarını ona öğreten Hz. Lokmân gibi olmalıdır.

Değerli Anne Babalar!

Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde,      وَإِنَّ لِوَلَدِكَ عَلَيْكَ حَقًّا “Çocuğunun da senin üzerinde hakkı vardır.”[6] buyurmaktadır. Dinimize göre; çocuklarımızı helal rızıkla beslemek, onlara Allah’ın razı olacağı güzel isimler vermek ve şefkatle muamelede bulunmakla yükümlüyüz. Onları; vatanını, devletini ve milletini seven; milli ve manevi değerlerine bağlı; hayırlı bir insan olarak yetiştirmekle mesulüz. Kur’an-ı Kerim’i ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in örnek hayatını onlara öğretmek, sahih dini bilgiyle onları buluşturup İslam ahlakıyla donatmak çocuklarımızın üzerimizdeki hakkıdır.

Kıymetli Müminler!

Bugün, çocuklarımız, dünya ve ahiretlerine zarar verecek çok büyük tehlikelerle karşı karşıyadır. Yavrularımız; alkol, kumar ve uyuşturucu bataklığına, fuhuş tuzağına çekilmek istenmekte, zararlı akımlar ve batıl ideolojiler gençlerimizi esir almaya çalışmaktadır.  Dolayısıyla evlatlarımızın; Allah’ın razı olacağı bir kul, topluma ve insanlığa faydalı bir insan olmaları için daha çok çaba göstermeliyiz. وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۖ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِۖ  “…İyilikte ve takvada yardımlaşın, kötülükte ve düşmanlıkta yardımlaşmayın...”[7] emrine uyan, toplumsal huzuru ve barışı sağlayan bir nesil olmaları için daha fazla gayret göstermeliyiz. Özümüzle, sözümüzle ve davranışımızla çocuklarımıza örnek olmalı; onları, ilgimizden ve sevgimizden mahrum bırakmamalıyız. Unutmayalım ki, güçlü bir toplum inşa etmenin yolu; inancına, ibadetlerine, tarihine ve kültürüne bağlı, kutsal değerlere saygılı, namazlarını kılan, Allah’ın emirlerine uyan ve yasaklarından uzak duran bir nesil yetiştirme sorumluluğuna sahip anne baba olmaktan geçmektedir.

Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu hadisiyle bitiriyorum: Hiçbir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir miras bırakmamıştır.”[8]

 



[1] Müslim, Birr, 1.

[2] Hûd, 11/42.

[3] Lokmân, 31/16.

[4] Lokmân, 31/17.

[5] Lokmân, 31/18,19.

[6] Müslim, Sıyâm, 183.

[7] Mâide, 5/2.

[8] Tirmizî, Birr, 33.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

31 Mart 2025 Pazartesi

HAFTANIN AYETİ

Diyanet İşleri Başkanlığının 29/03/ 2025 Tarihli Ramazan Bayramı Hutbesi : Ramazan Bayramı Sevinç ve Kardeşlik Günlerl

RAMAZAN BAYRAMI: SEVİNÇ VE KARDEŞLİK GÜNLERİ




Muhterem Müslümanlar!

Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennem azabından kurtuluş olan Ramazan-ı şerifi idrak ederek bayram sabahına kavuştuk elhamdülillah. Bizleri, Ramazan Bayramı’na ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz şükürler olsun. İslam’ın şeâiri olan bayramların kıymetini öğreten Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’e, ehl-i beytine ve ashabına salat ve selam olsun. Ramazan Bayramımız mübarek olsun.

Aziz Müminler!

Bugün bayramdır. Neşe, sevinç ve mutluluk günüdür. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in,

“Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize sırtınızı dönmeyin. Birbirinize kin ve nefret beslemeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!”[i] uyarısına kulak vererek, gönlümüzü birbirimize samimiyetle açma, ayrılık ve gayrılığı kalbimizden söküp atma günüdür.

