Efkan Vural'ın Yazıları
21 Temmuz 2025 Pazartesi
18 Temmuz 2025 Cuma
HAFTANIN HADİSİ
Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v)'den Bir Hadis-i Şerif
Peygamber Efendimiz (s.a.s) abdest alırken suyu fazla kullanan bir sahabiye, “Akan bir nehirden bile abdest alırken suyu gereksiz kullanmak israf olur.” Diye buyurdu.
İbn Mâce, Tahâret, 48.
Diyanet İşleri Başkanlığının 18/07/2025 Tarihli Cuma Hutbesi : SUYUMUZU İSRAF ETMEYELİM
SUYUMUZU İSRAF ETMEYELİM
Muhterem Müslümanlar!
Yokluğu yaşanmadıkça, varlığının değeri bilinmeyen en büyük nimetlerden biri de “su”dur. Su; Yüce Allah’ın gökyüzünden tertemiz olarak indirdiği, temizlik vesilesi kıldığı, rahmet ve bereket kaynağıdır.
Hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede
“İçtiğiniz suya bakmaz mısınız? Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa
indiren biz miyiz? Dileseydik onu tuzlu, acı yapardık. O halde şükretmeniz
gerekmez mi?”[1]
buyrularak, suyun, Allah’ın büyük bir nimeti olduğu bizlere haber verilmektedir.
Aziz
Müminler!
Su, sadece
bireysel bir ihtiyaç değil aynı zamanda toplumsal bir haktır. Her insanın, hatta
bütün canlıların sağlıklı ve yeterli suya erişme hakkı vardır. Zira insanlar su
ile hayatlarını sürdürür, hayvanlar suyla can bulur, bitkiler suyla yeşerir.
Su, insanın dilediği gibi tüketebileceği sınırsız bir kaynak değildir. İlahi bir emanettir; sadece bize değil, gelecek nesillere de aittir. Bu sebeple suyu dikkatli kullanmak, korumak, adilce paylaşmak hepimizin hem dini, hem insani, hem de vicdani bir sorumluluğudur. Suyu ölçüsüzce harcamak ise yaratılmış her bir canlının hakkını ihlal etmektir, israftır, haramdır.
Yüce Rabbimiz,
وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُواۚ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِف۪ينَ۟
“…Yiyiniz, içiniz, fakat israf
etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.”[2] buyurmaktadır.
Kıymetli Müslümanlar!
El yıkarken, diş fırçalarken, tıraş olurken, duş alırken, meyve ve sebzeleri temizlerken gereğinden fazla su tüketmek israftır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) abdest alırken suyu fazla kullanan bir sahabiye,
“Akan bir nehirden bile abdest alırken suyu gereksiz kullanmak israf
olur.”[3] buyurarak,
bu hususa dikkatlerimizi çekmektedir.
Evde, parkta,
bahçede, tarlada, işyerinde, okulda veya sokakta nerede ve hangi amaçla olursa
olsun, suyu gereksiz harcamak israftır. Arazi sulamalarında zamana riayet etmemek, sulama sırasında
kendi hakkı ile yetinmeyip başkasının suyunu gasp etmek, herkese ait olan suyu
kendi menfaati için kaçak kullanmak, insanların hakkına girmektir, günahtır. Aşırı
kullanım sebebiyle suyun komşularımıza ulaşmasına engel olmak hak ihlalidir,
vebaldir.
Temiz
su kaynaklarını zehirli endüstriyel atıklar, kimyasal gübre, ilaçlar ya da
çöpler ile kirletmek; atık suları, arıtma yapmadan nehirlere, göllere ve
denizlere boşaltmak, insanların ve canlıların hayatını tehlikeye atmaktır,
haramdır.
Değerli Müminler!
Kimse; ‘Benim imkânım var; istediğim kadar su harcar, dilediğim kadar kuyu açarım.” deme hakkına sahip değildir. Çünkü su; güçle, parayla ya da teknolojiyle elde edilen bir nimet değil; Allah’ın rahmetinin bir tecellisidir. Rabbimiz dilemezse, hangi teknoloji suyu gökten indirebilir? O murat etmezse, hangi güç, suyun toprağın derinliklerinde kaybolmasına engel olabilir?
Nitekim Cenâb-ı Hakk’ın uyarısı gayet açıktır:
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ
“De ki, Söyleyin bakalım: Suyunuz
çekilip kayboluverse, size kim temiz bir su kaynağı getirebilir?”[4]
Aziz Müslümanlar!
Kuraklık,
çevre kirliliği ve bilinçsiz tüketim sebebiyle temiz su kaynaklarımız her geçen
gün azalıyor. Böylesine bir zamanda
bize düşen; toprağımız çölleşmeden, ağaçlarımız kurumadan, sularımız yok
olmadan gerekli tedbirleri almaktır. Suyumuzu; ölçülü
ve dengeli kullanmaktır. Suyumuzun bir damlasını dahi israf etmemektir. Su
kaynaklarını ve çevresini kirletmemektir. Su kaynaklarımızın korunmasına vesile
olacak ağaçlar dikmek, yeni ormanlar oluşturmaktır. Sıcak günlerde hayvanlar
için su mekânları ve kapları hazırlamaktır.
Yüce Rabbim; dağlarımıza, vadilerimize, ovalarımıza, susuz kalmış arazilerimize ve tüm
bölgelerimize bol ve bereketli yağmurlar nasip eylesin. Gökten
rahmetini, yerden bereketini eksik etmesin.
Sözümüzün
sonu hutbeme başlarken okuduğum Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duası olsun:
“Bizi yediren, suya kandıran, bizim ihtiyaçlarımızı gideren ve bizi
barındıran Allah’a hamdolsun!”[5]
15 Temmuz 2025 Salı
14 Temmuz 2025 Pazartesi
HAFTANIN AYETİ
وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ اَمْوَاتٌۜ بَلْ اَحْيَٓاءٌ وَلٰكِنْ لَا تَشْعُرُونَ
Allah yolunda öldürülenlere sakın “ölüler” demeyin. Çünkü onlar diridir, fakat siz farkında değilsiniz.
(Bakara,154. Ayet)
11 Temmuz 2025 Cuma
HAFTANIN HADİSİ
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
لَا يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِ
“Mümin, bir delikten iki kere ısırılmaz.”
[i] Buhârî, Edeb, 83.
Diyanet İşleri Başkanlığının 11/07/2025 Tarihli Cuma Hutbesi : SAHİH DİNİ BİLGİNİN ÖNEMİ
SAHİH DİNİ BİLGİNİN ÖNEMİ
Muhterem
Müslümanlar!
Önümüzdeki Salı günü, milletimizin birliğinin, vatanımızın bölünmez bütünlüğünün FETÖ tarafından hedef alındığı hain darbe girişiminin yıldönümü. Allah’ın inayeti, devletimizin dirayeti ve aziz milletimizin cesaretiyle hainlerin tuzaklarını bertaraf ettiğimiz şanlı direnişimizin üzerinden tam dokuz yıl geçti. O gece; istiklâl ve istikbalimize kast eden dâhili ve hârici şer odaklarına karşı kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla el ele, omuz omuza verdik. Minarelerden yükselen salâlar eşliğinde; birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla vatanımıza göz dikenlerin kirli emellerini boşa çıkardık.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَنْصُرُوا اللّٰهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ اَقْدَامَكُمْ
“Ey iman edenler! Eğer Allah’ın dinine
yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.”[1] ayetinin tecelli ettiği o gece şanlı bir destanla düşmanlara
ve bölücülere asla geçit vermedik elhamdülillah.
Aziz Müminler!