Bugün bayramdır. Bayramlar, yüce dinimiz İslam’ı, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in güzel ahlakını, Kur’an ve sünnetten beslenen örf ve kültürümüzü nesillerimize aktarma günüdür. Bizi biz yapan, bizi millet kılan milli ve manevi değerlerimizi yaşama ve yaşatma günüdür.

Kıymetli Müslümanlar!

hutbe qr kodBugün bayramdır. Bayramlar, anne ve babamızdan, akraba ve dostlarımızdan, ihtiyaç sahibi kardeşlerimizden uzaklaştığımız günler değildir. Bilakis bayramlar; varlık sebebimiz olan anne babamızın varsa ihtiyaçlarını giderme,  ellerini öpüp hayır dualarını alma günleridir. Hayatın yükünü birlikte omuzladığımız eşimize tatlı dil ve güler yüzümüzü; göz nuru evlatlarımıza ilgi ve şefkatimizi sunma günleridir. Allah Resûlü (s.a.s)’in, 

“Ey insanlar! Selâmı aranızda yayın, yemek yedirin, akrabalık bağlarınızı gözetin, insanlar uyurken namaz kılın ki selâmetle cennete giresiniz.”[ii] müjdesine nail olmak için sıla-i rahme tutunduğumuz, akraba ve komşularımızı ziyaret edip hatırlarını sorduğumuz huzur ve mutluluk günleridir. Muhtaçların, hasta ve yaşlıların kapısını çaldığımız, yetim ve öksüzlerin başlarını okşadığımız, ihtiyaçlarını giderdiğimiz, bayramın coşkusunu onların da yüreklerinde yaşattığımız yardımlaşma ve paylaşma günleridir. Aziz şehitlerimizin, ahirete göç eden kahraman gazilerimizin ve ebediyete irtihal eden geçmişlerimizin kabirlerini ziyaret ettiğimiz, onları hayırla yâd ettiğimiz rahmet ve dua günleridir.

Değerli Müminler!

Bugün bayramdır. Yüce Rabbimizin, 

 “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.”[iii] emri gereğince yüreklerimizi ağırlaştıran dargınlıkları ve küskünlükleri bir kenara bıraktığımız; el ele, gönül gönüle verdiğimiz muhabbet günüdür.

 Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in,

“Müminler, birbirini sevmede, birbirine merhamet ve şefkatte, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da bu acıyı paylaşan bir beden gibidir.”[iv] hadisi gereğince birbirimize karşı şefkat ve merhamet gösterdiğimiz hoşgörü ve dayanışma günüdür.

 Cenâb-ı Hakk’ın 

 وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ ر۪يحُكُمْ “Allah’a ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz, gücünüz elden gider…”[v] emrine uyarak, birbirimize tutunduğumuz, birbirimizin hak ve hukukunu gözettiğimiz kardeşlik günüdür.

Aziz Müslümanlar!

Bu mübarek bayram sabahının sevinç ve huzuru yüreklerimizi doldururken; maalesef, Gazze’de kardeşlerimiz, bayramın neşe ve coşkusundan çok uzaklar. Zalim siyonistler; kadın-erkek, çocuk-yaşlı demeden masum insanları katletmeye devam ediyorlar. Kardeşlerimize hiçbir şekilde hayat hakkı tanımıyorlar. Onların en temel ihtiyaçlarını dahi karşılamalarına, bir lokma ekmeğe, bir yudum suya ulaşmalarına engel oluyorlar. Şu husus asla unutulmamalıdır ki, zulüm ebedi değildir. Zalimler mutlaka mağlup olacaklardır.   

        وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْـكَافِرُونَ 

“Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.”[vi]

Kardeşlerimizin sevinç, huzur ve güven içinde bayram yapacağı günler gelecektir. Bize düşen, kardeşlerimize verdiğimiz maddi ve manevi her türlü desteğimizi devam ettirmektir. Yüreğimiz yanıyor ve gönül dilimiz şöyle feryat ediyor:

Ey Müslümanlar!