Yüce dinimiz İslam, insana; izzet ve şeref
kazandıran, güven ve istikamet veren barış ve selamet dinidir. Hal böyleyken;
tarih boyunca bazı kişi ve gruplar, İslam’ı ve onun mukaddes değerlerini kendi
çıkarlarına alet etmekten geri durmamışlardır. Hain planlarını gerçekleştirmek
için insanların en saf ve temiz duygusu olan dini inançlarını istismar etmekten
çekinmemişlerdir. Allah’ın adını, Kur’an-ı Kerim’i, Sevgili Peygamberimiz
(s.a.s)’i ve ibadetleri bile amaçlarına ulaşmak için bir araç olarak kullanmışlardır.
Ancak bilinmelidir ki; Allah ve Resûlünün muhabbetiyle dolu gönüller, sahih ve sağlam din bilgisiyle aydınlanmış zihinler var oldukça hiçbir istismarcı, karanlık emeline ulaşamamıştır, ulaşamayacaktır. Vatanına, milletine, dinine ve devletine bağlı nesiller yetiştikçe; aklını, kalbini ve ruhunu şeytana teslim eden hiçbir hain, milletimize diz çöktürememiştir, Allah’ın izniyle çöktüremeyecektir. Zira hutbeme başlarken okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz, iman eden kullarını asla yalnız ve sahipsiz bırakmayacağını bizlere şöyle müjdelemektedir.
“Allah, iman edenlerin dostudur. Onları
karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da kendilerini
aydınlıktan alıp karanlığa götüren tâğuttur, şeytandır, zalimdir. Onlar cehennem
ehlidir. Orada ebedî kalacaklardır.”[2]
Kıymetli
Müslümanlar!
15 Temmuz ihaneti bize göstermiştir ki, temelini Kur’an ve sünnetin oluşturduğu sahih dini bilgi vazgeçilmezdir. Hutbeme başlarken okuduğum hadis-i şerifte
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bizleri şöyle uyarmaktadır:
“Size iki şey bıraktım. Onlara
sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar: Allah’ın
Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”[3]
Sahih dini bilgi; inancımızın yaşanmasında,
korunmasında ve geleceğe aktarılmasında en
güvenilir sığınak ve en sağlam kalkandır. Sahih dini bilginin hâkim olduğu
toplumda; bidat ve hurafeler vücut bulamaz, istismara ve istismarcılara
kapı aralanamaz, fitne ve fesat ateşi tutuşturulamaz. Din, vatan ve millet
aidiyeti yok sayılamaz. Allah ve Resûlünün önüne hiçbir kişi ya da ideoloji
geçirilemez.
Değerli
Müminler!
Bugün de milletimizin birliğini ve kardeşliğini hedef alan, ümmet-i Muhammed’in geleceğini tehdit eden istismarcı kişi ya da yapılar sinsi emellerinden vazgeçmiş değillerdir.
Bize düşen; Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in,
لَا يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِ
“Mümin, bir delikten iki kere
ısırılmaz.”[4] uyarısını dikkate alarak, tedbiri elden
bırakmamaktır. Aile yapımızı, ibadetlerimizi, mukaddes değerlerimizi istismar
etmek isteyenlere karşı bilinçli, sağduyulu ve ferasetli olmaktır. Allah’ın
bizlere emaneti olan çocuklarımızla ve
gençlerimizle bizzat ilgilenmek, onları istismarcıların ve sapkın ideolojilerin
insafına terk etmemektir. Onların sahih dini bilgiyi, doğru yöntem ve metotlarla,
sağlam kaynaklardan, ehil ve liyakatli kişilerden almalarına özen göstermektir.
Bu vesileyle geçmişten
günümüze din, vatan ve mukaddesat uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi,
ayrıca bu hafta Pençe-Kilit Harekât bölgesinde şehadet şerbetini içen vatan
evlatlarını rahmetle anıyor, kahraman gazilerimizi minnet ve şükranla yâd
ediyorum.
Hutbemi Allah Resûlü
(s.a.s)’in şu hadisiyle bitiriyorum:
“Dini dünya işlerine alet eden insan ne
kötüdür! Arzu ve isteklerinin kendisini saptırdığı insan ne kötüdür!”[5]
9 Temmuz 2025 Çarşamba
4 Temmuz 2025 Cuma
Diyanet İşleri Başkanlığının 04/07/2025 Tarihli Cuma Hutbesi : GEÇMİŞE İBRETLE GE LECEĞE FERASETLE BAKLIM
GEÇMİŞE İBRETLE GELECEĞE
FERASETLE BAKALIM
Muhterem
Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in
“hürmete layık”[i]
olarak zikrettiği Muharrem ayının içerisindeyiz.
Yarın ise 10 Muharrem Âşûrâ günü.
Peygamberimiz (s.a.s), “Ramazan’dan sonra tutulan en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.”[ii] buyurmuş,
Âşûrâ gününü bir gün öncesi ya da bir gün sonrasıyla iki gün
oruçlu geçirmeyi bizlere tavsiye etmiştir.[iii]
Aziz
Müminler!
Hicri yılın başlangıcı olan
Muharrem ayıyla bizler; Rabbimizin emir ve yasaklarına hakkıyla riayet etmeyi,
Allah Resûlü (s.a.s)’in güzel ahlakını kuşanmayı bir kez daha hatırlarız.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), tüm insanlığa gönderilen bir rahmet elçisidir. Bizler
hürmet, sevgi ve nezaket gibi erdemleri şiar edinmeyi; kin, düşmanlık ve haset
gibi kötü duygu ve düşüncelerden arınmayı o Kutlu Nebi’den öğrendik. İnsana
saygı duymayı, kutsala saldırmamayı, toplumda fitne ve fesat çıkarmamayı; yetimlerin
ve mazlumların yüzünü güldürmeyi, kadınlara ve çocuklara hak ettikleri değeri
vermeyi bize o gösterdi.
Değerli Müslümanlar!
Bugün bize düşen; Peygamberimiz (s.a.s)’in Sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılmak, onu herkesten ve her şeyden daha çok sevmektir. Ona hürmet ve saygı göstermenin;
Rabbimizin emri ve imanımızın bir gereği olduğunu bilmektir.
وَلَاتَفَرَّقُواۖ وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın.”[iv] ayetine gönülden bağlı kalmaktır.
Birlik
ve beraberliğimize zarar verecek her türlü söz, tutum ve davranıştan uzak
durmaktır. İnancımıza, değerlerimize,
kutsallarımıza saldıran dâhili ve hârici şer odaklarına karşı uyanık olmaktır.
Muhterem
Müminler!
Âşûrâ günü bizlere, Allah Resûlü (s.a.s)’in
“Benim dünyadaki çiçeğim,
reyhanım.”[v] dediği sevgili
torunu Hz. Hüseyin Efendimiz ve yetmişi aşkın Müslümanın Kerbela’da şehit edildiği
üzücü hadiseyi de hatırlatır. Ne yazık ki bugün Müslümanlar; bu olaydan gerekli
dersleri çıkarmadıkları, din kardeşliği ve ümmet bilinciyle hareket etmedikleri
için İslam ve insanlık düşmanı zalimler, başta Gazze olmak üzere birçok yerde
zulümlerini sürdürmektedir.
Böyle bir ortamda bize düşen; geçmişe ibretle, geleceğe ferasetle bakmaktır. İslam’ın hayat veren ilkelerine sımsıkı sarılmaktır.
Kur’an’a ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e yapılan çirkin saldırılara karşı yekvücut olmaktır.
“Birbirinizle ilgi ve alakayı kesmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinize kin beslemeyin, haset etmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun.”[vi] hadisini esas alarak kardeşliğimizi daha da pekiştirmektir.
وَاَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ
“Düşmanlarınıza
karşı gücünüz yettiği kadar hazırlık yapın, kuvvet hazırlayın…”[vii]
emrine uyarak başta ilim, bilim ve teknoloji olmak üzere maddi ve manevi her alanda güçlü
olmaktır.
Bu vesileyle serdâr-ı şüheda Hz. Hüseyin Efendimiz başta olmak üzere hak
ve hakikat yolunda, mukaddes değerler uğrunda canlarını feda eden bütün
şehitlerimizi rahmet, minnet ve hürmetle yâd ediyorum.
Kıymetli Kardeşlerim!
Bir süredir orman yangınlarıyla topyekûn mücadele ediyoruz. Maalesef, ciğerlerimiz
yanıyor. Ormanlarımız başta olmak üzere açık alanlarda yangınlara sebep olacak davranışlardan
uzak duralım. Yetkililerin ikazlarına uyalım. Yüce Rabbim, ülkemizi ve milletimizi
bütün afet ve felaketlerden muhafaza eylesin.
Hutbemi, Enfâl sûresinin 46. ayetinin mealiyle bitiriyorum:
“Allah’a ve
Resûlüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz, gücünüz,
devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Allah sabredenlerle beraberdir.”[viii]
3 Temmuz 2025 Perşembe
28 Haziran 2025 Cumartesi
27 Haziran 2025 Cuma
23 Haziran 2025 Pazartesi
20 Haziran 2025 Cuma
18 Haziran 2025 Çarşamba
13 Haziran 2025 Cuma
9 Haziran 2025 Pazartesi
6 Haziran 2025 Cuma
2 Haziran 2025 Pazartesi
30 Mayıs 2025 Cuma
26 Mayıs 2025 Pazartesi
23 Mayıs 2025 Cuma
HAFTANIN HADİSİ
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurur:
Bedeninin, senin üzerinde hakkı var!
(Müslim, "Sıyâm", 182)
Diyanet İşleri Başkanlığının 23/05/2025 Tarihli Cuma Hutbesi :SADAKAT VE TESLİMİYETİN NİŞANESİ: KURBAN
SADAKAT VE TESLİMİYETİN NİŞANESİ: KURBAN
Muhterem
Müslümanlar!
Bir Kurban Bayramına daha yaklaşıyoruz. İslam’ın şiârı;
birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin nişanesi olan kurban ibadetini eda
etmemize sayılı günler kaldı. Kurbanlıklar alınmaya başlandı. Yüce Rabbim
sağlık ve afiyet içerisinde Kurban Bayramına ulaşmayı hepimize nasip eylesin.
Aziz Müminler!
Kurban;
akıllı, buluğ çağına ermiş ve dinen zengin sayılan bir Müslümanın, bayram
günlerinde, şartlarını taşıyan hayvanları, Allah rızası için kurban etmesidir. İnsanlık
tarihi ile yaşıt bir ibadet olan kurban;
Cenâb-ı
Hakk’ın, bizlere bahşettiği nimetlere karşı
şükrümüzün ifadesidir. O’na duyduğumuz muhabbetin bütün sevgilerin üstünde
olduğunun ilanıdır. O’nun rızasını her şeyden üstün tuttuğumuzun göstergesidir. Hâsılı kurban; malımızı, canımızı ve
sahip olduğumuz her şeyi Yüce Rabbimizin yolunda seve seve feda edebileceğimizin
sembolüdür.
Kıymetli
Müslümanlar!
Kurban,
bir hayvanı kesmekten ve onun etinden istifade etmekten çok daha derin mana ve
hikmetler barındırmaktadır.
Kurban
takvadır; Rabbimizin bütün
emirlerine gönülden teslim olmaktır. Nefsimizin cimriliğinden,
dünyanın geçici heveslerinden, Allah’ın rızasına ulaşmamıza engel olan günahlardan
uzak durmaktır. Cenâb-ı Hak, لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا
دِمَٓاؤُ۬هَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ “Kurbanların
etleri de, kanları da Allah’a ulaşmaz. O’na ulaşacak olan sadece sizin
takvanızdır...”[i] buyurarak bu hakikati bizlere hatırlatmaktadır.
Kurban
vahdettir; renk, dil ve coğrafya ayrımı gözetmeksizin ümmet-i Muhammed olarak
bir araya gelebilmek, sevinçleri ve hüzünleri paylaşmaktır. Merhamet ve
muhabbeti evimizden başlayarak sokağımıza, şehrimize ve tüm dünyaya hâkim
kılmaya gayret göstermektir.
Kurban
duadır; yetimlerin, öksüzlerin,
kimsesizlerin yüzlerinde tebessüm olmaktır. İhtiyaç sahiplerinin hanesine
mutluluk ve muhabbet taşımak; sevindirirken sevinmek, paylaşırken huzur
bulmaktır.
Değerli
Müminler!
İbadetler, Allah’ın
emrettiği ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in tatbik ettiği şekliyle yerine
getirilir. Dolayısıyla kurban kesmek
yerine bedelinin muhtaç kişilere ya da yardım kuruluşlarına verilmesi ile
kurban ibadeti
eda edilmiş olmaz.
Bir küçükbaş hayvan tek kişi tarafından
kesilebilir. Bir büyükbaş hayvan ise; tamamı kurban kesme niyetini taşıyan en
fazla yedi kişi tarafından kurban edilebilir. Her bir büyükbaş kurban, kendi
içinde hisselere ayrılmalıdır. Bu sebepledir ki, bir hisseye birden fazla kişi
ortak olamaz. Bazı organizasyonlarda olduğu gibi kurbanların kesilerek etlerinin
birbirine karıştırılması, sonra da hisse sahiplerine kilo ile verilmesi caiz
değildir.
Kurban kesim işlemleri mutlaka bayram
namazından sonra yapılmalıdır. Bayram namazından önce kesilen kurbanlar, kurban
ibadeti yerine geçmez. Ayrıca bir hisseye birden fazla kişiden bağış toplanarak
Peygamber Efendimiz (s.a.s) adına kurban kesilmesi gibi bir uygulama dinimizde
yoktur. Bu bir bidattir, dinimizi ve ibadetlerimizi istismar etmektir.
Aziz
Müslümanlar!
Kurban ibadetinde esas olan; kişinin, kurbanını bulunduğu yerde kendisinin
kesmesi ya da kestirmesidir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s), kurban emri
geldikten sonra her yıl kurbanını kesmiş,[ii]
ümmetini de kurban kesmeye şöyle teşvik etmiştir: “Âdemoğlu kurban bayramı günü, Allah katında,
kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapamaz…”[iii]
Bununla birlikte kurbanını
bulunduğu yerde kendisi kesme imkânı bulamayan veya ikinci bir kurban kesmek isteyenler,
yurt içinde ya da yurt dışında vekâlet yoluyla kurbanlarını kestirebilirler.
Kıymetli
Müminler!
Cenâb-ı Hakk’a şükürler olsun ki, dün olduğu
gibi bugün de alicenap milletimizin emanet ettiği kurbanları, ihtiyaç
sahiplerine ulaştırmak isteyen nice hayır kuruluşumuz hizmetlerine devam
etmektedir. Türkiye Diyanet Vakfımız da bu hayır kuruluşlarından biridir. Geçen
yıl, vakfımız marifetiyle yurt içinde ve yurt dışında olmak üzere milyonlarca
kişiye kurban etlerini ulaştırdık elhamdülillah. Bu yıl da vekâlet yoluyla
kurban kestirmek isteyen kardeşlerimize; ibadet bilinciyle, şeffaf ve hesap
verilebilir bir şekilde rehberlik etmeye ve başta Gazze olmak üzere
ulaşabildiğimiz bütün mazlum ve muhtaçların duasını almaya devam edeceğiz
inşallah. Bu
vesileyle sizleri; din görevlilerimiz ve müftülüklerimiz aracılığıyla bu iyilik
seferberliğine katılmaya davet ediyorum.
İbadet
ve taatlerimizin Yüce Rabbimiz katında makbul olmasını niyaz ediyor; hutbemi, Hac sûresi
otuz dördüncü ayetin mealiyle bitiriyorum: “Biz her ümmete kurban kesmeyi meşru kıldık ki
kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine Allah’ın adını
ansınlar. İlahınız tek bir ilahtır. O’na teslim olun. Allah’a teslim olan
kimseleri müjdele.”[iv]