Gazze’de bir toplum yok ediliyor. Güçlerimizi birleştirip zalimlerin zulmüne son vermek için daha ne kadar bekleyeceğiz?

Ey İnsanlar!

Gazze’de insanlık ölüyor. İnsanlığımızı kurtarmak için daha ne kadar çocuğun, kadının, masumun katledilmesi gerekiyor?

Bu bayram sabahında gönülden yapacağımız dualarımızın ve dilimizden dökülen âminlerimizin; ümmet bilincimizin ve din kardeşliğimizin güçlenmesine, Gazze’de akan kanın ve gözyaşının dinmesine vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Başta aziz milletimiz olmak üzere bütün İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyorum.



[i] Buhârî, Edeb, 57.

[ii] Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 42.

[iii] Hucurât, 49/10.

[iv] Müslim, Birr, 66.

[v] Enfâl, 8/46.

[vi] Saff, 61/8.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü


HAFTANIN HADİSİ

Diyanet İşleri Başkanlığının 28 /03/ 2025 Tarihli Cuma Hutbesi : Ramazan'a Veda Ederken.

14 Mart 2025 Cuma

HAFTANIN HADİSİ

Diyanet İşleri Başkanlığının 14.03.2025 Tarihli Cuma Hutbesi : İYİLİK KÖPRÜSÜ: ZEKÂT VE FITIR SADAKASI

                   İYİLİK KÖPRÜSÜ: ZEKÂT VE FITIR SADAKASI

Muhterem Müslümanlar!

Yüce dinimiz İslam, imkânlarımızı ihtiyaç sahipleriyle paylaşmamızı; onları koruyup gözetmemizi emretmiştir. Yardımlaşma ve dayanışma şuuruyla birbirimize kenetlenmemizi istemiştir. İşte bizlere bu bilinci kazandıran ibadetlerden biri de zekâttır. Yüce Rabbimiz, 

Namazı kılın, zekâtı verin. Önceden kendiniz için ne hayır yaparsanız Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı eksiksiz görür.”[i] buyurmaktadır.

Aziz Müminler!

İslam’ın beş esasından biri olan zekât; dinen zengin sayılan bir Müslümanın, malının belli bir kısmını yılda bir defa ihtiyaç sahiplerine vermesidir. Zekât; paylaşmanın, yardımlaşmanın ve dayanışmanın ibadete dönüşmüş halidir. Zekât sayesinde insanlar birbiriyle kaynaşır; sevgi ve saygıya dayalı bir huzur ortamı oluşur. Fakir ile zengin arasında iyilik ve muhabbet köprüleri kurulur. Zekât; mal ve servetin gerçek sahibinin Allah olduğunu bizlere hatırlatır. İyiliklerin çoğalmasına, kötülüklerin azalmasına vesile olur. Cimrilikten ve dünyaya aşırı bağlanmaktan bizleri korur. Bedenimizi, ruhumuzu ve malımızı maddi ve manevi hastalıklardan arındırır. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s),

“Zekât vererek mallarınızı korumaya alın. Sadaka vererek de hastalarınız için Allah’tan şifa isteyin.”[ii] buyurmaktadır. 

Kıymetli Müslümanlar!

Paylaşma ve dayanışma bilincimizi güçlendiren bir diğer ibadet ise fıtır sadakasıdır. Fitre olarak bildiğimiz bu ibadet, Ramazana erişmenin, bayrama kavuşmanın şükrüdür. Dinen zengin sayılan her Müslüman, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduklarının fitrelerini ihtiyaç sahiplerine ulaştırmakla sorumludur. Fitre, bayramdan önce verilebilir; hatta bu daha faziletlidir. Zira fitre, kardeşlerimizin bayram sevincine ortak olmalarına katkı sağlamaktadır.

Değerli Müminler!

hutbe qr kodYüce Rabbimiz, 

وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ 

“Zenginlerin mallarında, muhtaç ve yoksulların da hakkı vardır.”[iii] buyurmaktadır. Dinimize göre, zekât vermek kişilerin insafına veya tercihine bırakılmamıştır. Dolayısıyla Müslüman; başa kakmadan, rencide etmeden ve gönül incitmeden zekâtını muhtaçlara ulaştırmalıdır.

İslam’a göre, zekât ve fitre, nakdi ve ayni olarak verilebilir. Esas olan nakdi vermektir. Ancak ayni olarak verilecekse, kaliteli, temiz ve ihtiyaç sahibinin derdine derman olacak yiyecek, içecek ve giyeceklerden olmalıdır. 

Yüce Rabbimiz,

“Size verilse, gönlünüzün razı olmayacağı kötü bir malı, hayır diye bir başkasına vermeye kalkışmayın.”[iv] buyurarak konuya dikkatlerimizi çekmektedir. Ayrıca Gazze’de masumları katledenlerin, onları destekley

enlerin ürünlerini zekât ve sadaka olarak dağıtmak veya dağıtılmasına sebebiyet vermekten sakınılmalıdır.

İslam’a göre, zekât ve sadakada temlik esastır; yani onların bizzat fakirin eline ulaştırılması gerekmektedir. Bu itibarla, zekât ve sadakalarımızı vermeye ihtiyaç sahibi akrabalarımızdan ve komşularımızdan başlamalı, köyümüzde, ilçemizde ve şehrimizde bulunan muhtaçları da gözetmeliyiz. Bununla birlikte bulunduğu yerde zekât ve fitrelerini verme imkânı bulamayanlar, yurt içi ve yurt dışındaki muhtaçlara yardım etmek isteyenler, vekâlet yoluyla zekât ve fitrelerini verebilirler. Ancak o zaman da zekât ve sadakaların gerçek sahiplerine ulaşıp ulaşmadığının takibi mutlaka yapılmalıdır.

Aziz Müslümanlar!

Kuruluşunun ellinci yılını kutladığımız Türkiye Diyanet Vakfımız, son yüzyılın en önemli iyilik hareketlerinden biridir. Bu yıldan itibaren her yıl, 13-20 Mart tarihleri arası “İyilik Haftası” olarak kutlanacaktır. Haftamızın; iyiliğin yeryüzünde hâkim kılınmasına vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. İbadet ve emanet bilinciyle hareket eden bütün hayır kurumları gibi Türkiye Diyanet Vakfımız da zekât ve sadakalarını vekâlet yoluyla vermek isteyenlerin hizmetindedir. 

Bu yıl da “Kardeşliğimiz Zekâtla Bereketlensin” şiarıyla hayırsever milletimizin emanet ettiği zekât ve sadakaları; hesabı verilebilir, açık ve şeffaf bir şekilde ihtiyaç sahibi kardeşlerimize güvenle ulaştıracağız inşallah. Sizler de, din görevlilerimiz, il ve ilçe müftülüklerimiz aracılığıyla, ayrıca vakfımızın internet sitesi üzerinden bu iyilik seferberliğine katkıda bulunabilirsiniz.

Kıymetli Müminler!

Önümüzdeki Salı günü Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümünü bir kez daha idrak edeceğiz inşallah. Çanakkale; din, devlet, vatan ve millet aşkıyla yanıp tutuşan kahraman ecdadımızın istiklal ve istikbal mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğinin en büyük nişanelerinden biridir. Bize düşen ise bu şanlı mücadelenin ruhunu canlı tutmak ve gelecek nesillerimize aktarmaktır. Bu vesileyle başta Çanakkale şehitlerimiz olmak üzere bütün şehitlerimize, ebedi âleme irtihal eden gazilerimize Yüce Rabbimden rahmet diliyorum. Cenâb-ı Hak, her daim devletimizi payidar, aziz milletimizi bahtiyar eylesin.



[i] Bakara, 2/110.

[ii] Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, X, 128.

[iii] Zâriyât, 51/19.

[iv] Bakara, 2/267.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü